14

481 47 12
                                    


"Mile ve Martin bana çift terapisi için geliyorlardı. Bir süre sonra Martin tek başına gelmeye başladı. Gizli seanslar yapıyorduk. Etik olmadığını biliyorum, fakat Martin'in babası benim için çok büyük şeyler yapmıştı. Onu reddedemedim."

Suçluluğu yüzünden okunuyordu. Kaşlarımı çatmaktan neredeyse gözlerime değecekti. Devam etmesi için gözlerinin içine baktım.

"Gizli seanslara ailesini kaybettikten sonra gelmeye başladı. İşte tüm sorunlar o zaman başladı," dedi, sesi iyice kısıklaştı.

"Ne gibi sorunlar?" diye sordum.

"Martin, ailesinin ölümünü kabullenmekte zorlandı. Onların ölmediğine inanmaya başladı. Sürekli hayallerini görüyor, onlarla konuştuğunu sanıyordu. Bu durum, çok ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir diye düşündüm.  Post-Traumatik Stres Bozukluğu adı verilen bir durum, bir tür sanrısal bozukluk. Sevdiklerinin yerini başka birinin aldığına inanıyor olabilir. İlk başlarda bu durumu fark etmek zor oldu. Sadece travmanın bir etkisi gibi görünüyordu, ama sonra..."

Duraksadı, gözleri bir an için uzaklara daldı.

"Bir gün, Martin seansa geldiğinde bana annesiyle konuştuğunu söyledi. Onun sesini duyduğunu, hatta evde dolaştığını gördüğünü iddia etti. O an, durumun sadece yasla ilgili olmadığını anladım. Ama bu durumu açıkça söyleyip tedaviye yönlendirmek yerine, ona yalnızca destek olabileceğimi düşündüm. Daha fazla seans yaptık, ama o süreçte kendime olan güvenim sarsıldı. Martin'in durumunun daha da kötüleştiğini görüyordum ama bir şey yapamıyordum."

Terapist derin bir nefes aldı ve devam etti. "Martin, giderek daha da kötüleşiyordu. Ailesinin yaşadığına dair ısrarcı olmaya başladı. Bu inancı, onu gerçek dünyadan uzaklaştırıyordu. Bir gün, seansa geldiğinde bana Mile'nin ona deli dediğini anlattı."

"Deli mi?" diye tekrarladım.

"Martin için bu kelime çok ağırdı. Mile, Martin'in durumuyla başa çıkamıyordu. Ona yardım etmek istiyordu ama Martin, ailesinin yaşadığına öyle inanmıştı ki, Mile'nin ona karşı olduğunu düşünmeye başladı. Onu anlayamadığını, anlamak istemediğini söylüyordu. Bir keresinde, 'Mile bana deli dedi,' dedi Martin. 'Ama o bilmiyor. Onlar yaşıyor. Benimle konuşuyorlar, ben de onların seslerini duyuyorum.'"

Terapist bir an durakladı, bu anı tekrar hatırlamak onun için zordu. Sonra yeniden konuşmaya başladı, "Martin, Mile'nin onu anlamadığını düşündükçe, evlilikleri de yıpranmaya başladı. Mile, kocasının gerçeklikten kopuşunu izlemek zorunda kalıyordu ve bu durum onu çok korkutuyordu. Martin ise, karısının desteğini kaybettikçe daha da içine kapanıyordu. Mile'nin, ona deli demesini bir ihanet gibi görüyordu. Bu, Martin'in zihninde büyük bir yarık açtı. O günden sonra, Mile ile aralarındaki ilişki hızla kötüye gitmeye başladı."

"Martin, karısının onu anlamamasına ve ona deli demesine çok içerledi. Mile'nin, Martin'in durumu hakkında başka insanlarla konuştuğunu, hatta onu bir doktora götürmek istediğini öğrenince de iyice çıldırdı. Ona göre, ailesi hayattaydı ve Mile bunu kabullenmiyordu. Martin, 'Ona nasıl inandırabilirim? Annemi gördüm, babamla konuştum. Onlar burada!' diye haykırıyordu."

"Bir noktada, Martin Mile'yi bırakmayı bile düşündü. Ona göre, eğer Mile onun gerçekliğini kabul edemiyorsa, yanında olmasının da anlamı yoktu. Ama Mile pes etmedi; Martin'i kurtarmak için her yolu denemeye kararlıydı. Fakat bu süreçte, Martin'in sanrıları ve Mile'nin çaresizliği arasında sıkışıp kaldılar."

Terapistin gözleri bu anıyı hatırladıkça dolmuştu. "O seanslar... onlarla başa çıkmak çok zordu. Martin'in gerçeği ile yüzleşmesini sağlamak, bir yana, onu bu gerçeklikten uzaklaştırmak gittikçe imkansız hale geliyordu. Ama her şeye rağmen, Martin için savaşmayı sürdürdüm. Şimdi geriye dönüp baktığımda, yaptığım bazı şeylerin ne kadar yanlış olduğunu anlıyorum ama o anlarda doğru şeyi yapmaya çalışıyordum. Belki de kendim için değil, Martin için."

ColpoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin