Felix kapıyı yavaşça araladı ve içeri girdi. Adımlarının bu kadar yavaş olma sebebi hâlâ onu düşündüğünden dolayıydı. Hyunjin felixe darılmıştı ve haklıydı.
Bu zamana kadar onun için her şeyi yapmış ve yapacak olan bir insandı ve gerçekten bu olayı ona söylememesi onu kırdı. Ona her an yardım etmek, her zaman yanında olmak istiyordu fakat Felix bu kadar önemli bir meseleyi hyunjine bildirmemişti bile.
Şuan onu çalışanı olarak görmüyordu. Hiçbir zaman görmedi fakat yinede saygı duydu bazı durumlara. Eskisinden daha yakın olduklarını düşünüyordu ama yanılmış gibi de hissediyordu.
Hyunjin bir kaç dakika önceki konuşmadan sonra Felix'e ilk defa çıkmasını söyledi. Eskiden onu daha çok görmek için o gitmek isteyene kadar bunu söylemezdi.
Sinirlendiğinde onu kırmak hyunjinin bu dünyada en korktuğu şeylerden biriydi ve bunu yapmamak adına onu uzaklaştırdı.
Felix ışığı yaktı ve odaya girdi. Kafası dağınıktı ve üzgün hissediyordu. Kesinlikle hyunjine hak veriyordu ama o da hyunjini düşündüğü için bunu söylememişti.
Başı eğik hâlde her yeri sıkıca bağlanmış adamın karşısındaki koltuğa oturdu. Ellerini kullanamayacağı hâlde olduğu için bağlamaya gerek bile duymamışlardı.
Felix derin bir iç çekti ve başını kaldırdı. Bu adamı ölmek isteyene kadar işkence etme isteği içinden gelmiyordu şuan. Bu zevki daha iyi bir ruh halindeyken yapmak isterdi. Yinede canının yanmasını istedi şuan. Onu kıvranırken görmek, bir tokat bile olsa o acı inlemesini duymak istedi.
Az önce yanan ışıklardan dolayı gözlerini yavaşça açmaya çalıştı karşısındaki adam. Baygın duran gözleri ve yavaşça kalkan başı ile Felix bacaklarını üst üste attı.
"Siktir-"
Ellerini hissetmiyordu. Kolları tamamen uyuşmuş, hareket ettirilmeyecek hâldeydi. İçinden yüzlerce kez küfür etti. Yerinden sallandı fakat o kadar iyi bağlanmıştı ki, imkansızdı.
Başını kaldırdı ve bir çift güzel gözlerle karşılaştı. Bu adam manyaktı. Vücudunun neredeyse yarısının uyuşmuş olmasını bile göz ardı etti ve karşısındaki gözlere karşı gülümsedi. O felixi görmekten zevk alıyordu. Ne durumda olduğu pekte önemli değildi. Her ne kadar bu bir saçmalıkta olsa.
"Gerçekten manyaksın."
Felix gözlerini devirerek söyledi ve ayağa kalktı. Diğer adam onun her bir hareketini zevk içinde izlerken Felix odanın köşesinde bulunan sandalyeyi adamın önüne çekti.
Aslında her bir hareketini hyunjinin de izlediğine emindi. Tabii ki her odada kamera vardı ve hyunjin hepsini izlemekte özgürdü.
Felix gerilerek kafasını kaldırdı ve tavanın en köşesinde bulunan siyah kameraya baktı. Gergince nefes verdikten sonra eski hâline döndü."Seni özlemişim."
"Sikik çeneni kapat."
Şunu da unutmayalım.
Bu kameralar sadece görüntüyü kaydetmiyordu.
"Beni gördüğüne sevinmedin mi?"
Felix sırıttı. Elini adamın çenesine koydu ve onun erimesini sağladı. Adam onun her bir dokunuşunda mest olurken Felix kelimelerini özenle seçti.
"Hayatım.."
Küçümseyici bir tavır sundu ve devam etti.
"Seni hatırlamıyorum bile."
Karşısındaki adamı fiziksel olarak pek etkileyemese de bu adam ruhsal olarak çok daha kötü etkileniyordu.
Onun bu cümlesine karşı, bakışları koyulaştı, gerildi. 6 yıl boyunca bunu istemedi. Gerekirse onu ilk gördüğünde hatırlamalarını istedi fakat bunu bile yapmadılar.
"Eğer o acınası kardeşinin ölmeden önceki son kelimesi sen olmasaydın, bu daha da imkansız olurdu... Ne de olsa benim için hiçbir değer ifade etmiyorsun."
Önemsenmediğini yüzüne vurdu ve gerçekten de başarılı oldu. O şuan sinirleniyordu ve hırçınlaşmaya başlamıştı.
Felix geri çekildi ve elini çekerek sırtını yasladı.
"Çok yazık. Cidden lanet 6 yılını bu boktan görüşme için mi harcadın!?"
Onunla dalga geçmek felixi eğlendirmişti.
Karşı taraf ise hiç eğlenmiyordu."Pişman olduğumu mu sanıyorsun?"
"Eğer değilsen çok daha yazık."
Do-hwan ayaklarını sinirle yere vurdu ve önündeki adama hızlı bir şekilde yaklaştı. Bu felixi ürkütmedi bile.
"Benimle alay etme!"
"Üzgünüm. Bundan zevk alıyorum. Sende öylesin sanmıştım."
Felixin sırıtışı büyüdü ve korkunç bir hâl aldı.
Do-hwan başını önüne eğdi. Ortam sebepsiz yere gerilmişti. Felix onun bu sessizliğinden rahatsız oldu."Hadi ama-"
"Her şeyi bildiğini sanıyorsun."
Gözlerini göremediği adam, eğik başını salladı iki yana. Ne demek istemişti? Başka ne vardı ki?
"Neyden bahsediyorsun?"
Felix uzatılan şeylerden gerçekten de nefret ederdi. Ayağa kalkarak adamın yakalarına yapıştı.
"Neyden bahsediyorsun diye sordum!"
Sesi bütün malikaneyi inletirken o bunu umursamadı. Jisung, Minho.. kapıda onu bekliyorlardı. Henüz içeri girmeleri pek iyi olmazdı.
Do-hwan başını kaldırdı ve onu öfkeyle tutan adamın koyu gözleriyle denk geldi. Bu içini kıpır kıpır etti ve gülümsedi.
"Siktiğimin açıklamasını yap orospu çocuğu!"
Do-hwan onun öfkesini bile seviyordu. O delirmiş bir sapıktan ibaretti.
"Üzülmeni istemem ama güzelim."
Felix adamın dalga geçmesine dayanamayarak sert bir yumruk geçirdi suratına. Bununla birlikte yere yığılan Do-hwanın kahkahası fazlasıyla rahatsız ediciydi.
Felix delirdiğini hissetti. Böyle belirsiz şeyleri de hiç sevmezdi. Lanet ağzını neden açmıyordu!
Yerdeki adamı yakalarından tutarak yere boydan boya yatırdı. Yüzüne yaklaştı ve tekrar sordu.
"Neyden bahsediyordun Do-hwan?"
Bu sefer oldukça sakin bir tonda ama iğneleyici bir tavırla konuştu. Adam yakınlaşmalarını fırsat bilerek çocuğun kulağına yaklaştı. Tam bu sırada hyunjin de odaya girdi. Çenesini sıkıyor ve koyu gözleriyle onları izliyordu. Adamın üzerine atlamaya hazırlanırken Do-hwan felixin kulağına bir şeyler fısıldadı.
"Hyunjinin sevgili kuzeninin nasıl öldüğünü biliyor musun bebeğim?"
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream - Hyunlix
RomanceKüçük yaşta babasından şiddet gören Felix, bay Hwang sayesinde ondan kurtulur. Ve bundan sonraki hayatını Hwang ailesine bağlı yaşar. Bay Hwang yaşlandıktan sonra bütün işlerini oğluna bırakır ve felixin de ona katılmasını ister. Bu ikisi bir araya...