Dağınık

1.3K 130 13
                                    

   Boş mu dolu mu?

   Boş mu dolu mu?

   HAY SİKEYİM BOŞ MU DOLU MU?

   Uzun zamandır ne yerimden kıpırdamıştım ne de başka bir yerimi oynatmıştım.Sadece karardığından emin olduğum havanın soğukluğuyla kızarmış ellerim titriyordu.

   En sonunda bir kapı gıcırtısı duyuldu ve bir anda ayağa kalkıp arkama baktım.Ama kapalıydı.Şimdi de olmadık şeyleri mi görmeye başlamıştım?

   "Selim,bu taraftayım."

   Vücuduma bir titreme gelmişti ve aklımdan hızlı hızlı bir sürü ihtimal geçti.

   Korkarakta olsa arkamı döndüm ve açık başka bir kapıdan bana bakan Melih'i gördüm.Başka bir kapı?Geldiğim kapının tam karşısında başka bir kapı vardı ama farketmemiş miydim?

   Melih garip durumun farkındaymış gibi bir gülümseme verdi.

   "Başka bir kapı varmış.Kilidi de yok."

   Sadece bakıyordum.Düşüncelerde boğulmuştum.Bakışlarımla Melih'e mezarı gösterdim.

   "Nedir bu?" fısıltı gibi çıkan sesimi öksürerek düzeltmeye çalıştım.

   "Ah o mu? Sana bahsettiğim sürpriz buydu.Beğendin mi?

   "..."

   Cevap vermeyince bir adım içeri attı ve çardağa girdi.Kapıyı tam kapatmadan aralık bıraktı.Mezarın bir ucunda ben diğer ucunda ise o duruyordu.Gözlerim bu sefer mezarın tümsek şeklindeki toprakta bulunan ayakkabı izlerindeydi.

   "Melih...niye bastın üstüne."

   "Mantarları toplarken oraya basmıştım.Toprakta ayak izi olması gayet normal birşey."

   Öfkelenmeye başlamıştım.Kollarımı biraz kaldırmıştım ve omuzlarım yükselmişti.

   "Ne mantarı lan?Dalga mı geçiyorsun benimle sen lan?"

   Sırıttı.

   "Karanlık ya çardak?Mantar ekmek için uygun ortam."

   "MEZAR LAN ORASI! MEZAR VAR LAN BURDA!"

   Bağırmaya başladığımda suratı düştü ama konuşmayı kestiğimde daha çok gülümsedi.

   "Mezar o tarafa uzanmıyor ki.Bu tarafa uzanıyor."

   Benim önümdeki tümseğin mezar olmadığını söylüyordu.Kendi önündeki dümdüz alanı göstermişti.Mezad taşının boş olmasının sebebi ise benim ters tarafta kalmamdı.

   "Ne"

   "Kıble bu tarafta.Bizzat gidip İbrahim'e sordum."

   Nefesim kesilmişti.İbrahimin burada olandan haberi var mıydı?

   "Mescid yapacağım dedim.Aklındaki şeyi düşünme."

   "Melih aklında şuan binlerce düşünce var ve hiçbirini kontrol edemiyorum beni deli etme.Doğru düzgün cevap ver bana.Bu mezar boş mu dolu mu?"

   Öfkeden titreyen sesim sonlara doğru ağlayacakmışım gibi çıkmıştı.Kirpiklerim zaten çoktan ıslanmıştı ve soğuk hava gözlerime vurup duruyor ve yakıyordu.

   "Hangisi olsun istersin?"

   "OYUN OYNAMA BENİMLE!"

   Eğer boşsa altında yatan mesaj çok kötüydü.

   Ama eğer doluysa...çok daha kötüydü.

   "Yaklaş,kendin bak."

   "Yanına yaklaşmam ben senin Melih."

   Eğer bana uzanabilecek mesafeye gelirse anında tutup işkence edecekmiş gibi hissediyordum.

   Duraksadı ve alt dudağını dişlerinin arasına aldı,ellerini beline koydu.

   "Tamam.Yer değiştirelim.İkimizde soldan yürümeye başlayalım."

   Başımı salladım ve sola bir adım attım.O benim tam tersime daha hızlı bir şekilde yürümeye başlamıştı.Tüylerimin diken diken olduğunu hissedip bir anda bende yürümeye başladım.Nefesi ensemdeymiş gibi hissediyorum.Yarim daire şeklinde olan istikamet bitince başımı mezar taşına çevirmeden sadece karşıma baktım.Melih'in yüzünde hiçbir ifade yoktu.Ellerini cebine koydu ve başını hafifçe yana yatırdı.Bekliyordu.

   Gözlerimi kapattım ve yavaş yavaş başımı aşağı indirdim.Gözlerimi bir anda açtım.Gördüğüm isim ile birlikte mideme bir ağrı saplandı.

   Hamit Paksoy

   İdrak edemedim.Aklım almadı.Dilim varmadı bir tek kelime söylemeye.

   Ölüm tarihi ise ortalama bir buçuk yıl öncesiydi.

   "Melih..."

   "Evet?"

   "Ben ne kadardır buradayım?"

   Yüzündeki donuk ifadede bir sırıtış belirdi.

   "Beş ay"

   Daha fazlasını duymaya ve sorgulamaya ne gücüm ne de zihnim yeterdi.Arkaya doğru atılıp aralık kapıdan dışarı fırladım ve tüm gücümle koşmaya başladım.Bahçe kapısını açtığım gibi büyük binanın içine girdim.Ne ara bu kadar koştuğumu hatırlamıyordum.Hatta ne ara gömleğimi taktırdığımı ve kolunun tamamen yırtıldığınıda hatırlamıyorum.Kaygan zeminden zorda olsa koğuşu buldum ve kapıya sarıldım.

   Kilitliydi ve benimde gücüm tükenmişti.Karanlık koridorun başında görünen silüet ile açılmayacağı ihtimalini göz ardı edip tüm gücümle kapıyı zorlamaya başladım.Bir iki adım atıp durdu.Bemde durdum ve omzumun üzerinden ona baktım.Arka cebinden bir şey çıkarttı ve bana fırlatıp yana dönüp başka bir koridora girdi.Yere çarpan demir sesiyle hızla yere çöktüm ve el yordamıyla anahtarı aramaya başladım.Bulduğum gibi kapıyı açtım ve kimseye bakmadan İbrahim'in yatağına yöneldim.Yüzüme şaşkın bir ifade ile bakıyordu.

   "Selim? Gözlerine noldu?"

   "İbrahim bak bana doğruyu söyle.Melih mescid yaparken gelip sana kıbleyi sordu mu?"

   "Ne mescidi ne kıblesi? Ne diyorsun kardeşim.Otur hele."

   Yerimden kalktım ve doğrudan kendi yatağıma girdim.Gece boyu Ayhan ve İbrahim beni kaldırmaya çalışmıştı ama kalmamıştım.Zihnim yeterince hareketliydi ve vücudum buna artık uyum sağlayamıyordu.

  

  

KAN VE MÜREKKEP (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin