0.5

157 10 17
                                    

"Her şeyi anladın mı Loki?" Binlerce soruşunun üstüne bir tane daha ekledi Yüzbaşı. "Ahh, evet. Kaç defa sorduğunu sayamıyorum artık."dedi.

Loki her ne kadar kabul etmek istemesede ısrarlara dayanamamıştı. Thanos bişe ona yalvardıysa kabul etmeliydi. Adalie'yi iyi tanıyordu. Yakın arkadaşlardı bile denilebilir. Loki, kendisini tek anlayan kişi olarak görüyordu onu. Eh, işin ucu ona da değince kabul etmişti.

Loki, yeşil elbiselerini çıkarmış ve kostümü giymişti. Clint ile ortaya geçmişler son ayarlamaları yapıyordu. "Hazır mısınız?"diye sordu Hulk.

İkiside kafasını salladı. Tuşa basıldı ve... Vormir. Etraflarına baktılar. Üstündeki kıyafetler açılırken yürümeye başladılar. Konuşmaya başlayan bir ruh, onlara ne yapacaklarını anlatıyorlardı. Birbirine dönüp kafalarını salladılar.

Loki ilüzyon yaratarak bedenini aşağıya doğru bıraktı. Tabii bunu yaparken araya dram katmayı unutmadılar. En sonunda Loki, ilüzyon, aşağıda ölmüş bir şekilde duruyor, Clint ise uçurumun başında üzülmüş gibi yapıyordu. Planları işe yaramış olmalı ki Clint bir anda farklı bir yerde uyandı.

Hafifçe doğruldu, ayaklarının altında su vardı. Avucunun içinde bir taş belirdi. İşte Ruh taşı. Sırıttı, geri dönmek için kıyafeti giydi. Loki pekte umrunda değildi.

Tekrar üsse ışınlandı. Ekip ona heyecanla baktı. Elindeki taşı gösterdi. Mutluydu, ailesi geri gelecekti. Loki!yi de beklediler. Hâlâ gelmemişti.

"Böyle olmamalıydı, öldü mü?"diye sordu Natasha. Clint, "Bilmiyorum, ilüzyon kullandıktan sonra başka bir yerde uyandım. Sonra taş elimdeydi."dedi.

Biraz beklemenin ardında loki geri gelmişti. Nefes nefeseydi. "Ah, inanamıyorum."dedi soluklanmaya çalışırken. Kendine merakla bakan gözlere döndü. "Ne, ne var?"dedi.

"Merak ediyoruz, ne yaşadın ve neden geç geldin?"

"Biraz geç olsada oynadığım oyunu anladı. Biraz atıştık, bir şey yok."

•••

Tony ellerini havada döndürerek taşları yerleştiriyordu. Biraz otnatmadan sonra kendi tasarladığı eldivene taşlar tam oturdu. "Oldu mu? Sanırım oldu çocuklar."dedi. Bir sessizlik oldu. Arkadan Rocket'in 'bum' diye bağırmasıyla irkilmişlerdi.

Eldivenin son eklemelerini yaptılar. Herkes toplandı, şimdi eldiveni kimin giyeceğini tartışıyorlardı.

Thor ayağa kalktı. O da ağır bir dönem geçirmişdi. Formunu kaybetmişti. Kilo almış bir bunağa dönmüştü resmen. "Ben, ben takarım. Bırakın takayım."dedi.

Tony ve Yüzbaşı ayağa kalkıp onu engellediler. "Hayır hayır, orada dur. Kimin takacağı şuan belli değil. Bunu düşüneceğiz."

"Aranızda en güçlü Avenger'ım. Ben yapabilirim. Lütfen."

Thanos bu tartışma sırasında kenarda öylece duruyordu. Loki'de yanında. Aklında bir sürü düşünce vardı. Ne yapması gerektiği hakkında. Sanırım bunu yapmalıydı.

-Adalie-

Şuan hepimiz bir arada oturuyorduk. Ayaklarımı sıkıntıdan sallamaya başlamıştım. Ayrıca buralar hiç konforlu değildi. Dışarıya sıkıntılı bir nefes verdim. "Ahh, çok sıkıldım. Strange, bir şey yap artık!"dedim.

Sürekli isyanlarımdan bıktıkları yüzlerinden anlaşılıyordu. Beni ne kadar sevdikleride. "Yeter artık. Saatlerdir aynı şeyi söylüyorsun. Buradaki beş saatimizin dördünde aynı şeyi söyledin. Elimde değil anlamıyor musun?"diye çıkıştı Strange.

Gözlerimi devirdim. Ayağa kalktım. Sakinleşmek istiyordum. Kapalının aksine gayet geniş bir alandaydık. Ama bir o kadar da dardaydım. Her şey üstüme geliyordu.

Yavaşça yürümeye başladım. Çok uzaklaşmak istemiyordum. Belki işime yararlardı. Göremeyecekleri bir noktaya gelince durdum. Onlars tahammülüm kalmamıştı. Wanda sürekli ağlıyordu. Bucky onu sakinleştirmeye çalışıyor ama hiçbir işe yaramıyordu.

Peter sürekli saçma sorular soruyordu. Cidden tahammülüm kalmamıştı.

Ellerimi açtım. Güçlerimi tuhaf bir şekilde kullanamıyordum. Denemek istiyordum ama başaramayacaktım sanırım. Gözlerimi kapatıp iyice odaklandım. Zorladım, daha fazla zorladım. Ama hayır. Hiçbir etkileşim dahi yoktu.

"Bu aptal güçlerim bir anda nereye kaybolmuş olabilir. İstemediğim her an çıkıyordunuz."

Yavaş bir şekilde istemeye istemeye geri dönmeye başladım. Birden bir şey oldu. Ne olduğunu anlamadım ama beyaz ışık gördüğüme emindim.

-Avengers-

Thanos yaslandığı duvardan kalktı. "Ben takarım. Zaten daha önce kullandım, bir şey olmaz."dedi. Kendine dönen gözleri görmezden geldi. Eldivene ilerledi.

Adamın büyük bedeni, eldibeni daha önce de kullanmış olması diğerlerine de mantıklı bahaneler gelmişti. "Ya yapamazsak, olanları da kaybedersek. O zaman ne olacak?"diye bir soru attı ortaya Rhodey.

"O zaman yapacak bir şey kalmaz. Herkes yok olur."

"Hiç zannetmiyorum. Eğer geri kalanda yok olacaksa baştan olmaz mıydı?"dedi. Eldiveni eline aldı ve taktı. İlk takındaki gibi gücün yayılışını hissedebiliyordu.

Yok etmek kolaydı. Peki geri getirmek. O an anlamıştı Thanos, koaly olmayacaktı. Acıyla yere çöktü. Yanına yaklaşmak istiyorlardı ama yayılan güç engelliyordu. Hepsi açılan kalkanların arkasındaydı. "Çıkar eldiveni. Bunu yapabilirsin. Çıkar."dedi Tony. Daha çok bağırıyordu.

"Hayır, yapabilirim."

Kızı için. Her şey onun içindi. Ben yapamazsam kim yapabilirdi, diye geçirdi içinden. Düşündüğü tek şey kızıydı. Güç arttı. Elini olabildiğünce havaya kaldırdı. Ve parmağını şıklattı. Etrafa yayılan ışık ve güç dayanılmazdı. Yavaşça yere uzandı Thanos.

-Adalie-

Koşmaya başladım. Işığa doğru. Ama yol bir türlü bitmiyordu. Ayaklarım beni taşıyamıyordu. Yere düştüm. Hissetmiyordum, ama acı var gibiydi. O an, insanların tekrardan toz olmasıyla taşların kullanıldığını anladım. Şimdi ya yok oluyorduk tamamen, ya da geri dönüyorduk.

Gölerim kapandı, ruhum çekiliyormuş gibi hissettim. Sonunda durduk, ayağa kalktım. İnanılmaz bir baş ağrım vardı. Etrafıma baktım. Ormanlık bir alandı. Yanımda yatan Strange'i gördüm. Ayağa kalkmış, gözlerini kapatmış ve ellerini kullanıyordu.

Ardından bana döndü. Ne olduğunu anlamıyordum. "Ne oldu?"dedim.

"Sanırım, görmen gereken bir şey var."

Bir portal açtı. Nereye açıldığını bilmiyordum. Geçmem için elini uzattı. Yavaş yavaş geçmeye başladım. Arkamdan hızlıca bir el ittirdi. "Strange!"diye bağırdım. Aptal mı bu adam. Bir bahçeye gelmiştik.

Karşımdaki binaya baktım. Üstünde kocaman bir A harfi vardı. Gördüğüm donanımlsr ile Avengers üssü olduğunu tahmin ediyordum. Ona döndüm. Beni neden buraya getirmiştiki.

Taşların burada kullanıldığını anlamak zor değildi. Hissedebildiğüm bir enerji vardı. Aklımda sorular vardı. Babam taşları yok etmemişmiydi? Ve taşları kim kullanmıştı?

Ayrıca benim burada ne işim vardı? İlerlemeye başlayan Strange'e uydum ve peşinden gittim. İçerisi dumanlıydı. Dumanların arasında yerde yatan bir beden görüyordum, ama kim olduğunu tam seçemiyordum.

Biraz daha ilerleyince gördüğüm beden ile yerimde kaldım. Emin olmak için ilerledim. Ayaklarım amacımın aksine geri gitmek için savaşıyorlardı.

"Baba!"

•••

Bölüm nasıldıı? Umarım beğenmişsinizdir.

Biraz ara bölüm gibi oldu, sıkıldığım için yazdım. Aslında bu partı daha uğraşarak yazıcaktım. İleride değiştiririm belki.

Yazım yanlışlarım için kusura bakmayın, öpüldünüz:)

• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin