"Bakın, sizi son kez uyarıyorum."
Önümde ki bıyıkları sararmış, gözlerinden biri mosmor olmuş adam elini çenesine yaslayıp midemi bulandıracak şekilde gülümsedi. "Bir kez daha uyarman için her şeyi yaparım güzellik."
"Ben uyarayım oruspu çoçuğu?" Anında adamın ensesine sertçe vurup kendini hatırlatan başkomiser ile gülüşümü tutmaya çalıştım. Bugün kaçıncı sorguladığımız adamdı saymıyordum bile. İçlerinden çoğu omega olduğumu anlayınca yavşamış hepsinde de Jungkook'un gazabına uğramıştı.
Davasını yürüttüğüm kişi bir seks işçisiydi. Genelevde ölü bulunduktan sonra, iki gündür o şekilde olduğunu söylemişlerdi. Biz de iki gün boyunca seviştiği herkesi tek tek bulup sorgulamıştık. Fakat hiçbirinden kanıt bulamamıştık. Jungkook adama son kez sinirle bakıp dışarda bizi izleyen polislere minik bir kafa hareketi yaptı.
Önümde ki dosyaya bir kaç not alıp derince ofladım. "Hiçbirinde bir sonuca varamadık. Hepsi eli sikinde gezen bir kaç alfa sadece."
Konuşmam bitince kafamı kaldırdığımda alfanın şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Ne oldu der gibi kafamı sallayınca bu sefer daha çok şaşırdı. "Küfür ettiğini düşünmemiştim."
"Her insan gibi küfür edebiliyorum Başkomiserim."
"Hayır, yani demek istediğim öyle gözükmüyorsun çok fazla," Bakışları farklılaşıp uzunca yüzünü süzdü. İçimde heyecan artarken bakışlarımı dikkatlice bakan gözlerinden ayıramıyordum. "Fazla...nazik ve zarif gözüküyorsun." Gülüşüme engel olamayıp yüzüne baktım. "Arada bağrıyorumda görsen şok olursun."
Dalga geçtiğim için sorgular gibi bakarken bakışlarımı tekrar önüme indirdim. O telefon konuşmasını duyduğumdan beri istemsizce ona laf sokuyor, her seferinde iğnelemeden duramıyordum. O da bunun farkına vardığı için oldukça şaşırıyordu. İçeriye yeni birinin girmesi ile Jungkook tekrar yanıma oturdu.
Önümdeki dosyalardan kafamı kaldırıp baktığımda çökmüş bir adamla karşılaştım. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kanlanmıştı. Dudakları yara bere içindeydi. Onu bırakan polis önüme bir kağıt uzatıp sessizce bize fısıldadı. "Emily Miller'ın eski eşi."
Kaşlarımı çatıp Jungkook'a döndüm. "Fransa'da diye gözüküyor eski eşi."
"Yasa üzerinden evli değildik. Kutsal nikahımız vardı sadece. Fransa'da gözüken kişi de eşi değil babası."
Duyduklarım ile daha çok kaşlarımı çatıldı. "Babası ise neden evli gözüküyorlar?"
"Öz babası değil. Üvey babası. Adam tehlikeli işlerde parmağı olduğu için Emily'i evlatlık edinemiyordu. Reşit olduktan sonra da mal varlığını bırakabilmek için onunla evlendi. Sadece soyadı için yani."
"Mal varlığı iyiyse bu kadın neden genelevde çalışıyordu?"
Adam gözyaşlarını tekrar akıtırken cebimden mendil çıkarıp uzattım. Titrekçe bir nefes alıp bakışlarını gözlerime dikti. "Bilmiyorum. Emily bunlardan bahsetmekten hoşlanmıyordu."
Adamın titreyen elinden mendili aldığını izledim. Her hareketi, her sözü çaresizlik ve acıyla doluydu. Emily Miller'ın trajik hikayesi daha karmaşıktı.
Sessizliği bozan ilk kişi Jungkook oldu. "Emily'nin neden genelevde çalıştığını anlamak zorundayız. Bu, dava için kritik olabilir."
Adam, mendili dudaklarına bastırırken derin bir nefes aldı. "Emily'nin üvey babası her şeyin kontrolünü elinde tutuyordu. Emily, onun gölgesinde yaşamaktan kurtulmak istiyordu ama kaçmanın bir yolu yoktu. Ne zaman kaçmayı denese, onu tekrar bulur ve geri getirirdi."
