2.8

93 23 67
                                    

Medyadaa
Ni-ki, Jay ve Heeseung var!

İyi okumalarr

∆∆∆∆∆∆∆

"Ne zormuş be bu meslek! İyi ki sinema televizyon falan okumuyorum." dedi Gaeul kendini koltuğa atarken. "Heykel oymak daha güzel. Hem başında vıdı vıdı konuşan onlarca insan da YOK!" dedi bize bakarak.

Evet, çekimler bitmişti. Biz de bitmiştik. Birbirimizi yemeden bu işi tamamladığımız için kendimizle gurur duyuyordum zira herkes yoruldukça ve çekim uzadıkça birbirimize olan tahammül seviyemiz de azalmış, bünyemize bir gıcıklık yüklenmişti. Her söylenen kelimeden nem kapmaya başlamıştık. En son Riki, Heeseung hapşırdı diye "AL İŞTE, BEN BUNU EDİTTE NASIL SİLEYİM??!" diye ona yükselmişti. Ki o an çekimde bile değildik.

"Pizza mı alsak?"

"HARİKA FİKİR!" Evet, tüm gerginliğimiz gitmişti bile.

"Gaeul, benim telefonumdan ara. Telefondan arayınca internettekinden daha ucuz. Bir de numaram onlarda kayıtlı olduğu için adres vermene gerek kalmadan getiriyorlar." dedim telefonumu Gaeul'a fırlatarak.

Beni kafasıyla onaylayıp "Bir karışık... Bir ananaslı... Bir de vejeteryan. Büyük boy alıyorum?" dedi. Biz kafa salladıktan sonra da numarayı çevirmeye başladı. Riki o sırada sessizce yaklaşıp "Ben sufle de istiyom." diye fısıldadı Gaeul'ın kulağına. Pek sessiz sayılmazdı gerçi ama, amacı buydu belli ki.

Gaeul göz devirip arama tuşuna basacakken kapı anahtarla açıldı. Muhtemelen Yowon jimnastik kursundan gelmişti. Onu getiren kişi ise Yochan'dı. Normalde bu saatte dershanede olması gerekiyordu ama annem zaten gitmediğini bildiği için bari kardeşini sen al diyerek onu bu işle görevlendirmişti. Salı ve perşembe jimnastik kursu, cuma günü ise karakalem ve ileri matematik dersi vardı. Hepsinde de Yochan gidip alıyordu küçük cadıyı. Hafta sonu gittiği robotik kodlama dersine de annem ile babam alıp bırakıyordu onu.

Vay... Kardeşimin bu kadar bilmiş bir çocuk olma sebebi sanki belli gibiydi. Ya da yeni nesil mi böyleydi zaten? Belki de sadece kendim boş gezenin boş kalfasıydım ve yeni nesil zaten böyle, benim suçum yok diyip kendimi mi rahatlatıyordum ki? Gerçi şimdi ben de gitarda iki üç nota tıngırdatan, işime yarayacak kadar cin ali çizebilen biriydim. Gayet yeterli olduğunu düşünüyordum. Azıcık ucundan giderim vardı sanki.

Yowon içeriye "Niye evimiz yol geçen hanı gibi abla?" diyerek girmişti. Bu çocuğa görgü kurallarını öğretmekte mi başarısız olmuştuk yoksa 'kendi evim, hoşuma gitmiyorsa belirtirim' diye mi düşünüyordu bilmiyordum ama hızlıca araya dalmam gerektiğini biliyordum. "YOWON! Arkadaşlarım ile ödev yapıyorduk. Erken gelmişsiniz bugün."

"Ne erkeni abla? Her zamanki saat işte."

"YOREUM PİZZA MI ALIYORSUNUZ?" diye atıldı birden Yochan. "BANA DA, BANA DA!"

"Sana ne oluyor be? Ver parasını, alayım çok istiyorsan." dedim cevap olarak ben de.

"Ablammm, senden otlanırım ben üç beş yedi dilim falan... Ablaların en bir taneciği." diyip elimi tutarak yüzüme yüzüme çizmeli kedi bakışları attı Yochan.

"Oha lan benden beleşçiler de varmış." bunu diyen Riki'ydi. "Kim bu yiğido??"

"Yalnız kardeşim beleşçi falan, ayıp oluyo." dedi Yochan, Riki'ye dönerken.

"Yo olmuyo." dedi Riki de.

"Doğru, olmuyo. Onur duydum kardeşim." dedi Yochan ve gülerek tek elleriyle tokalaşıp omuzlarını tokuşturdular Riki ile. Bu erkeklerin saniyesinde kanka olmasını her zaman inanılmaz bulurdum.

in all seasons | park jongseong {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin