0.7

108 7 20
                                    

-Adalie-

Güneşin fazla parlak olan ışıkları gözüme vurdukça uykum daha çok açılmıştı. Ne tarafa dönersem döneyim bir türlü geri uyuyamıyordum. Yataktan kalktım ve banyoya girdim. Güzelce bir duş alıp üstümü giyindim.

Aşağıya indiğimde bir çok çalışanı görmem gerekiyordu ama neredeyse kimse yoktu. Salonda oturan güvenliği gördüm. Bu burada neden oturuyordu. "Herkes nerede?"diye sordum.

Yerinden kalkmadan bana baktı. Bu kadar rahat tavırlı olması saygısızlıktı. "Thanos'un ölümünden sonra çoğu kaçtı. Artık onları burada tutan bir şey yok."dedi.

"Sen neden buradasın peki, seni tutan ne?"

"Ah, beni tutan bir şeyin olması lazım, doğru. Cidden göremiyorsun değil mi?

"Neyi göremiyor muyum? Saçma sapan konuşma, başım ağırıyor zaten. Gideceksen kapı açık, gitmeyeceksen bir kahvaltı hazırlayabilirsin."

Televizyonun karşısındaki koltuğa oturdum. Amacım kafa dağıtmaktı, şu halimle de anca televizyonda dağıtabilirdim. Oturduğu yerden kalktı. 'Cidden mi' dercesine attığı bakışları ve gülümsemeyi takmadım bile. Mutfağa ilerledi. Sanırım kahvaltıyı hazırlıyordu.

Saçma programlar, yarışmalar, diziler ve daha niceleri. Her şey sinirimi bozuyordu. Televizyonu hızlıca kapattım ve ayağa kalktım. "Nereye, kahvaltı yapacaktık."dedi.

Masaya baktım, güzel bir hazırlamaydı. Masaya ilerledim ve ayakta ağzıma birkaç şey tıktım. "Ben gidiyorum, merak etme beni. Etmeni gerektirecek bir durum yok zaten."dedim boğuk bir sesle.

Ne dediğini dinlemeden dışarıya attım kendimi. Hafif bir rüzgar bedenimi sarıyordu. İleride ağaçların arasına saklanmış olan kısma gitmeye başladım. Buradaki en sevdiğim yerdi. Eşsiz bir görüntüsü vardı. Laleler ile aynı gece gökyüzünde olan yıldızlar gibiydiler. Hoş ve kalabalık.

Hiçbirini ezmeyecek şekilde aralarında yürüdüm. En sonunda tek bir tane yetişen koyu renkli olana ilerledim. Yine olan bir savaşta, toprağa karışan bazı maddeler sonucu böyle olmuştu.

O günden sonra ona zehirli çiçek adını takmıştım. Babamla birlikte koymuştuk aslında. Ona özel bir ad bulmak istemiştik. Uzun uğraşlar sonucu ortaya bu çıkmıştı. Sanırım ikimizde ad bulma konusunda iyi değildik.

Her baktığım şeyde aklıma babam gelecekse işim zordu benim. Onu unutmak isterken daha da aklıma getiriyordum ve zihnimde tüm her şeyin canlanmasını sağlıyordu.

-Avengers-

Yaşanılan olayların şokuyla hepsi odasına kapanmıştı. Ağlayan genç kızın görüntüleri akıllarından gitmiyordu. Thanos, onu hiç böyle görmemiştiler. Zaten gördükleri zaman az iken ve kötülüğü ile bilinirken, bu koca adam karşılarında adeta bir melek gibi olmuştu.

Bazıları ise istemeden kendisine teşekkür ediyordu. Ya kendi sevdiklerinden biri, aynı Adalie gibi koynunda ağlasaydı. O görüntü karşısında Wanda bile içinde bir burukluk hissetmişti.

Adalie bunları düşünsünler diye ağlamamıştı. Hatta ağlamak bile istememişti ama o zaman gelişen bir şeydi. Tony ister istemez düşündü, kızı böyle olsaydı. Aklına dolan düşünceler her seferinde kendinde bir baş ağrısı yaratıyordu.

Bir savaş çıkmasını, en sonunda kayıplar belireceğini beklerlerken karşılarında gördükleri adam ile zaten bir şeylerin olacağı belliydi. Eminlerdi, o da mutluydu. Kızını kurtarabildiği için.

Yavaş yavaş tekrardan dağılıyordu herkes. Tony ve Clint ailesinin yanına, hatta çoğu kişi ailesinin yanına gidiyordu. Avengers üssünde sadece Steve, Natasha, Wanda, Sam ve Bucky vardı. Aslında çoğu kişi buradaymış.

Olanları düşünmek için odasına çıkan Steve, hâlâ anlayamıyordu. Sonuçlar beklediğinden farklıydı. Peki şimdi ne olacaktı, öylece bitecekmiydi her şey. Onca savaş, düşman, canavar... hepsi yok mu olmuştu? Hayır tabii ki.

Avengers ne olacaktı? Artık çoğunun bir hayatı vardı, kaybetmek istemeyeceği hayatları. Taşlar ne olacaktı. Aklında bir sürü sorular vardı. Baş ucundaki kitabı okumak bile istemedi. Sadece üzerini değiştirdi ve yattı.

-Aylar, belkide yıllar(1) sonra-

"Hadi Morgan, beni uğraştırma. Getir onu buraya."diye bağırıyordu çaresizce Steve. Morgan (bilmeyenler için Tony'nin kızı) Yüzbaşının kalkanını almış evin içinde koşturuyordu. "Bu kadar oyun yeterli Morgan, amcanı üzmemelisin. Yaşlı zaten, kaldıramayabilir.", babasının bağırışı ile kalkanı istemeyerek geri verdi Morgan.

Yüzbaşı küçük bir tebessüm ile teşekkür etti. Kızını yatağa gönderen Tony, rahatça ekibin oturduğu salona geçti. Ekip tekrardan bir araya gelmişti. Çok bir olay olmasa da durmak bilmeyen bazı aptallar ile uğraşmak zorunda kalmışlardı. Ve sonrasında ise 'neden tekrardan bir arada olmuyoruz ki' dediler, artık beraberler.

Kalkanını kenara, Morgan'ın ulaşamayacağı bir yere, koyduktan sonra Steve'de oturdu. Burada olan kişilere baktı. Ailesi buradaydı. Aslınde evet, kendiside bir aileye sahipti ve buradaydılar.

Bu mutlu sohbeti bölen şey gelen ses oldu.

-Adalie-

"Yeter artık, nereden çıkıyorsunuz siz?", gökyüzüne karşı sorduğum soruya pekala kimse cevap vermemişti. Ne bekliyordum zaten, Tanrı'nın benimle konuşmasını falan mı?

Ellerimi iyice kaldırdım. O kadar fazlaydılar ki yorulmuştum. Hepsi sonunda ölmelerine rağmen pes etmiyorlardı, hâlâ geliyorlardı. Sabahın erken saatlerinde bir anda düşen bir cins gemi olan şey ile canavarlar doluşmuştu etrafa. Bitmek bilmiyorlardı ayrıca.

Havaya yükseldim ve ellerimle kocaman bir enerji topu çıkarmaya başladım. Daha da büyüttüğüm enerjiyi, ellerimi ileri uzatarak geldikleri tarafa fırlattım. Sanırım tamamen yok olmuşlardı. Ya da burayı es geçiyorlardı.

Başım ile gittikleri yeri takip ettim. Tamam, cidden burayı bitirmişlerdi. İyide amaçları neydi? Daha gelmediklerine kanaat getirdikten sonra eve ilerledim. Uçarak.

Odama çıktım hızlıca. Ellerimi masamın üzerindeki hologramda gezdirdim. Ve baktığım zaman, buranın sonrasında dünya vardı. Gliese 436b (gezegen) bugün Dünya ile aynı hizadaydı diyebilirim.

Aslında bunların amacı belirlenmiş bir rotada, bir gezegene saldırmak değildi. Önüne gelen gezegenlere saldırıyorlardı diyebilirim. Şimdi de sırada Dünya mı vardı? Tamam, Dünya'nın Avengers'ı var. Ama işi erkenden bitirmek iyi olur bence.

•••

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz, buyurun.

Tamamen şuan düşünerek yazdım ama ilerisi hakkında birkaç fikir geldi aklıma.

Yazım yanlışlarım için kusura bakmayın, oy vermeyi unutmayın.

Öpüldünüz:)

• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin