"Adalie, neler oluyor. İyi misin? Yanına geliyoruz."
"Steve beni delirtme. Size binayı boşaltın diyorum sen geliyorum diyorsun. Gelirsen ölebilirsin."
Kulaklığı kapattım. Sesim onlara gitmiyordu artık. Ellerimde büyük bir güç topladım. Arkadaki enerji tankalarına yollayacağım sırada bir ağlama sesi geldi kulağıma. Başımı çevirdim. Küçük bir kız kenarda ağlıyordu. Onu görmemiştim! Neden burada hâlâ. Topladığım enerjiyi adamlara yolladım ama ıskalamıştım. Amacım kıza ulaşamaktı.
"Senin ne işin var burada?" Diğerlerinin aksine farklı mahzendeydi. "Sen sessiz olun deyince ses çıkartmadım."
Sert bir nefes verdim. "Sırtıma gel, sıkı tutun. Ellerimi kullanmalıyım çünkü."
Sırtıma çıktı. Onu üste bıraktım. Kısa bir hesaplama yaptım. Burayı patlattığım zaman kızı alıp çıkmaya zamanım yeter mi? Adamları kapıdan uzaklaştırdım. Kıza çıkması gerektiğini söyledim. "Bana bak, az sonra burada büyük bir patlama gerçekleşecek ama korkma. Sen yukarı çıkarken gelip seni alacağım."
Kız beni onaylayarak koşmaya başladı. Önüme döndüm. "Bak elimde ne var."dedi alayla. Tüpleri koyduğum çantayı sallıyordu. Ellerimde tekrardan enerji biriktirirken konuştum. "Boş bir çanta." Yetecek enerjiyi toplamak için biraz daha bekledim. Gözlerim hafiften parlamaya başlamıştı.
Arkadaki tanklara yolladığım enerji ile saliseler içinde patlama gerçekleşti. Çoğu yer çökerken alevler üst kata çıkmaya başlamıştı. Ellerimi iki yanımda açarak merdivenlerden uçmaya başladım. Küçük kızı koşarken gördüm.
Kollarını iki yana açmasını söyledim. Tutup kucağıma aldım. Daha da hızlanarak dışarı çıktım en sonunda. Bina yıkılırken biraz daha hızlandım. Sonunda jete ulaşmıştım.
"Adalie, iyi misin?"
Kızı yere bıraktım. Tony'nin sorduğu soruya başımı salladım. Yanda uyanan çocuğa baktım. On sekiz yaşlarında olduğunu varsayıyordum. "Bu aptal ses etmeseydi daha kısa sürecekti."
"Ben, özür dilerim. Kötü biri olduğunu düşünmüştüm."
"O kadar uyarı yapmama rağmen öyle mi? Ölmediğine şükret, seni bırakabilirdim de."
Jete ilerledik. Yanımızda fazladan on beş kişi, jete asla sığmazdık. "Steve. Hayatta sığmayız. Ne yapacağız?"
"Fury'yi aradım. Araç gönderecek."
Başımı salladım. Araç gelene kadar bekledik. Bir uçak geldi ve sivilleri ona yerleştirdik. Kurtardığım kişiler bana teşekkür ediyordu. Hepimize.
Onlar önden giderken bizde jetle havalandık. "Aldın mı tüm bilgileri?"
"Aldım, hepsi bellekte."dedi Natasha, sorumu cevaplamak için.
Yorulmuştum. Bunlar her görevde böyle mi oluyordu? Yerimde dikleştim. "Gezdiğim odalarda bazı deney tüpleri vardı. Aldım, kullanamasınlar diye."diyerek cebimdeki tüpleri ortaya bıraktım.
"Bir deney üssü mü?"
"Sanırım öyleydi. Girdiğim bir odada aşağa inen merdiven vardı. Kurtardığım siviller oradaydı zaten. Çalışanlar ve fazlaca enerji vardı. Bu iki farklı tüpte oradan çıktı."
Diğerlerinide yanına bıraktım. Biraz daha büyüktü, içlerinde farklı bir sıvı oldukları görünüşlerinden belliydi. Bruce kontrolü Natasha'ya bırakıp yanımıza geldi. "Bunları laboratuvarımda inceleyeceğim. Ama önce Fury'ye gösteririz."
Onayladık. Başımı arkama yasladım. Dinlenmek istiyordum. "Adalie, iyi iş çıkardın. Tebrik ederim."dedi Steve. Diğerleride kısa bir tebrik etmişti. Teşekkür ederek yaslanmaya devam ettim. Gidip birde Fury'nin boş laflarını dinleyecektik.
:・゚✧:・.☽˚。・゚✧:・.:
Kuleye vardık. Odama çıkmak çok istemiştim ama Fury toplantı odasına çekip almıştı bizi. Gidip oturduk. Ben bu tempoya hayatta alışamazdım.
"Aferin çocuklar. İstediğim gibiydi. Deney tüplerini bende beklememiştim."
