9

835 89 15
                                    


"Taehyung! Tebrik ederim." Arkamdan gelen coşkulu ses ile yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti.

Emily'nin cinayetini çözmüş olmanın verdiği gururla dönüp Mark'a baktım. O da en az benim kadar mutlu görünüyordu. Titiz çalışmalar, şüphelilerin sorgulanması ve delillerin toplanması sonunda meyvesini vermişti. Herkesin gözü önünde doğru kişiyi adalete teslim etmenin huzuruyla derin bir nefes aldım. Mahkeme hala devam ediyordu. Net olan tek bilgi en az 30 yıl içerde yatacaklarıydı.

"Teşekkür ederim." Açtığı kolları arasına girip dostça sarıldık.

"Jungkook ve siz mükemmel bir ekip oldunuz," dedi Mark, gözlerinde dostça bir pırıltıyla.

Jungkook'un ismini duymam ile yanaklarım kızardı. Birbirimize duygularımızı açtığımızdan beri asla ayrılmıyorduk. Sürekli birlikte bir şeyler yapıp bolca eğleniyorduk. Onunla geçirdiğim her anın kıymetini biliyordum; çünkü Jungkook benim sadece iş ortağım değil, aynı zamanda hayatımın en önemli parçası olmuştu.

İlk başta onun yanında olmanın verdiği güven ve huzurdan etkilenmiştim. Her zaman sakin, soğukkanlı ve çözüm odaklıydı. Onunla birlikte çalışmak, bana sadece profesyonel anlamda değil, kişisel olarak da büyük bir tatmin sağlıyordu. Zamanla aramızdaki bağın sadece iş arkadaşlığından öteye geçtiğini fark ettim. Onunla her konuşmamızda, her kahkahamızda, her anımızda ona daha da bağlandım.

Birbirimize duygularımızı açtığımız o anı hiç unutmuyorum. Sanki dünyadaki tüm yükler omuzlarımızdan kalkmış, sadece ikimiz kalmıştık. O günden sonra, Jungkook benim için sadece sevdiğim kişi değil, aynı zamanda en iyi dostum oldu. Her sabah onu görmek , gün içinde birbirimize destek olmak ve akşamları birlikte vakit geçirmek, hayatımın en büyük mutluluğu haline geldi.

Onun ismini duymak bile beni heyecanlandırıyordu. Mark'ın bu sözleri, içimdeki sevgiyi daha da alevlendirdi. Jungkook ile birlikte geçirdiğimiz her an, her deneyim, bana onun ne kadar özel biri olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. İşte bu yüzden, birlikte çalıştığımız her vakada daha da başarılı oluyorduk. Aramızdaki uyum ve sevgi, işimize de yansıyordu.

Bu cinayet vakasını çözerken de onun desteğini hep hissettim. Jungkook'un zekası ve kararlılığı olmasaydı, belki de bu kadar başarılı olamazdık. Onun varlığı, benim için hem işte hem de hayatta büyük bir güç kaynağıydı. Bu yüzden, Mark'ın söyledikleri bana sadece mutluluk değil, aynı zamanda minnettarlık hissettirdi.

"Mark, sürekli teşekkür etmek istemiyorum övgüleri bırak." Sırıtarak konuşup omzuna vurduğumda alışık olduğum koku burnuma doldu ve belimi bu kokunun sahibi sardı.

Kafamı çevirip güzel yüzüne baktım. Çenesi kasılmış Mark'a bakıyordu. "Eğleniyorsunuz sanırım."

Kıskanç bakışları ile gülümsemem daha da arttı. Ne kadar tatlı ve sevimli olabiliyordu böyle zamanlarda. "Tebrik etmek istedim. Seni de tebrik ederim bu arada çok uğraştı-"

Jungkook'un gözlerinde beliren kıskançlıkla karışık öfke anında fark edildi. "Hmm, sağol eksik olma. Biz gidelim şimdi önemli işler var." Mark'ın sözünü kesip beni belimden tutup hızla ilerletmesi ile ağzım şok içinde açıldı. "Jungkook! Çok ayıp."

Beni umursamadan, adımlarını hızlandırarak odasına doğru çekmeye devam etti. Kapının önüne geldiğimizde beni bırakıp yandan bir bakış attı. Gözlerindeki kararlılık ve tutku, nefesimi kesmişti. Kapıyı açıp kolumdan içeri çektikten sonra kendimi aniden kapıya yaslanmış halde buldum.Kilit sesini duyduğumda nefesim hızlandı. Kalbim deli gibi çarpıyordu.

Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Elleri belimi sıkıca kavrayıp göğsümü kendi göğsüne yasladı. Sıcaklığı beni sarhoş etmişti. Onun kokusu, dokunuşu... Her şey o kadar yoğundu ki.

ColpoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin