Gözlerimi araladığımda güneş ışıkları perdelerin arasından süzülerek odayı hafifçe aydınlatıyordu. Jungkook yanımda, yüzü bana dönük uyuyordu. Onun derin nefes alışlarını dinleyerek bir süre uyumaya çalıştım ama düşünceler beynimde dönüp duruyordu. Birkaç dakikadır uyandığımı fark edince yavaşça gözlerini araladı ve bana gülümsedi.
"Günaydın," diye mırıldandı, uykulu bir sesle. Yüzünde sabah mahmurluğunun verdiği tatlı bir ifade vardı.
"Günaydın," dedim hafifçe, ona doğru biraz daha sokularak. Yüzündeki yastık izlerini parmaklarımla hafifçe takip ettim. "Yorgun gözüküyorsun. Dün gece iyi uyuyamadın mı?"
"Seninle uyurken nasıl kötü uyuyabilirim?" dedi, gülümseyerek. Ama gözlerinde bir gölge vardı, sanki söylemek istediği bir şey vardı.
"Jungkook, bir şey mi var?" diye sordum. Elimi onun saçlarının arasından geçirerek yüzüne biraz daha yaklaştım. Onunla böyle anlar her zaman değerliydi ama bir şeylerin onu rahatsız ettiğini hissediyordum.
"Taehyung," dedi, biraz daha ciddi bir tonla. "Seni yormak istemiyorum ama... Yorgun görünüyorsun. Bu davalar seni çok yıpratıyor."
Bir an duraksadım, sözlerinin nereye varacağını anlamaya çalışarak. "Ne demek istiyorsun?" dedim, hafifçe kaşlarımı çatarak.
"Belki de," dedi tereddütle, "polis işlerinden bir süre uzaklaşıp adliyeye dönmeyi düşünebilirsin. Daha az tehlikeli, daha az yorucu..."
Onun yüzündeki endişeyi gördüm ama bu bana rahatsızlık verdi. "Beni korumaya mı çalışıyorsun?" dedim, biraz sert bir tonla. "Ben bir çocuk değilim, Jungkook. Ne yapıp yapamayacağıma ben karar veririm."
"Hayır, öyle demek istemedim," diye itiraz etti hemen. "Sadece seni önemsiyorum, bu işlerin seni yıpratmasını istemiyorum. Her zaman yanımda olmanı istiyorum, ama seni böyle yorgun görmek de istemiyorum."
Sözleri canımı sıktı. "Jungkook, işimi seviyorum. Evet, yorucu ama bu benim seçtiğim yol. Senin korumama ihtiyacım yok."
"Ben senin düşmanın değilim, Taehyung," dedi, sesi biraz daha yüksek çıktı. "Sadece senin iyiliğin için endişeleniyorum."
"O zaman benim neye ihtiyacım olduğunu bana bırak, olur mu?" dedim, biraz daha sertçe. Onunla böyle bir sabahı tartışarak geçirmek istemezdim ama sanırım bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak gerekiyordu.
Yataktan kalkıp banyoya gitmek istedim. Fakat arkamadan yükselen sesi onun da artık gerildiğini belli ediyordu.
"Sevgilin olarak sana bir fikrimi söylüyorum. Bu tepkin ne?"
"Tepkimi sorgulayacağına istediğin şeyi sorgula. En az benim kadar yorgunsun fakat sırf omega olduğum için bana bu teklif ile geliyorsun." Arkamı dönüp yatakta oturmuş adama baktım. Kenardan iç çamaşırını alıp giydikten sonra bana baktı kırgınca. "Gerçekten ben böyle bir ayrım yapacak bir adam mıyım?"
"Konuyu başka yere çekiyorsun." Arkamı döndüğümde sert sesini duymam ile yerimde takılı kaldım. "Çekmiyorum! Arkanı dönme sürekli!"
Şaşkınlıkla ona baktım. "Bana bağırdın mı az önce?"
"Sikeyim." Sessizce fısıldayıp ellerini başının arasına koydu.
"Jungkook iyiliğimi istemeden önce sevgili olmadan önce de bu işi yaptığımı ve benim bu iş için ne gibi fedakarlıklardan vazgeçtiğimi unutma. Ayrıca bir daha bana sesini yükseltme tepkim bu şekilde olmaz."
Jungkook derin bir nefes aldı ve ellerini saçlarının arasından çekip başını kaldırdı. Gözlerinde bir pişmanlık, bir kararsızlık vardı. "Özür dilerim," dedi, sesi yumuşayarak. "Ama seni kaybetmekten korkuyorum. Bu yüzden bazen... bazen böyle tepki veriyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/368855639-288-k573276.jpg)