41

293 45 22
                                    

Lirisha Cyrsanthemum Bouquet, oldukça ilginç ve uzun bir isim, öyle değil mi?
Peki ya bu isim kim? Ailesi kim? Gerçek soyadı ne? Nereden geliyor? Geçmişi ne?

Lirisha ağrıyan başını elleri arasında tutuyordu ve kütüphanede öylece oturuyordu. Şu anlık ailesine kadar geçmişini araştıramayacağını biliyordu. Yine de bir yerden başlamalıydı. Tom ile, kendisinin bilmediği bir geçmişleri olabilirdi. Bunu bulması gerektiğini hissediyordu, önemli olabileceğine inanıyordu. Tom, belki de Lirisha'ya bir ihtimal...

...yardımcı olabilirdi?

Lirisha elbette bizzat yardım istemeyecekti. Henüz Tom'un karşısına bile çıkmaya niyeti yoktu zaten.

Lirisha daha fazla vakit kaybetmeden oturduğu yerden kalktı ve aklına eseni yapmak üzere kütüphaneden çıkıverdi.

Hiç düşünmeden, hesap kitap yapmadan şu anda aklına gelen her neyse onu yapmaya gidiyordu. Profesör Dumbledore'un yanına gidiyordu.

Başkalaşım dersi sınıfına geldiğinde kapıyı çalmak üzere bir hamlede bulunduysa da içeriden konuşma sesleri duyunca duraksadı. Kapı dinlemek huyu değildi aslında ama bu seferlik bir istisna olabilirdi. Lirisha kapıya yaklaştı.

"Profesör, iki haberim var. Biri iyi biri kötü."

"İyi olanla başlayalım öyleyse." dedi Dumbledore hafif şakacı bir tonla.

"Efendim, Lirisha ile yeniden yakınlaştık. Barıştık ve bu sefer onun güvenini daha iyi kazanabileceğimi düşünüyorum."

"Bu çok güzel Sunny!"

"Öyle efendim, fakat şöyle ki, onu Tom'dan uzak tutmak konusunda pek bir şey yapamıyorum. Önceden de ne denediysem olmadı, bir şekilde her seferinde yakınlaştılar. Ve bu sefer..."

Kaygı dolu bir sessizlik oluştu.

"...Bu sefer Lirisha her şeyi hatırlamak üzere."

"Nasıl yani?"

"Rüyasında görmüş efendim. Tom'un onu bayılttığını."

"Demek gerçekten de o yapmış. İyi de neden kızın başından ayrılmamıştı öyleyse?"

"Belki de bir hataydı efendim. Yine de her şeye rağmen, nolur nolmaz diye ben Lirisha'ya aksini söyledim."

"Ne söyledin?"

"Tom'un onun hakkında hiç endişe etmediğini, yanına bir defa bile uğramadığını ve hiç pişmanlık duymadığını söyledim."

"İyi, güzel demişsin."

"İnanır gibi oldu ama bildiklerinin ne kadarını bana anlattı bilmiyorum. Belki de o daha fazla şey hatırlıyordur, yeni şeyler öğrendiğimde sizi haberdar ederim efendim."

"Tamam, şimdi yatakhanene dönebilirsin Sunny. Çok teşekkür ediyorum."

"Rica ederim Profesör."

Ayak sesleri kapıya doğru yaklaşırken Lirisha dehşete düşmüş, afallamış ve şaşkınlıktan dona kalmış bir vaziyette kapının önünde dikiliyordu. Kendisini zar zor koridorun bir diğer ucuna atıp duvar arkasına saklanabildi.

Duyduklarına inanamıyordu.

Lirisha duyacağını duymuştu, öğreneceğini öğrenmişti. Daha fazla durmanın anlamı yoktu.

Beyni alınmış gibiydi, vücudu ağırlaşmış, zihni düşünmeyi bırakmıştı.

Öylece yatakhaneye yürüdü ve yasak saat gelmeden o çoktan yatağına uzanmış, tavanı izliyordu.

Duyduklarını sindirmek bir kenara dursun, algılaması bile zaman alacaktı.

Tek bir şey kesinleşti, Profesör Dumbledore'dan hiçbir şey öğrenemezdi.