"Bizde, şans eseri rastladım."
"Adalie senide tebrik ederim. Görevlere gidebilecek düzeydesin."
"Aman ne hoş!"dedim kafamı masaya yaslayarak. Bir şeyler daha konuşmuş sonra gitmişti. Hızlıca kalkıp odama koştum. Üstümü değiştirerek yatağıma yattım.
Akşam yemeği için aşağa indim. Dolabı açıp hızlıca sandviç hazırladım. "Yemek yemeyecek misin?"dedi Sam. Bu ne ara gelmişti?
"Hayır, çok aç değilim."
Salona geçtim ve sandviçimi yemeye başladım. Telefonumu almış haberlere bakıyordum. Çok sıkıcıydı. Belkide bugün uyumak yerine ekiple vakit geçirmeyi deneyebilirdim. Biraz kanser ortamdı ama olsun.
Yemeğini bitiren gelmişti. Yavaş yavaş toplanmıştı herkes. Alakasız bir sohbet açılmış konuşuyorduk. "Adalie, bizimle takılıyorsun?"
"Oda artık sıkıcı olmaya başladı Sam. Bana eğlence lazım."
Sırıttı. "Eğlence öyle mi?"
"Aynen öyle."
Sohbet böyle devam ederken Clint ayağa kalktı. "Hadi, oyun oynayalım."
"Yorgunuz, oyun kaldıracak halimiz yok."
"Oturduğun yerden. Küçük çocuklar gibi saklambaç oynamayız herhalde."
İçeriye gidip bir kutu oyunu getirmişti. Sekiz kişilik bir oyundu. Ama biz dokuz kişiydik. "Ben oynamayacağım, tüplerle ilgilenmem gerek. Size iyi eğlenceler."dedi ve Bruce gitti.
"Bu adamın laboratuvardan başka eğlencesi yok zaten."
Oyunu bize anlattı Clint. Yerlerimize geçtik. Şuan bu ortama inanamıyordum. Zarda çıkan sayı kadar piyonumu ilerlettim.
Uzun zamandır oynuyorduk. Artık kan çıkacaktı. Wanda benim bölgeme gelmişti. Bana para ödemesi gerekiyordu ama yeterli para elinde yoktu oyunda. "Hadi, bir turluk borcum olsun."
"Ben paramı şimdi istiyorum."
"Başkasına hak vermiştin."
"Seni sevmiyorum, vermeyeceğim."
Eline paralarını alıp tekrardan saymaya başladı. Sam, "Kavga mı? Çok eğlenceli olacak."dedi. Ortaya neden atlıyor her seferinde. Wanda'ya döndüm. "İki tur hakkın var. Ödedin ödedin."dedim. Bana dönmüş gülümsemişti.
Sam'a döndüm. "Az sonra ben eğleneceğim." Zarları attı. Zihnim ile sayıları ayarladım. İşte tam istediğim gibi. Benim alanıma geliyordu. "Hiç hak tanımam. Ya parayı ver ya da elen."
"Ne! Hile yaptın. Saymam."
"Kanıtla. Ne yaptığımı gördün."
"Of! Param yok. Sanırım elendim çocuklar."
Hepimiz güldük. Çoğu kişinin parasını sömürmüştüm. Birkaç tur ilerledik. Wanda borcunu ödemişti. Sıra bendeydi. Zarı attım ve ilermeye başladım. Steve, hayır ama. Aramızda en zengini oydu ve koca binalar dikmişti. "Hadi bakalım Adalie. Topladığın paraları ver bakalım."
Bakış atarak ellerimi paralarıma götürdüm. Saydım ve çoğunu ona verdim. "O kadar parayı ne yapacaksın?"dedim.
"Senden daha fazla para toplamak için bina dikeceğim."
Saat geç olmuş, bizde zor olsada oyunu bitirmiştik. Eğlenceliydi. Asansöre yöneldik. Herkes odasına çıkıyordu. Diğerleri inerken bizde en üst kata çıktık. Steve, Natasha ve ben. Açılan kapıdan çıktım. Birbirimize iyi geceler diledikten sonra odalarımıza girdik.
Yatağıma yattım. Uyumak güzel bir şey.
•••
Göreve girmemiş gibi oyun oynuyorlar.
Umarım beğenmişsinizdir. Amin:)
Aklıma pek fikir gelmiyor sürekli görevede göndermek istemiyom, o yüzden biraz ara bölümler olabilir ileride
Fikriniz varsa açığım çünkü aklıma cidden gelmiyo
Yanlışlarım için kusura bakmayın, öpüldünüz;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •
FanfictionAdalie, babasının ona bıraktığı izler ile yaşamaya alışkındı. Ama babası olmadan pek değil. Yaptığı şeylerin bir hata olması umrunda bile değildi ama sanırım düzeltmesi gerekiyordu. Bu hataları da Avengers ile düzeltecekti.