Umutsuzluğa kapıldığım anlar parmakları geçmeyecek kadar azdı. Bugüne kadar bana verilen işleri sorunsuz halletmiş, zorlansam bile umutsuzluğa kapılmamıştım. Kendime fazla yüklenen biri de değildim. Ancak bu sabah, belki de ilk kez, omuzlarımda ağır bir yükün baskısını hissettim. Gökyüzü gri bulutlarla kaplanmış, yağmurun habercisi olan rüzgar usulca esiyordu. Her şey, içimdeki huzursuzluğun dışa vurumu gibiydi.
Ofise girdiğimde, masamın üzerinde biriken dosyalar beni bekliyordu. Her zamanki gibi rutin işler, incelemeler, raporlar... Ancak bugün, bu dosyaların arasına sıkışmış olan tek bir zarf, tüm dikkatimi üzerine çekti. Zarfın üzerindeki mühür, önemli bir şeyin işaretiydi. İçindeki belgeleri çıkarıp okumaya başladığımda, nefesim kesildi. Emily'nin ölümüyle ilgili yeni deliller vardı. Bu dava, hayatımın en zor vakalarından biriydi. Her detayı, her ipucunu titizlikle incelemiştim. Ancak bu yeni deliller, her şeyi altüst ediyordu.
Avukat olarak görevimde her zaman soğukkanlı ve profesyonel olmaya çalışmıştım. Ama Emily'nin ölümü, sadece bir dava değildi. Bu, insanlığın karanlık yüzüyle yüzleşmek demekti. Elimdeki belgeleri inceledikçe, olayın karmaşıklığı ve gizemi daha da derinleşiyordu. Emily'nin ölümünün ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak için daha fazla zamana ve sabra ihtiyacım vardı.
O sırada, kapı çaldı ve Jungkook içeri girdi. Gözleri, her zamanki gibi dikkatli ve anlayışlıydı. Birlikte çalıştığımız her an, bana güven verirdi. Ancak bugün, onun varlığı bile içimdeki endişeyi tamamen silemiyordu.
"Taehyung , yeni deliller mi?" diye sordu, kaşlarını çatmış bir halde.
"Maalesef evet," dedim derin bir nefes alarak. "Bu dava düşündüğümüzden daha karmaşık. Emily'nin ölümü, sıradan bir cinayet değil. Daha derinlerde bir şeyler var. Ve videoda hiçbir şey belli olmuyor."
Jungkook, masanın yanına gelip belgeleri inceledi. "Birlikte çalışarak bu düğümü çözeceğiz," dedi kararlılıkla. "Bak Taehyung, bunlar senin için yeni olabilir ama çok normal bu kadar uzun sürmesi, bazı davalar yıllar alıyor bu yüzden hemen umutsuzluğa kapılma lütfen."
Kafamı salladığımda burnuma gelen fermonlar ile kaşlarımı çattım. Jungkook panik olmuş bir şekilde odadan çıktığında şaşkınlıkla bakakalmıştım.
Odada yankılanan sessizlik, zihnimde dolanan düşünceleri daha da belirgin hale getirdi. Jungkook'un neden bu kadar paniklediğini anlamaya çalışırken, videoya odaklanmaya devam ettim. Ekrandaki görüntüler, Emily'nin başına gelen korkunç olayları tekrar tekrar gözler önüne seriyordu.
Maskeli adamın Emily'nin saçlarını okşadığı sahne, kalbimi sızlattı. Emily'nin yüzündeki endişe, onun ne kadar korktuğunu açıkça belli ediyordu. Ancak bu sefer bir şey dikkatimi çekmişti. Adamın sağ elindeki işaret parmağı diğerlerine göre daha kısaydı. Kamera açısının bir yanılsama yaratabileceğini düşündüm ama tekrar tekrar izlediğimde parmağın gerçekten kısaymış gibi göründüğüne karar verdim.
Hızla doğrulup bilgisayarın başına geçtim. Parmak detayı, soruşturmada önemli bir ipucu olabilirdi. Bu bilgiyle Jungkook'a gitmem gerektiğini biliyordum. Onun bu detayı kaçırmış olabileceğini düşünerek, hemen notlarımı aldım.
Jungkook'un odasına yöneldiğimde, onun hâlâ panik hâlinde olup olmadığını merak ettim. Belki de bu detay, cinayetin çözümünde büyük bir anahtar olacaktı. Jungkook'a vardığımda, nefes nefese kapıyı çaldım.
Kapı açıldığında, yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce, elimi kaldırarak konuşmaya başladım. "Jungkook, videoda fark ettiğim bir şey var," dedim heyecanla. "Maskeli adamın işaret parmağı diğerlerinden daha kısa. Bu, katilin kimliğini belirlememize yardımcı olabilir."