20. Bölüm

39 3 7
                                    

Lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın :)

~İyi Okumalar~


Başımı ne zaman yastığa koyduğumu hatırlamıyordum. Gözlerimi araladığımda odaya dolan güneşle kısa bir bakışma yaşadım. Sırtüstü yatarak vücudumu esnettim. Dün öğle saatlerinde uyumuştum. Bugün de güneşe bakılırsa tahminen o saatlere yakın uyanmıştım. Yani neredeyse bir gün uyumuştum. Dün öyle çok yorulmuştum ki bu uyku sonuna kadar hakkımdı.

Önce davete gitmek ve orada şoklar üzerine şok yaşamak. Sonra birkaç saat uykuyla Belçika'ya gitmek ve geri buraya dönmek. Yine birkaç saat uyku sonrasında Hamza'nın hastanede olduğunu öğrenip apar topar hastaneye gitmek... Bunların hepsi beni feci bir şekilde yormuştu. En azından bugün daha sakin bir gün olmasını diliyordum. Hamza'nın yaralarını göz önüne getirirsek, sanırım sakin bir gün olacaktı.

Ellerimi başımın arkasına yasladım. Karşımdaki beyaz tavana daldı gözlerim. Gözlerim tavana, dertli başım düşüncelere daldı.

Ne yaşadığımı sorguladım. Şu hâlime bak. Boşanmak için geldiğim yer nasıl bir yere dönüşmüştü. Neler olup bittiği hakkında zerre fikrim yoktu, olması da istenmiyordu. Beni neden bu kadar istiyorlardı ? Bu örgütün olayı neydi ? Ve daha onlarca soru... İntikam alınmış bitmiş. Neden hâlâ burada tutuluyordum ? Sadece yaptıkları, söyledikleri şeye şahit aradıkları için mi ? Ben onların nasıl işine yarayabilirdim ? Gitmek istiyordum. Eski düzenime dönmek istiyordum. Keşke Hamza'nın beni terk ettiği villaya tekrar gidebilsem. Orada ağlayamayan ve bundan dolayı başı feci bir şekilde ağrıyan, ama bunu zerre umursamayan benim yanıma gidebilsem. Şu yaşadıklarımı kısa bir an gösterip kendi hayatına devam etmesini sağlayabilsem... Ama ne yazıkki böyle bir teknoloji daha geliştirilememişti...

Şimdi Türkiye'deki kurulu düzenimde gözlerimi açmak vardı...

Şimdi Reyhanlarda yatıya kaldığım bir günde gözlerimi açmak vardı.

Ve belki de şimdi, Hamza'yla evlendiğim o ilk günde gözlerimi açmak vardı. Onun beni hiç terk etmemiş olmasıyla. O gün, o yemek kokusunu duyup aşağıya indiğimde, gerçekten düşündüğüm gibi bana kahvaltı hazırlayanın o olduğu bir günde gözlerimi açmak vardı.

Son hayal ettiğim şeyin saçmalığıyla başımı iki yana sallayıp düşünceleri savurdum. Yattığım yerden kalktım. Adam beni intikam uğruna evinde tutuyor, işine gelmeyen bir şey yaptığımda tehditler savuruyor, ben hâlâ toz pembe hayaller kuruyorum. Ben iflah olmaz bir salaktım.

Kendime kızarak banyoya ilerledim. Saçım başım birbirine girmişti. Önce yüzümü bol suyla yıkayıp kendime geldim. Önümdeki dolabın içinde duran tarağı alıp saçlarımı taradım. Dolabın içinde beş tane diş fırçası da konulmuştu. İki tane de diş macunu vardı. Bu kadar fırçaya ve macuna gerek var mıydı tartışılırdı. Hemen rastgele bir fırçayı alıp macunu üzerine sıktım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra güzelce abdestimi aldım. Yorgunluktan dolayı namaz saatlerine alarm kurmak aklıma gelmemişti. En çok da buna üzülmüştüm. Bilmem kaç vakit namaz kılamamıştım.

Şöyle bir odada göz gezdirdim. Bomboş bir odaydı. Nefret ettiğim bir oda. Canımı sıkan bir oda.

Pencereye önüne gidip perdeyi sonuna kadar açtım. Güneş bütünüyle odaya dolmuştu. Pencereyi de açıp içeriyi havalandırdım. Telefonumu dünkü giydiğim feracenin cebinden çıkarıp saate baktım. Saat 11'i gösteriyordu. Göndermiş oldukları bir feraceyi üzerime giydim. Kare bir örtüyü önden iğneledim. İlk geldiğim günlerden kıble bulma uygulamasından kıblenin yönüne bakmıştım. O uygulamaya güvenerek bir feraceyi alıp önüme seccade niyetine serdim ve namaza durdum. Bütün kılamadığım namazların telafisini kıldım. Namazı bitirdikten sonra tesbihatımı yapıp duamı ettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ORKİDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin