23.Bölüm

163 21 8
                                    

Aurora Ophelia Swan

Yatağımda oturuyor ve döndüğünde Oliver'ın beni öldürmemesini umut ediyordum. O dönene kadar kapıyı kimseye açmamamı söylemişti ama buna uymamıştım. Kirpiklerimin altından çaktırmamaya çalışarak Lizzy'yi süzdüm. Yatağımda karşımda oturuyor, pencereden dışarıyı izliyordu.

Ben kahvaltıya inmediğim için endişelendiğini bu yüzden kahvaltıyı bana getirdiğini söylemişti. Onu içeri davet etmek zorunda kalmıştım ve şimdi ikimiz de sessizce yatakta oturuyorduk.

Erkekler erken saatlerde ava gitmişlerdi. Oliver'ı dayımı ve büyükbabamı yolcu etmek için dışarı çıktığımda Oliver'ın Snow'u getirttiğini görmüştüm. Snow hemen yanıma koşmuş ve onu sevmem için sevimlilik yapmaya başlamıştı. Benim yeterince iyi hissettiğimden emin olana kadar yanımdan ayrılmamıştı. Erkekler saraydan ayrıldığında hızlıca odama dönmüş ve kapıyı tekrar kilitlemiştim.

Ama şimdi buradaydım. Lizzy ile sessizlik içinde yatağımda oturuyorduk. Gözlerine bakmak için tekrar kafamı kaldırdım. Yine mutsuz bakıyordu. Gözlerinde hep hüzünlü bir ifade vardı ama bu seferkinin sebebi bendim. Yerimde kıpırdandım.

"Ro, lütfen rahatsızca kıpırdanmayı bırak," nefesimi tutarken gerilip ona baktım. Bana bakıp gözlerini devirdi ardından gülmeye başladı. "Bütün bunlar çok saçma ve çok komik," kafam karışmıştı. Komik olan neydi?

"Elizabeth, neyden bahsediyorsun?" kaşlarını çattı.

"Lizzy'e ne oldu? Alınıyorum," bir süre duraksadı. "Ro, sana kızgın değilim. Evet, o av hakkında olan dedikoduları duydum. Nişanlımın ve Lord Thompson'ın yanlarında çok güzel bir kızla dolaştığının dedikodusunu. Başta çok kıskandım ama şimdi sorun değil," başımı şiddetle iki yana salladım.

"Hayır, Lizzy. Bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum ama sana borçluyum ve bu yüzden yalan söylemek istemiyorum. Dedikodular doğru. Ben Christopher'a aşık oldum," Lizzy'nin yüzündeki hüznün aynısının benim yüzümde de oluştuğundan emindim. "Bir süredir öyle değilmiş gibi davranmaya çalışıyorum. Herkese iyi olduğumu göstermeye çalışıyorum ama –" duraksadım. Bunları onun nişanlısına söylemek ne kadar doğruydu? Detayları anlatmama gerek var mıydı? Sadece suçlarımı mı söylemeliydim?

"Devam et Ro, içini dök."

"Ama dün sesini duyduğumda ve onu tekrar gördüğümde her şey başa sardı. Bu sabah kuzenimi yolcu ederken istemsizce gözlerim her yerde onu aradı. Onun da o kalabalığın arasında olduğunu bilmem kalbimin hızlanmasına neden oldu. Her şeye rağmen onu öyle çok seviyorum ki," Lizzy'nin gözlerinin dolduğunu fark ettim. Ben ise ağlamaya çoktan başlamıştım.

"Onunla ilk kez beni bıraktığın handa tanıştık. O gece hastalandığımda Christopher bana yardım etti. Ertesi sabah beni evine davet etti. Bana sarayda bir oda ve çalışmam için bir iş verdi. Diğer hizmetlilerde olmayan imtiyazlarım vardı. Bu yüzden benim için üzüldüğünü ve yalnızca bana yardım etmek istediğini düşünüyordum. Sonra ise birçok şey yaşandı ve ondan hoşlanmaya başladım. Nezaketi, her zaman beni desteklemesi, benim fark etmediğim zamanlarda bile bana yardım etmesi. Bunun gibi şeyler yüzünden de ona aşık oldum. Sonra avdan döndüğümüzde onun bir nişanlısını olduğunu öğrendim. O güne kadar bilmiyordum ama önümde fark etmediğim ya da belki de fark etmek istemediğim işaretler vardı. Belki sadece görmek istemedim," duraksadım. Bu kısım çok acı vericiydi. "Ona, onu sevdiğimi söyledim. O ise bana acıdığını ve nişanlısıyla kavuşana kadar oyalandığı bir oyuncak olduğumu söyledi," hıçkırıklarımın arasından gülmeye çalıştım.

"Biliyor musun Lizzy? O kadar acınasıyım ki bunları direkt yüzüme söylese bile kalbim inanmayı reddediyor. Bana olan bakışları, davranışları söylediği her şeyin tam tersi gibi hissettiriyor. Öyle emindim ki onun da beni sevdiğinden. Bir yanım hâlâ onun da beni sevdiğini söylüyor."

Kader Madalyonu: Orkide | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin