Christopher Adrien Williams
O ortadan kaybolmuştu. Az önce büyükannesi ile durduğu yerde şu an hiç kimse yoktu. Dizlerimin üstüne düştüm. Onu benden almıştı. Onun yanına gidememiştim bile.
"Hayır!" Kontes'e baktım. Çığlığı kalbimi parçalamıştı. Kont'a sarılıyor ve ağlıyordu.
"Onu bizden yine aldı. Onu benden yine aldı Alexander," karısının saçlarını okşarken Kont da ağlıyordu. Her zaman çok güçlü ve sarsılmaz görünen adamın göz yaşlarını görmek dayanılmazdı.
"Tanrım burada neler oldu böyle?" George hiçbir şey anlamıyor gibi görünüyordu. Şaşkın bir şekilde Kont'a ve Kontes'e bakıyordu. Onlara bakmaya dayanamıyordum. Başımı çevirdim ve Baron'un meraklı gözlerle Kontes'e baktığını fark ettim. Doğru, henüz ikisi de bilmiyordu ama onlar baba-kızdı. Az önceki konuşmalardan Baron bir şeyler anlamış olmalıydı ama Kontes'in acısı o kadar büyüktü ki henüz bu bilmeceyi çözememişti. Sanırım artık tanışmalarının zamanı gelmişti.
"Lütfen hep birlikte konuşmak için sakin bir yere geçelim,"
Oliver'ın peşinden saraydaki bir oturma alanına gelmiştik. Oliver kapıları kapatırken ben kendimi koltuğun birine attım. George yolda Leydi Dawson ile karşılaşmıştı ve onu da bizimle gelmesi için davet etmişti. Kont eşini Baron'a emanet edip oğlu Callahan'ı getirmeye gitmişti. Şimdi herkes sessizce Kont'un ve Lord Lexington'ın gelmesini bekliyordu. Kontes hâlâ ağlıyordu. Leydi Dawson yanına oturmuştu ve onu teselli etmeye çalışıyordu.
"Anne!" kapının açılmasıyla Callahan koşarak annesinin yanına giderken Kont pencerenin kenarına gitti. Kontes oğluna sarılıp ağlamaya devam etti.
"Kusuruma bakmayın gerçekten kabalık etmek istemiyorum ama Lord Williams, Ro nerede? Neden herkes bu kadar üzgün?" Leydi Dawson'ın sorusu ile omuzlarım çöktü.
"Rory'nin büyükannesi geldi ve onu götürdü,"
"Kardelen'in bunu yaptığına inanamıyorum," Baron mırıldanarak şakaklarını sıvazladı. Kontes başını oğlunun omzundan kaldırırken bir şeyleri yeni idrak etmişe benziyordu.
"Annemi tanıyor musunuz?" Baron, Kontes'e gülümsedi.
"O benim ilk eşim," Kontes şaşkın bir şekilde kocasına döndü. "Aurora'nın kolyesini gördüğümde anladım. O kolye ilk eşimin en değerli eşyasıydı ve Aurora bunun bir aile yadigarı olduğunu söyledi. İçindeki eşimin resminin yanındaki genç kızın resminin kızıma, rahmetli annesine ait olduğunu söyledi."
"Aman Tanrım," kontes başını avuçlarının içine aldı. "Aman Tanrım, siz benim babam mısınız? Bana babamın asker olduğunu ve genç yaşta savaşta öldüğünü söylemişti," duraksadı "Kusuruma bakmayın ama bunu sindirmek için biraz zamana ihtiyacım var ve şu an önceliğim kızım,"
"Önemli değil, bunca yıl bekledikten sonra biraz daha bekleyebilirim," Baron, Kontes'e gülümseyerek bakıyordu ama Kontes pek oralı değil gibiydi. Gözleri sürekli olarak hareket ediyordu, düşünmeyi bırakamadığı belliydi.
"Sanırım Kardelen Sonay büyük bir yalancı," Oliver sert bir sesle konuştu. "Üstelik Rory'i kaçırdı."
"Bir dakika. Bir dakika Leydi Swan sizin torununuz," Callahan Baron'u işaret etti. "Ve Baron senin baban." Annesine dönmüştü. "Leydi Swan, benim kız kardeşim mi?" Kontes oğlunu onayladığında Callahan şaşkınlıkla ayağa kalktı.
"Yıllar önce doğumda öldü sanıyordum,"
"Ölmedi, o kaçırıldı," Kont pencerenin önünden konuşmaya dahil oldu. "Doğumda Kardelen buradaydı. Rose'un ikinci doğumu zor geçmişti. Bilincini kaybetti. Ebe, bebeği beşiğe bırakıp kontrollerini yaptı. Ben Rose ile ilgilenirken Kardelen bebeği temizleyeceğini söylemişti ve onu beşiğinden almıştı. O günden sonra ikisinden de haber alamadık. Yeni doğan kızımızı kucağımıza alamadan, ona bir isim bile koyamadan bizden alınmıştı,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Madalyonu: Orkide | Tamamlandı
FantasyOrkide İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan sıradan bir üniversite öğrencisidir. Tek akrabası olan büyükannesi ile yaşar. Tüm hayatı okulundan ve büyükannesinden ibarettir. Bir gün en yakın arkadaşı ile 22.yaş gününü kutlarken Orkide'nin tüm hayatı değ...