Arabayı kaldığımız evin önüne park eder etmez arabadan indim ve etrafa bakındım. Saat çok erken olduğundan etrafta kimseler yoktu. Özellikle sürekli bizi röntgenleyen
yan komşumuz.Burada insanlar, güne geç başlıyordu. Bunda gece hayatının çok hareketli ve sabahın ilk ışıklarına kadar sürmesi, alkol ve uyuşturucunun sonuna kadar tüketilmesi çok büyük etkindi. Biz de onlardan biriydik. Bazen hiç güneşi görmezdik.
Arka kapıyı açtım ve hala baygın aynı zamanda çok pis görünen güzel çocuğa baktım.
Bu kirli haliyle şimdiden onu nerede yatırıcağımı düşünüyordum.
Yavaşça kucağımda içeri girdim ve ayağımla kapıyı kapattım.
Tanrım sonunda evimdeydim. Ardımdam kapıyı kapatırken hâlâ daha onu nereye yatırıcağımı düşünüyordum.
Odama baktım.
Yatağım?
Asla!
Sungchan'ın yatağı?
Kesinlikle!
Sungchan bunu gördüğünde kesinlikle çıldırıcaktı fakat umurumda değildi. Yüzümdeki gülümseme ile Sungchan'ın odasına girdim ve kucağımdaki güzel çocuğu yatağın üzerine bıraktım.
Dolapta üzerini örtecek, onu ısıtacak bir şeyler ararken sadece ince örtüden başka bir şey bulamamıştım.
Yüzünü incelerken bu güzel çocuğun başına ne geldiğini merak etmiştim. O kadar güzeldi ki gözleri onun yanından ayrıldığımda bile aklımdan çıkmayacak gibi duruyordu.
Seni ilgilendirmez Eunseok diyerek ayağa kalktım. Hemen banyoya girmeliydim, biraz içki biraz da deniz kokuyordum.
Odama ilerleyip hemen banyoya girdim.
***
Duştan çıkıp hızla üzerimi değiştirdiken sonra güzel çocuğun durumuna bakmaya Sungchan'ın odasına ilerledim.
Bacaklarını göğsüne çekmiş, yan yatıyordu. Aklım karışmıştı. Bacaklarını oynatıyordu. Demek ki bacaklarında şu an bir sorun yoktu.
Biraz daha ilerleyip odanın köşesindeki sandalyeye geçtim.
Uyuyor muydu?
Baygın mıydı?
Hasta mıydı?
O sırada birden aklıma yemek yemediği geldi kesinlikle karnı açtı.
Evet açlıktan bitkin düşmüş olmalıydı onu rahatsız etmeden hızla oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçtim.
Çok yemek yapmayı bilmiyordum sadece makarna yapardım onun dışında Sungchan ve Anton'la ya Sungchan'ın kız kardeşime giderdik ya da Anton'un kız arkadaşına ki genelde dışarıdan yiyorduk zaten.
Alt çekmedeki makarnayı çıkartıp ocağın üzerinde duran temiz tencerinin içine su doldurup suyun kaynamasını beklemeye başladım.
Ama şu an bu güzel çocuğun hasta olduğunu düşünürsek aslında çorba içmesi gerekiyordu fakat çorba yapmayı bilmiyordum dediğim gibi aslında sadece makarna yapmayı biliyordum.
Makarnayı yaptıktan sonra tek sorun onu uyandırmaktı.
Tekrardan Sungchan'ın odasına ilerledim ve kapattığım kapıyı açtım.
Odaya girdiğimde güzel çocuk yatakta oturmuş o güzel gözleri ile bana bakıyordu. İlk başta ne demem ne yapmam gerektiğini bilemeden öylece ona baktım. Daha sonra hâlâ daha kirli olduğunu fark etmiştim.
"Sana temiz kıyafetler ve havlu getireceğim bu odada bir banyo var zaten orada duş alabilirsin, iyi gelecektir."
Güzel çocuk bana bakarak kafasını salladı ardından tekrardan odadan çıkmış ve hızla kendi odama ilerleyip birkaç kıyafet ve havlu alıp tekrardan odaya girmiştim.
Güzel çocuk bu sefer ayağa kalkmış ve bana doğru ilermişti. Bana göre boyu biraz kısaydı incecik bir beli kocaman gözleri vardı saçları ise siyah ve uzundu.
Kıyafetleri elimden alıp odadaki banyoya girdiğinde ben de onu salonda beklemek için odadan çıktım.
Salona geçip televizyonu açtım. Benim için yorucu bir gündü.
Önce kumsalda yaşadıklarım sonra bu güzel
çocukla karşılaşmam. Her şey üst üste geliyordu.Telefonumu elime alıp çocuklardan gelen herhangi bir çağrı var mı diye kontrol ettim. Hiçbir şey yoktu ve saat öğlen 1'e geliyordu.
Hiçbiri uyanmamıştı ki normal olanda buydu hatta akşamüzerine doğru anca uyanırlardı.
Odadan duşun sesi geldiğinde duşa girdiğini anlamıştım. Sonunda üzerindeki kir ve o deniz kokusu geçicekti.
Bir süre koltukta otururken gözlerim ağırlaşmıştı ve karnım guruldamaya başlamıştı sabahtan beri hiçbir şey yememiştim.
Açıkcası şu an canım makarna da istemiyordu elime telefonu alıp pizzacının numarasını aradım ve bir tane pizza söyledim.
Belki o güzel çocukta yemek isterdi değil mi?
Pizza gelene kadar birazcık uyumayı düşünüp odama ilerledim yatağa yattığım gibi gözlerim kapanmıştı zaten.
Duşun sesi kesildiğinde sonunda çıktığını anladım.
Nihayet temiz olduğunu düşünmüştüm biraz uyuyacağımı düşünürken ne yazık ki odamın kapısı açılmıştı. Sinirle gözlerimi açıp odanın kapısına baktım.
Uzun siyah saçları...
Yavaşça yattığım yerden kalktım.
Beyaz teni...
Güzel kocaman gözleri...
Dolgun dudakları...
Olduğum yerden kalkmıştım fakat tek bir adım bile atmadan karşımdaki güzel çocuğa bakıyordum.
Gülümsedi.
Kahretsin, ne kadar güzel gülümsüyordu.
Ne kadar masum...
Bana doğru ilerlediğinde ve birkaç adım attı.
Gözlerime bakıp, "Wonbin." dedi.
Ne demek istediğini anlamamıştım.
"Ne?" diyebildim sadece.
Gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı ve elini bana uzattıktan sonra, "Adım Wonbin."
Wonbin...
Wonbin...
Havada duran eline uzanıp elini tuttum ve ben de gülümseyerek cevap verdim.
"Eunseok ben de."
Gülümsemesi yüzünden bir saniye bile silinmeden, "Tanıştığımıza memnun oldum, Eunseok." dedi.
"Ben de." derken aklımdaki karışıklığın ve karşısındaki her erkeğin başını döndürücek bu güzelliğin gizemiyle aklımı kaçırıcaktım.
Ama çözecektim.
Wonbin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mermaid, eunbin
Fanfiction"Yemin ederim sana her şeyi düzgünce öğreticeğim. Korkunca öpülmüyor biliyor musun? O, sadece seni öpebilmek için uydurmuş olduğum bir yalandı..."