0.9

173 30 58
                                    

Youl'un gitmesi üzerinden neredeyse 2 ay geçmişti. Her gün görüntülü konuşuyor, birbirimize durum güncellemesi yapıyorduk. Radyo programına da Heeseung ile devam ediyorduk ki bu işte gerçekten çok iyi olduğunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirdim.

Luke ile işler ise... Garipti. Çok sık birbirimizi göremiyor veya konuşamıyorduk. Ama bazen durup dururken gecenin 2'sinde bana beni çok sevdiğini, asla bırakmayacağını söylediği mesajlar atıyordu. Bazen birden okulda yanıma gelip seni özledim diyordu. Ama sonra ortadan kaybolup gidiyordu.

Sanırım yine öyle bir gündü çünkü Luke radyo odamıza gelmek ve beni görmek istediğini söylemişti. Ben de şu an oraya gittiğimi ve birkaç dakikaya gelebileceğini söylemiştim.

Ama doğrusu, gelmese de olurdu. Nedendi bilmiyordum ama o oda bana bizim özel alanımız gibi geldiğinden Luke'un girmesini istemiyordum. Böyle düşünmem yanlıştı biliyordum ama düşünmeden de edemiyordum.

Radyo odasına vardığımda zaten Jay ve Heeseung'ın gelmiş olduğunu fark ettim. Kapı hafif aralıktı ve konuştukları belli belirsiz dışarıdan da duyuluyordu.

"Bunu yapamazsın Jay." dedi Heeseung, sesi net ve ciddiydi.

"Hâlâ düşünüyorum."

"Düşünecek bir şey yok. Gidip onunla konuşman lazım. Böyle olmaz. Bu yanlış."

"Heeseung bu benim için de kolay değil, tamam mı?" Jay'in sesi de ciddileşmişti. Heeseung'ın iç çekişini duyduktan sonra kapıyı açtım. Konuşmalarını bölmek istememiştim. Konu neydi bilmiyordum ama ortamın gerildiği kesindi.

"Selaaamm." diye cıvıltılı bir ses tonuyla daldım içeri. "Neler oluyor?"

"Bir şey yok. Öyle havadan sudan konuşuyorduk." dedi Jay. "Bugün program yoktu, bir şey mi unuttun odada?"

"Yok hayır. Luke gelecekmiş de. Şimdi gelme orada değilim diyip olduğum yeri tarif etmek yerine tamam gel demek daha kolayıma geldi açıkçası."

"Ne o? Sevgilisi olduğunu mu hatırlamış beyefendi?" dedi Heeseung bıkkın bir tavırla. Birkaç ayda Luke'tan nefret edenler kulübünün başkan yardımcılığına terfi etmişti resmen. Başkan tabii ki Gaeul'dı.

"Sen Gaeul ile çok mu takılmaya başladın ya? Ona dönüştün iyice." dedim Heeseung'a dönüp. Ama o sadece omuz silkip "Sadece doğrular." dedi.

Ben çantamı koltuğun üzerine koyarken Jay de, "Yoreum, Heeseung sabah mesajlara bakıyordu da. Biri hayalleri olduğundan ama gerçekleştirmek isterse aç kalacağından, para kazanamayacağından bahsediyordu. Yazar olmak istiyormuş. Ama tek o da yoktu böyle yazan. Ressam, dansçı, çevirmen, tasarımcı, bir sürü gelmiş. Önemli diye aldık ama."

Jay ile daha da yakınlaştığımızdan beri radyoya da yardım etmeye başlamıştı. Özellikle mesaj seçme konusunda çok iyiydi. Hatta bazen program esnasında ne diyeceğimizi bilemezsek bize çok iyi yardım ediyordu.

"Aa, iyiymiş. Hatta dur not alayım. 'Roommates* diye bir kitap var. Tam da konusu bu, okumanı öneririm.' hah, programda öneririz." diyip yazdığım yapışkanlı not kağıdını panoya yapıştırdım.

Tam o sırada kapı açılmış, Luke içeri girmişti. "Bebeğimm!" diye bana doğru gelecekken gözü odadaki Jay ve Heeseung'a kaydı. "Bunlar da mı burada? Seninle aynı odada?"

"O ne demek Luke?" dedim alınmış sesimle. Heeseung ve Jay ile arkadaş olmama sürekli laf atıyordu ve bu beni rahatsız etmeye başlamıştı. Onun onlarca kız arkadaşı vardı ama ben hiçbirine böyle kıskançlık yapmıyordum çünkü Luke'un sınırı koruyacağını biliyordum. O bana bu konuda güvenmiyor muydu?

in all seasons | park jongseong {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin