Özgürlük

4.3K 267 20
                                    

   Hırpalana hırpalana getirildiğim karakolda bizden birkaç kişi dışında hiç kimse yoktu.Üstüne üstlük dayak yemiştim ve kulağım çınlıyordu.Onlarca polis ekibi nasıl olduysa ihbar almıştı ve baskına uğramıştık.Ne olacağını hem tahmin edebilmek hem de tam kestirememek üzerimde büyük bir yorgunluğa sebebiyet veriyordu.Düşünmek istemiyordum çünkü bir çözüm yolu  bulamayacağımı biliyordum.Kaçmak mı istiyorum? Kesinlikle. Burada kalıp başıma gelecekleri kabul edip dışarıdaki hayattan uzaklaşmak mı istiyorum? Kesinlikle.

   Kenan'ı sadece tanıdık bir yüz görebilmek için gözlerimle aramam sonuçsuz kalmıştı.Şuan Patron neler döndürüyor,bizi kurtarmak istiyor mu emin değildim.Biz sadece birer piyonduk ve birkaç tanemizin kaybolması ona koymazdı.En azından onun oyununda koymazdı çünkü o oyunu kurallarına göre oynamazdı.

   İstemsizce düşüncelere dalmışken çevremde olup bitenlerden habersiz kelepçe yüzünden acıyan bileklerimi kaldırıp incelemeye başladım.

   "Kaldır başını!" dedi geldiğimiz andan beri bize nefretle bakan polis memuru.Bileklerimle uğraşmayı bırakıp kafamı kaldırdım ve derin bir nefes verdim.

   "Ne zaman gelecek şu savcılıktan haber?Akşam yemeği de kaçtı şunlar yüzünde."

   "Bizde beklemedeyiz komiserim."

   İfademizi almak için bizi sıradan bir oda yerine karanlık bir sorgu odasına aldıklarında bile olayın ne kadar ciddi olduğunu anlamıştım.Muhtemelen bu sefer büyük bir arıza vardı Patron'un cephesinde.

   Bir saat önce

   "Oğlum bak kendi iyiliğin için işbirliğini kabul et ki sende rahat et,bizde rahat edelim.Ortada artık savunabileceğin bir şey kalmadı her şey açık ve net.Daha fazla ısrar etme."

   Aslında her şeyi anlatmak istiyordum her şeyi bilsinler istiyordum.Zihnimde sadece Patron'un tehdit dolu sesi vardı.İçeriden dışarıya bilgi sızacak olursa yapacağı şeyler her fırsatta tekrar tekrar hatırlatılıyorken neden  sahip olmadığım şeylerin başına geleceklerden endişe ediyordum?Sahi beni ne ile tehdit edecekti?Belkide zamanında babamın suçunu üstlendiğimi ve bu pisliğe bulaştığımı söylersem bir şeyler değişebilirdi.Değişmeyeceğini biliyordum sadece kendimi kandırıyorum.

   Yarım saatlik uğraşın sonunda olayları biraz değiştirerek anlatmaya karar vermiştim.Onlara yetecek olanı vermiştim.Ama hâlâ hiçbir şey içimdeki o rahatsız edici yumruyu yumuşatmıyordu.Midem kasılıyordu.

   Oturduğum koridordaki koltukta uyuyakalmışken yanağımı tokatlayan elle aniden uyandım ve kollarımı kendimi korumak için kafama kapattım.

   "Korkma oğlum savcılıktan karar geldi.Kalk gidiyoruz."

   Ayağa kalktığımda polis memuru önümden bağlanmış kelepçeleri çıkartıp arkadan bağladı ve karakoldan dışarıya çıktık.Farklı büyük bir aracın arkasına bindirip anında kapıları ardımdan kapattılar.Karanlıktı ama iki kişinin daha olduğunu farketmiştim.Jandarma olduklarını anlamam pek zamanımı almamıştı.Gözlerim uykusuzluktan kapanmak üzereydi,kendimi çok zor tutuyordum.Gideceğim yer belliydi ama içimden korku yoktu.Karakoldan çıkıp soğuk havayı ciğerlerime çektiğim an korkuya dair içimde hiçbir şey kalmamıştı.

   "Benim yanımda gelen diğerlerine ne oldu?" diye sordum,yanımda yüzünü göremediğim jandarma bana dönmedi.

   "Bilgi vermemiz yasak."

   "Benimle birlikte aynı cezaevine mi geliyorlar?"

   "Dediğim gibi bilgi verm-"

   "Mahkeme ne zaman olacak? Sonrasında yerim değişecek mi?"

   "... Bize bu konularda bilgi verilmez lütfen sadece-"

   "L tipi cezaevi oluyor herhalde benimkisi.Bilmiyorum pek ama F de olmaz gibi.O kadar da değil" kıkırdadım kendi kendime.Jandarmaların varlığını unutmuştum.Sonrasında hiç konuşmadım sadece gözlerimi dinlendirmek istiyordum.

   Aracın aniden durduğunu hissederek gözlerimi açtım.Jandarmamın birisi kapıyı açıp koluma girdi.Diğeri ise aşağı indikten sonra girdi.Büyük avludan kalın tellerle ayrılmış bir yoldan cezaevine bitişik nispeten daha küçük binaya hızla soktular.Gece vaktiydi neden bu kadar hızlı davrandıklarını anlayamamıştım.Yanımızdan aynı hızla ilerleyen görevliler ellerindeki belgeleri bir yere yetiştirmeye çalışıyorlarmış gibi duruyorlardı.Bu kadar hıza sadece ayaklarım yetişebiliyordu.Kimse konuşmuyordu sadece hızlı yürüyordu.Kim bilir bunu kaçıncı keredir yapıyorlardı ki alışmışlardı.Komik geldi.

   Adımları yavaşlatarak beni bir odaya sokmuşlardı.İçeride iki görevli ve bir de suçlu olduğunu anladığım adam vardı.Üzeri tamamen çıplaktı ve işi bitmiş olacak ki sadece duruyordu.Önündeki form dolduran görevli ona bakarak onay verircesine başını sallayınca hızla eğilip yerdeki kıyafetlerini kucakladı ve giyinmeye başladı.Jandarmalar kapıdan beni bırakıp ayrılmışlardı.Adam kıyafetlerini giymeyi bitirince dışarı çıktı.Önümdeki görevli masanın üzerinde doldurduğu formu kapatıp muhtemelen benim dosyam olan diğer dosyayı açtı.Açtıktan kısa süre sonra okuduğu her saniyede kaşları daha da çatılıyordu.Yanındaki de eğilerek baktı ama bir tepki vermedi.

   "Çıkart üstünü yere bırak.Hepsini" gömleğimin düğmelerini açmaya başladım.

   "Hadi oğlum hızlı.İç çamaşırlarını da çıkart." tereddüt etmeden hepsini çıkarttım ve yere bıraktım.Sanki tüm vücudumu kaplayan dövmeler çıplaklığımı engelliyordu.İki görevli arasında garip bir bakışma yaşandı.Biri yerdeki kıyafetlerimi alıp aramaya başladı.Diğeri ise kulaklarımı kontrol ettikten sonra sıkıntıyla nefes verip masadaki paketten bir eldiven çıkartıp eline geçirdi.

   "Dön arkanı." yine karşılık vermeden döndüm.

   "Kır belini.Yüzünü duvara daya,ellerini de." hafiften utanmaya başlamıştım.Beni biraz da olsa rahatlatan şey adamın işini bıkmış bir tavırla yapmasıydı.Parmaklarını hissettiğimde kendimi kasmamak için çok zor durdum.Acıyor muydu emin değilim ama bittiği an hissetmiştim.

   "Tamam giyin."
.
.

   Bu sefer daha yavaş bir şekilde koluma giren iki gardiyan tarafından koğuşuma götürülüyordum.Tek başıma olacağımı düşünmüştüm ama öyle olmayacaktı.

   "Şimdiden iyi geçinmeye çalış ve huzursuzluk çıkartma.Buradakiler gürültü patırtı ukalalık sevmez.Biz bile dikkat ediyoruz düzeni bozmamak için.Muhtemelen çok uzun bir süre bizimlesin." hafifçe sırıttı ve koğuşun kilidini açmaya başladı.Yan yan bakarak bende sırıtmaya başladım.

   "Çok memnun olurum efendim." yüzündeki gülümseme anında söndü ve kaşları çatıldı.Kapıyı açtığı gibi tüm gücüyle beni koğuşun içerisine fırlattı.Dengemi sağlayamayıp yere çakıldım.Koğuşta hali hazırda dönen sohbet sesi bir anda kesildi ve ortalama 10-15 kişilik koğuştaki herkesin gözleri bana döndü.Beni içeri fırlatan gardiyan alaycı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

   "Yeni misafirimize hoşgeldin deyin beyler.Gerçi kendisine pek misafir diyemeyeceğim o da artık buralı olacak gibi görünüyor." koğuştaki bir kaç kişi anlamaz gözlerle birbirlerine bakıp uyuyan birkaç kişiyi dürterek uyandırmaya çalışıyordu.O sırada bende ayağa kalkmıştım ve sadece dikiliyordum.Yavaşca yanıma geldi ve elini tek omzuma koydu.Boyu yetmediğinden sadece birini tutmuştu.

   "Beyefendinin gelişi çok ani olduğundan mütevellit kendisine ısmarlattığımız kuş tüyü yatak ve ipek nevresimler henüz elimize ulaşmadılar o yüzden kendisinin akıbeti şuan sadece sizin merhametinize kalmıştır.İyi akşamlar saygılar sevgiler efenim" başını hafifçe eğdi ve geri geri koğuştan dışarıya çıktı.

   Taşşak geçiyordu kodumun eşşeği.İlk kez şu süreçte sinirlenmeye başlamıştım.Kapıyı kapatıp kilitlediler ve koridordan kahkaha sesleri yükselirken uzaklaştılar.Ses yavaşça azalarak durduğunda bende önüme döndüm.Yoğun sessizlik kulaklarıma baskı yaparken yutkundum ve bakışlarımı koğuşta gezdirdim.Bir şey söylemem gerekiyordu.Nefes aldım.

   "Selamün aleyküm" ve nefes verdim.

   Bir dakikalık sessizliğin ardından herkes önüne döndü ve işine devam etti.Birisi yanıma gelip bir yatağa yönlendirene kadar sadece orada dikilmiştim.
  

KAN VE MÜREKKEP (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin