Elimle karanlık koridoru aydınlatmak için ışık yaptım. Tamam, önümde tamı tamına altı tane kapı var. Ya bunların birinde, ya da Natasha'da. İlk kapıya ilerledim ve açtım. İçeride bir adam vardı. Etkisiz hâle getirmek kolay oldu. Baktığım zaman sadece boş bir odaydı. Neden adam koyarki.
İkinci odaya girdim. Bir takım tüpler vardı. Başlarında ise üç adam. Üçüde bana koşarken elimi kaldırıp duvara fırlattım. Ayağa kalkıp bana yetişene kadar odayı incelemiştim.
Birini elim ile parçalara ayırdım. Kanı bulaşmasa güzel görüntü olabilirdi. Diğerinin kafasını yandaki bariyerlere vurdum. En sonuncuyuda merdivenden aşağı fırlattım. Burada bir merdiven daha mı varmış?
Tüplere baktım. Farklı renkteydiler. Etrafıma bakınca kenardaki küçük el çantası dikkatimi çekti. Aldım ve tüpleri ona doldurmaya başladım. Diğer yerlerede baktım ama sanırım hepsi buydu. Merdivenden aşağı inmem gerektiği hakkında kararsız kalmıştım. Ama bilgileri aldıktan sonra girmeye karar verdim.
Diğer üç odayada baktım. Boş boş dolaşan adamlardan başka bir şey yoktu. Üstelik adamları öldürürken biri tüm hepsine haber vermişti. Şimdi muhtemelen geliyorlardı.
Son odaya da girdim. Burada da tüplerden vardı. Ben bilgi almaya geldim, tüpten geçilmiyor. Çantamı açıp hızlıca doldurdum hepsini. Askerlerin gelmesi uzun sürmezdi.
Arkamı döndüm ve koridora çıktım. "Natasha, buradaki odalar temiz. Herhangi bilgi yok."
"Tamam, son iki odam kaldı. Onların birinde olmalı."
"Ve sanırım tüm askerler bizim tarafa geliyorlar. Haber verdiler."
"Yardıma ihtiyacım olursa söylerim. Yakınımda bekle."
Elimi kulaklığımdan çektim. Çünkü şuan karşımda asker sürüsü vardı. "Çantayı bırak ve teslim ol."
Kulaklığımı kapattım. Çantayı yanımdaki odadan içeri fırlattım ve zihnim ile kilitledim. İsteselerde açamazlardı. Onlar bilmesede olurdu.
Ellerimi teslim olurcasına kaldırdım. Bana dayatılan silahlar fazlaydı. "Sakin olun beyler, istediğim buradan çıkmak. Çantayıda bıraktım hadi."
"Bizim istediğimizde seni öldürmek. Onu n'apacağız?"
Güldüm. Ellerimden beyaz sislerimi çıkarttım ve onlara yolladım. Bu bir kavga ilanıydı! Sıkılan mermileri fark ettiğim kadarıyla durduruyordum. Sayıları fazlaydı, kendime kalkan yaparsam onlarla savaşacak silahım azalırdı.
Ellerimde büyüttüğüm enerjiyi topluca yolladım. Devrilip tekrar geliyorlardı. En sonunda iki elimi önüme getirdim. Ellerimde enerjiyi büyüttüm ve iki yana açtım. Çoğu parçalanmıştı.
Arkamda bir soğukluk hissettim. Silahtan başka bir şey değildi. Dirseğimi karnına geçirip zihnim ile gelen mermiyi durdurdum. Eğer başıma herhangi bir şey isabet ederse beni güçlerimde kurtaramazdı.
En sonunda temizlenmişlerdi. Kilitlediğim odayı açtım. Zavallı, biri açmaya çalışırken kapının kolunda eli kalmış. Çantayı alıp ilerlemeye başladım. O sıra aklıma merdiven geldi.
"Natasha, bilgileri aldın mı?"
"Odaya geldim, aktarılmasına yirmi dakika var. Bir sorun mu var?"
"Hayır, sordum. Yanına gelmek için."
Elimizde yirmi dakika var. Ve o yirmi dakikada oraya tabiiki de inebilirim. Odanın kapısını açtım ve inmeye başladım. İndikçe aydınlanıyordu. İçeride adamlar, daha doğrusu çalışanlar vardı. Bilim insanı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •
FanficAdalie, babasının ona bıraktığı izler ile yaşamaya alışkındı. Ama babası olmadan pek değil. Yaptığı şeylerin bir hata olması umrunda bile değildi ama sanırım düzeltmesi gerekiyordu. Bu hataları da Avengers ile düzeltecekti.