Lirisha bu geceyi derin bir uyku çekerek geçirdi. Öyle bir uyudu ki ertesi gün öğlen saatlerinde uyandı. Dünden beri uyanık kaldığı saatler, uyuduğu saatlerden çok daha azdı. Lirisha gününün yarısından fazlasını uyuyarak geçirmişti. Bugünde dünden farklı olacağa benzemiyordu. Üstelik böylesine bir konuşmaya tanıklık ettikten sonra. Hem Tom'u görmemek için hem de düşünmemek, zamanını düşünmeden geçirebilmek için uyuyordu. Yaşananlar aklına geldikçe sinirleri bozuluyorken bir de üstüne bu duyduklarının eklenmesi onu ne yapacağını şaşırır hale getirmişti.

Saat öğleden sonra bir buçuk sularında Lirisha, kendisini uyandırmaya çalışan arkadaşlarının sesiyle uyandı.

"Ah.. başım... N'oluyor?" hafifçe yerinden doğruldu.

"Saat öğlen oldu n'olucak!" bu Melania'nın her zaman ki alaycı sesiydi.

"Neden bu kadar uyuyorsun sen?" bu da Sunny'nin sorgulayan sesi.

Lirisha Sunny'i fark edince biraz panik olsa da sakinliğini korumaya çalıştı ve onu görmezden geldi.

"Şey, geç yatmıştım da biraz." diye istemeye istemeye cevap verdi.

Sunny çaktırmamaya çalışsa da hafif şüpheli bakışlarını Lirisha hissediyordu. Artık o bakışlarının altında ne olduğunu da biliyordu. Doğru düzgün Sunny'nin yüzüne bu yüzden bakamıyordu.

"Neyse ne, rahat bırakın beni."

Lirisha hızla yatağından kalkarak banyoya girdi.

"Onun nesi var?" Melania hafif atarlı bir tonda Sunny'e sordu.

"Bilmiyorum ki..."

Lirisha banyodan uzun bir müddet çıkmamak için duşa girmişti. Belki o duştayken giderlerdi diye düşünmüştü.

Evet, Melania gitmişti fakat Sunny hâlâ orada onu bekliyordu.

Lirisha, bornozuna sarınarak banyodan çıktı. Islak saçlarını havlu yardımıyla kuruluyordu.

"Hey."

Lirisha kafasını sesin geldiği yöne doğru kaldırdı. Sunny'i gördüğünde göz devirmemek için kendisini zor tuttu.

Zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Beni mi bekledin?"

"Tabii ki."

"Üstümü giyinmeliyim." Lirisha dolabından eline geleni alarak geri banyoya girdi.

Sunny, Lirisha'nın kendisiyle konuşmaktan kaçındığını fark etmiş sayılırdı ancak bunu kişisel algılamadı.

Lirisha yeniden banyodan çıktığında Sunny yanına ilerledi.

"Sende bir şeyler var. Anlat hadi."

"Yok, gerçekten. Biraz halsiz ve hasta hissediyorum sadece."

"Emin misin?"

"Eminim, şimdi lütfen çekilir misin? Saçımı kurutmalıyım."

Sunny hafifçe çekilerek Lirisha'ya geçmesi için yer verdi.

Lirisha asasına uzanarak saçını tek bir büyü hamlesiyle kuruttu ve havluyu da yatağına üstün körü bir şekilde bıraktı.

Sunny hafif endişeli bir biçimde Lirisha'yı izliyordu. Onu fazla zorlamak da istemiyordu. Kendisini ele vermekten ve Lirisha ile aralarının yeniden bozulmasından korkuyora benziyordu.

Lirisha giderken arkasından, "Nereye?" diyebildi yalnızca.

"Hiç." dedi Lirisha kısaca ve uzaklaştı.

Sunny ise arkasından onu takip etmedi.

Lirisha hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken öylesine sinir olmuştu ve öylesine gerilmişti ki, kendisine gerçekten çok zor hakim olabilmişti. Sunny'nin yüzünü her gördüğünde artık tiksinmeden edemeyeceğini biliyordu. Güveni fena bir biçimde kırılmıştı.

Kimseyle de konuşası yoktu. Yalnız kalmak istiyordu.

Lirisha bahçeye çıktı. Yasak ormanın yakınlarında bir yere geldi ve öylece çimenlere oturdu.

Derin bir nefes aldı ve sessizliğin tadını çıkarttı.

free | Tom Marvolo Riddle fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin