40

241 38 34
                                    

Lirisha birden ne yaptığının bilincine vararak öpücüğü kesti ve hızla bir adım geriledi. Nefes nefeseydi ve Tom'un anlamsız bakışları altında ezildiğini hissetti. Kendini küçük düşmüş hissetti. Sonuçta Tom onun hakkındaki düşüncelerini zaten söylemişti ve gerçekten Lirisha'nın ağırına gitmişti. Şimdi birden bire onu öpmek...
Neye dayanarak, neye güvenerek böyle bir harekette bulunduğunu kendisi bile bilmiyordu. Sadece o an Tom'u öptü, ne düşünüyordu, bilmiyordu. Onu sevmiyordu bile. Seviyor muydu?

Lirisha, Tom'un konuşmasına dahi izin vermeden koşarak oradan uzaklaştı. Yüzü kıpkırmızı kesilmişti, bacakları titriyordu ve nefes alışverişleri dengesizleşmişti.

Oradan uzaklaşır uzaklaşmaz kendisini kızlar lavabosuna attı ve bir kabine kilitledi. Kafasını geriye atarak arkasına yaslandı. Utancından neredeyse ağlayacaktı.

Lirisha nefesini düzene sokmayı başardığında düşünmeye başladı. Biraz daha sakinleşmişti. Bu ilk değildi fakat umuyordu ki son öpücükleri olsun. Çünkü kırgındı. Utanıyordu, kalbi kırılmıştı. Neden bilmiyordu, Tom'un sözleri onu çok etkiliyordu.

Ve daha dakikalar önce Tom, onu öfkeyle çekip götürdükten sonra, dudakları dudaklarına değerken, anlam veremediği duygular, tanımlayamadığı bir his akın etmişti vücuduna. O öpücük hem hırs dolu, hem tutku dolu hem de özlem doluydu sanki. İlk öpücüklerine kıyasla daha sert ve daha yoğun bir öpücüktü. Daha duygu dolu...

Lirisha neden Tom'un, Lirisha'nın öpücüğüne karşılık verdiğini sorgulamadı bile. Hala Amortentia'nın etkisinde olduğuna inanıyordu. Aksi halde Lirisha'ya göre, kendisine bırak karşılık vermeyi; onu öpmesi için müsaade etmezdi bile. Önceden söyledikleri, Lirisha'ya göre Tom'un, kendisi hakkındaki gerçek düşünceleriydi ve Amortentia etkisindeyken bile sertçe söyleyebilirdi. Ne kadar doğru ne kadar yanlış belli değildi ancak Lirisha böyle düşünüyordu.

Saf mıydı? Olabilir.

Lirisha daha fazla oyalanmak istemedi ve lavabodan çıktı. Ellerini yıkamak üzere çeşmenin yanına gitti. Çeşmenin kulbunu çevirdi ve akan suyla birlikte ellerini yıkamaya başladı ki gözüne bir simge çarptı. Çeşmenin kenarında, bir yılan simgesiydi bu.
Lirisha çok önemsemedi, Hogwarts'ın her tarafında gizemli ve ilginç imgeler, detaylar vardı.

Lirisha lavabodan çıktığı gibi doğruca yatakhanesine gitti. Tüm gün oradan çıkmayacağını biliyordu. Ne Tom'un yüzünü görmek ne de onun kendisini görmesini istiyordu. Mümkünse yok olmak istiyordu. Çok utanıyordu. Lirisha yatakhanesine girer girmez kendisini yüz üstü bir şekilde yatağına attı. Bu saatte yatakhanede pek kimse yoktu. Rahat rahat depresyona girebilirdi.

Lirisha, hayat bazen sinir bozucu ve katlanılamaz olduğu zamanlarda her şeyi unutup boşverebilmek için uyurdu. Uyumak ona iyi gelirdi, hayattan kaçmak gibi, zaman yolculuğu gibi gelirdi.

Lirisha akşama kadar uyudu.

"Hey!"

"Uyanmıyor."

"Hep böyle midir bu!?"

"Yani..."

Lirisha hafifçe yatağında hareketlendi.

"Hah, uyanıyor sonunda!"

Lirisha gözlerini araladığında karşısında görmeyi hiç beklemediği birini gördü, Penelope'yi.

"Penelope!?"

Birden yerinden doğruldu.

"Evet, Penelope."

"Siz, nereden tanışıyorsunuz?" Sunny şüpheyle sordu.

free | Tom Marvolo Riddle fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin