Christopher Adrien Williams
George ile erkek bir kızıl geyik avlamış ve onu kampa taşımıştık. Fakat geldiğimizde manzara korkunçtu. Kamptaki çoğu insan gitmişti ve kadınlar feryat figan ağlıyordu.
"Burada neler oluyor böyle?" kuzenim mırıldandığında atlarımızdan indik. Ateşin yanında oturan kadınların yanına gittik.
"Burada ne oldu? Bu dağınıklık ne?" George doğruca bir kadının gözlerini içine bakarak sormuştu. Rory neredeydi? Onu etrafta göremiyordum. Sofia da yoktu.
"Kampa bir ayı saldırdı. Herkes dağıldı. Yaralı olanlar var. Biz burada kaldık, onları tedavi ediyoruz."
"Ayı mı?" hızla kadına döndüm. Başıyla beni onayladı. "Sarışın, mavi gözlü ve uzun boylu bir kız vardı. Onu gördünüz mü? Kaleye mi gitti?" kadınlar birbirlerine baktı.
"Emin değiliz, büyük bir kargaşa vardı."
"Kahretsin!" iki elimi de başıma götürdüm.
"Hey, sakin ol. Atları vardı. Kaleye gitmiş olmalılar." George elini omzuma attı. Beni sakinleştirmek için omzumu sıksa da içimde kötü bir his vardı.
"Hey, kaleden birileri geliyor!" bir kadın bağırdığında hızla yola baktım. Bir sürü genç soylu ve zengin adam atlar üzerinde kamp alanına girdi. Fakat dünyamı karartacak bir şey fark ettim. Sofia bir attan yalnız başına indi. Gözleri kıpkırmızıydı, saçları dağılmıştı ve endişeli bir şekilde etrafına bakıyordu. George da nereye baktığımı fark etti. Aynı anda Sofia'ya doğru yürümeye başladık.
"Sofia, Aurora nerede?" George sert bir sesle sormuştu. Genç kız konuşana kadar bizi fark etmemişti bile. Tıpkı bir deli gibi etrafına bakıyor bir şey arıyordu.
"Bilmiyorum, beni ata bindirip atı yolladı ve geri döndü. Ona ne olduğunu göremedim."
"Lord Williams saldırı hakkında bilginiz var mı?" Lord Tatum merakla sormuştu.
"Hayır, avdan daha yeni döndüm. Ama ateş başındaki kadınlar biliyor olmalılar."
"Sofia, bana bir kadın çağır. Olanları gören birisi olsun. Bilgi toplayalım tamam mı?" Sofia başını sallayıp ateşin başına gitti. Kadınlara bakıp bir şey sordu. Sonra içlerinden biri ayağa kalktı. Bir çadıra girdi ve başka bir kadınla birlikte dışarı çıktı. Yeni gelen kadının kucağında bir bebek vardı. Sofia bu kadınla birlikte yanımıza geldi.
"Lordum," kadın reverans yaptı. Yüzünde dağılmış bir ifade vardı, korktuğu belliydi.
"Olan her şeyi gördün mü?" kadın başıyla onayladı.
"Lütfen bize anlat."
"Kamp alanında oturuyorduk. Sonra birden bir kargaşa çıktı. Bir ayının kampa girdiğini ve birkaç kişiyi devirdiğini gördüm. Saklanmak için bir yer buldum ama bebeğim ağlamaya başladığında ayının dikkatini çektik. Ayı üzerimize gelirken bir kadın çıktı," kadın bir süre duraksadı. Gözlerinden o an yaşadığı duygular akıyordu. Elindeki fark etmediğim mendili bana uzattı. Mendilin içinde bir şey vardı. Açıp baktığımda tüm vücudumun buz kestiğini hissettim. Hipnoza girmiş gibi mendilin içindeki hançere bakıyordum. "Kadın bunu ayıya fırlattı. Ayının dikkatini dağıttı böylece bebeğim ve ben kurtulabildik," mendili George'a uzattım. George içine baktığında eski hançerimi tanıdı. Gözlerindeki paniği görebiliyordum. Aynı duygular acaba benim gözlerimden de rahat bir şekilde okunuyor muydu?
"O kadına ne oldu?" ses tonumdan kimse ne hissettiğimi anlayamazdı. Ben bile şu an ne hissettiğimi bilmiyordum. Panik, endişe, merak, korku... Birden fazla duygu birbirine girmişti. Karşımdaki kadın başını iki yanına salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Madalyonu: Orkide | Tamamlandı
FantasiaOrkide İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan sıradan bir üniversite öğrencisidir. Tek akrabası olan büyükannesi ile yaşar. Tüm hayatı okulundan ve büyükannesinden ibarettir. Bir gün en yakın arkadaşı ile 22.yaş gününü kutlarken Orkide'nin tüm hayatı değ...