İnliyordu...
O arka koltukta baygın uzanırken, ben de onu bu hale getiren ihtimalleri düsünüyordum. Birilerinin elinden kaçıp kimsenin bulamayacağı bir yere mi sığınmıştı? Ona işkence mi etmişlerdi? Ya da evinden, kötü bir
aileden mi kaçmıştı? Tecavüz?Cevaplarını alamadığım milyonlarca soru türetebilirdim.
Sonuç ise benim açımdan iyi görünmüyordu. Çocuğun yanında
çanta, cüzdan, kimlik dahi yoktu. Tanrım ne diyordum güzel çocuğun kıyafeti bile yoktu.Daha önce kamp için gelenlerin aylar once unuttuğunu ya da attığını sandığım eski ve pis havluyu bulmuş, sarınmış olmalıydı.
Başıma bela olacaktı. Polisle uğrasacaktım ve belki de iş daha da sarpa saracak, tüm her seyi benim üzerime yıkacalardı. Özellikle farklı bir ülkeden gelen turistin tekiysen...
Araştırılıcaktım. Sadece ben de değil, arkadaşlarım da. Lanet olasıca Sungchan'ın buradaki satıcılardan hap aldığı ortaya çıkacak. Ve daha birçok sey... Belki de hapse atılıcaktık!
Kahretsin!
Direksiyona vurduğum elimi saçlarmdan geçirdim ve güzel çocuğun ne durumda olduguna bakmak için arka koltuğa döndüm. Başını hafifçe sağa doğru döndürdü ve duyamacağım bir şekilde kısıkça mırıldanıyordu.
Önüme dönüp telefonumu aldım ve Anton'a oradan ayrıldığımı belirten kısa bir mesaj gönderdim.
Aniden ortadan kaybolmam ikisini de endişelendirirdi. Kamp alanında telefonlar çekmiyordu; ama arabanın yanına vardığımda mesajımı görecekti.
Yaklaşık 45 dakikanın sonunda şehir merkezinin tabelasını görmem biraz daha rahatlamamı sağlamıştı.
Ancak aniden frene bastım. Arabadan indim ve arka kapıyı açıp, güzel çocuğun durumuna baktım.
Uyanması için seslenmeye başladım ve aynı zamanda yüzüne yavaş bir şekilde vuruyordum.
Eğer bayılmışsa ayılabilirdi.Böylece kendine gelir ve ona ne oldugunu anlatabilirdi. Evi varsa ve evinden kaçtıysa ikna edip, onu evine
götürebilirdim. Başına kötü bir sey geldiyse de onu karakolun kapısına bırakıp giderdim.Ancak, ayrılmazsa ya da evi yoksa kendine gelene kadar kiraladığımı evde kalır, kendine geldiğinde ise nereye gidecek ,ne halt yiyecekse yerdi.
Kararımı vermiştim. Hastaneye
götürmeyecektim. Kim oldugunu bilmediğim birisi yüzünden başıma bela almayacaktım.Gözlerini hafife araladı. Gözlerini aralayınca yine anlamadığım bir şeyler mırıldandı ve tekrar gözlerini kapadı.
Birkaç saniye ona öylece baktım. Yüzü o kadar kirliydi ki net görünen tek sey okyanus rengi
gözleriydi.Sanırım güzel bir çocuktu.
Ama belaydı..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
mermaid, eunbin
Fanfiction"Yemin ederim sana her şeyi düzgünce öğreticeğim. Korkunca öpülmüyor biliyor musun? O, sadece seni öpebilmek için uydurmuş olduğum bir yalandı..."