1.9

153 28 40
                                    

Geçiş bölümümüze
Hoş geldinizz

Başka da diyecek şeyim yok
jsdjdmdhskjs

İyi okumalarr!!

∆∆∆∆∆∆∆

Yaşadığım inanılmaz rezilliklerden sonra hiçbir şey demeden olay yerini terk edip eve gelmiştim. Bence birkaç saat boyunca hiçbiri ile iletişim kurmazsam durup dururken kalkıp gittiğim, daha doğrusu kaçtığım, gerçeğini unuturlardı bile.

Eve girdiğimde Yochan her zamanki gibi odasında oyun oynuyor, Yowon ise televizyonda favori çizgi filmini izliyordu. Annemle babam bu akşam baş başa romantik bir yemeğe çıkma kararı almışlardı. Biz de iyi evlatlar olarak onlara eğlenmelerini, bizi dert etmemeleri gerektiğini söylemiştik.

Ayakkabımı kaldırırken annem telaşlı biçimde bir yandan rujunu sürmeye çalışıyor, bir yandan da "Yochan sakın yine odamızı karıştırıp orada burada para arama! Bak sakın diyorum!" diye Yochan'ın odasına doğru sesleniyordu. "O paraları yutuyor musun ne yapıyorsun bilmem..."

Babam arkasından telefonla, muhtemelen asla bitmeyen ve eve getirmek zorunda kaldığı işleri ile ilgili, birisiyle konuşuyordu. "Marketing departmanına söyleyin o zaman yeni bir strateji geliştirsinler ya da görevlerini diğer ekibe assign etsinler. Heyet iki haftaya geliyor ve elimizdeki tek şey briefi bir kere bile yapılmamış bir proje! Deadlineı en fazla üç gün uzatırım. Gerisi beni ilgilendirmez." açıkçası babamın iş arkadaşları ile konuşurken kullandığı dili pek anlamıyordum.

Annem ruju çantasına atarken "Dolapta yemek var, bir şey ısmarlamak isterseniz kartımın yerini biliyorsun Yoreum ama sakın Yochan görmesin. Yowon'un saat gece yarısını bulmadan uyuduğuna emin olun! Sizi sevdiğimizi de unutmayın!" diyerek kapıya ilerledi. Sonra son anda bir şey unutmuş gibi arkasını döndü. "Üst komşu üzüm çayı demlemiş, bahçesinin üzümleriymiş. Gerçi çay mı dedi başka şey mi anlamadım, çok geveleyerek konuşuyor da... Çay veya komposto gibi bir şey işte. Masanın üzerinde o da. Biz çıkıyoruzz!" ve aceleyle kapıyı çarpıp çıktılar.

Sanırım evlenince küçük bir akşam yemeği için bile bir sürü engel atlatması gerekiyordu insanın. Ama en azından yine de kendilerine zaman ayırmak için çaba sarf etmeleri hoşuma gidiyordu. Bu istekleri ve hayat enerjilerini hiç kaybetmemelerini umuyordum annemle babamın.

Çizgi film izleyen Yowon'un yanına giderek "Yemek ısıtayım mı? İster misin?" diye sordum. O da bana "Yok abla teşekkür ederim, daha..." kolundaki prensesli saatine baktı ve devam etti: "...1.5 saat önce yemek yedim. Normal şartlar altında bu süreç içerisinde acıkmış olmam zaten mümkün değil. Midemin yediklerimi sindirmesi için biraz zaman geçmesi de gerekiyor."

"Yani... Isıtmıyorum o zaman?" dedim sorarcasına. Yowon bıkkınlıkla bir iç çekti ve "Evet, şimdi istemiyorum. Birkaç saate yerim." dedi. Bu küçük kız tatlı bir şey olmasa, ve tabii bir de kardeşim olmasa, şu ankinden yüz kat daha çok şey çektirirdim ona ama abla yüreği işte. Dayanamıyordum. "Bir şey istersen gelirsin dersin. Odamda olurum ben."

Ama aynı şey Yochan için geçerli değildi.

Yochan'ın kapısını güm diye açarak "Acıkırsan dolapta yemek var. Alıp ısıtır yersin. Beni de rahatsız etme." dedim. Yochan hâlâ kapıyı birden açmama saydırırken onu umursamadan kapıyı geri kapattım ve mutfağa geçtim.

Canım bir şeyler yemek istemiyordu ama masadaki üzüm çayı gayet ferahlatıcı ve cezbedici duruyordu. Bu yüzden bir tepsiye bir sürahi üzüm çayını ve bir de bardak koyarak tepsiyi alarak odama geçtim. Belki bir iki bölüm dizi açabilirdim.

in all seasons | park jongseong {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin