Yuna'yı bir kez daha öperken fısıldadım, "Özür dilerim, bebeğim." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, göğsümde bana sarılmış, elinde tuttuğu şekeri emen küçük yüzüne bakarken. İki haftaya yakındır hastanedeydim, ve bu süre boyunca yanımdan ayrılmayan sadece iki kişi vardı: Taehyung ve Yuna. Annem ve babam kısa süreliğine gelip gitmiş, ardından çiftliğe dönmek zorunda kalmışlardı. Yanımda bakıma muhtaç bir çocuk ve ona göz kulak olan sevgilim dışında kimsem kalmamıştı; Taehyung.
Bu süreçte bana öyle bir bakmıştı ki, hastane odası bile huzurlu bir sığınak gibi gelmişti. İşleri olmadıkça yanımdan ayrılmamış, tek kelimeyle her şeyim olmuştu. Ama bugün Yuna'nın dayısının mahkemesi olduğu için çıkmak zorunda kalmıştı.
Derin bir sessizlikte uzanırken, kapının hafifçe tıklatıldığını duydum. İçeri Namjoon girdi, ama her zamankinden farklıydı. Sakin ve güven verici yüz ifadesinin yerinde, sertleşmiş bakışları ve gergin bir duruş vardı. Kaşlarımı çatarken gözlerimi kısarak ona baktım.
"Taehyung burada mı?" diye sordu, bakışlarını odaya gezdirirken. Sesi, endişesini ele veriyordu.
"Hayır," dedim sakince, "birkaç saat önce çıktı. Bir dava için adliyeye gitmesi gerekti."
Namjoon duraksadı, yüzünde sanki o an oradan çıkıp gitmeyi isteyecek kadar zorlanmış bir ifade vardı. Ancak gözlerini benden kaçırmadan derin bir nefes aldı ve alçak bir sesle konuşmaya başladı. "Jungkook... Sana anlatmam gereken bir şey var."
Gergin bakışları yavaşça üzerimde sabitlenirken içimdeki huzursuzluk büyümeye başlamıştı. "Ne oldu?" dedim, sesimde istemsiz bir sertlik vardı.
"Taehyung hakkında konuşmak istiyorum," diye devam etti Namjoon, bir an gözlerini yere indirerek. "Biliyorsun, yoğun bakımda olduğun o süre boyunca Taehyung çok zor bir dönem geçirdi. Durumun çok kritikti ve sen... sen o haldeyken... bazı şeyler yaşandı."
Derin bir nefes alıp devam etti. "Sana bunu nasıl söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum ama... Taehyung, sana bunu yapan adamlardan birine ulaştı. Adamın seni nasıl bu hale getirdiğini öğrendiğinde, kendini kaybetti diyebiliriz. Adamı, tehdit ederek ve şiddet uygulayarak, usulsüz bir şekilde itiraf etmeye zorladı ve bu itirafla mahkemeye çıkardı."
Namjoon'un sözleri zihnimde yankılandıkça boğazıma bir yumru oturdu. Taehyung'un nasıl böyle bir şey yapabildiğini aklım almıyordu; ancak onu yeterince tanıyordum ve böyle bir şeyi neden yapabileceğini içten içe biliyordum. Bana hiçbir şey olmaması için kendi sınırlarını aşacak kadar ileri gidebilirdi. Ama bu... bu bambaşkaydı.
"Şimdi... ona dava açmışlar mı?" dedim, sesim istemsizce alçaldı.
Namjoon başını salladı. "Evet. Bir avukat olarak bu hareketi ona pahalıya patlayacak. Mahkeme sistemi, kurallar ve usuller konusunda çok katıdır biliyorsun. Yaptığı şey, mesleği için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Adam ona karşı dava açtı ve... eğer işler bu şekilde devam ederse, Taehyung gerçekten zor durumda kalabilir."
Elimi saçlarımdan geçirdim, kalbimde acı bir sıkışma hissettim. Taehyung'un bana zarar veren birini durdurmak için bile olsa, bu kadar ileri gitmiş olması hem içimi burkuyor hem de ona karşı tarifsiz bir minnet hissi uyandırıyordu. Ancak aynı zamanda kendini bu kadar riske atması beni öfkeden deliye döndürüyordu.
"Neden... Neden bunu tek başına yapmış? Bunu bana neden söylemedi, Namjoon? Neden her şeyi kendi başına çözmeye çalışıyor?" diye çıkıştım, sesim titriyordu.
Namjoon gözlerimin içine baktı, yüzündeki ifade sakinleşmişti ama gözlerindeki endişe hâlâ oradaydı. "Büyük ihtimalle seni daha fazla üzmek istemedi, Jungkook."
