18.

342 32 1
                                    

"Tek bir hata yapma hakkınız yok. Bu işi burada bitiricez ve eğer biriniz yüzünden bunu batırırsak ölürsünüz. Tek işiniz Bay Hwangı korumak."

Herkes başını eğdi ve selam verdi. Felix arkasını döndüğünde, siyah takım elbiseli ve sırıtan adamı gördü. Onu baştan aşağıya süzdükten sonra göz göze gelince selam verdi ve önüne döndü.

Sadece 7 kişiyi görevlendirmişlerdi. Bundan sonra herkese o kadar kolay güvenemezlerdi.

"Gidelim efendim. Vaktimiz geldi."

Hyunjin gülümsedi ve diğerlerine baktıktan sonra gururla arabasına ilerledi. Felix peşinden gitti ve az önceki adamların hepsi belirlenen araçlara bindi.

Jisung, minho, changbin ve jeonginle beraber üç koruma daha vardı. Bunlar senelerdir onlara çalışan kişilerdi ve onlara güvenirlerdi. Jeongin ve changbin de zamanla ikisinin güvenini kazanmıştı.

Yol boyunca hiçbir şey konuşmadılar. Hyunjin ara sıra felixe döndü. Fakat o camdan dışarı bakmayı tercih etmişti.

Sonunda bir restoranın önünde durdular. Burası Hyunjinin kendi mekanlarından biriydi ve yemeği buraya ayarlamışlardı.

"Geldik Bay Hwang."

İkiside arabadan indi ve diğerlerini izledi. Onlar hızlıca yerlerine geçerken diğer ikiside restoranda girdiler.

"Heyecanlı mısın?"

Hyunjinin sorduğu soru felixi gerdi. Aslında çok bir şey hissetmiyordu. Yinede içinde kötü bir his vardı. Sanki tam olarak istedikleri gibi olmayacak gibi.

"Pek sayılmaz."

Hyunjin yerlerine oturmadan önce felixi tuttu ve kendisine çekti. Kısa bir sarılma arasında konuştu.

"Yaralanmadan bu işi halledeceğine söz ver. Farklı bir şeye kalkışma ve sadece iyi olmaya odaklan."

Felix tam olarak onun yüzünü görmesede başını salladı ve geri çekildi. İkiside masaya oturdular ve kapıya odaklandılar.

Yaklaşık 10 dakika sonra restoranın önünde siyah bir araba durdu. Felix ayaklandı, hyunjinde dikkatle izlemeye başladı.

Do-hwan şoför koltuğundan indi ve Kim Ye-ri'nin kapısını açarak inmesini bekledi. İkiside hızlıca içeri girdiler ve bomboş olan mekanda tek dolu olan masayı görünce hemen gülümsediler.

Do-hwanın bakışları yine felixin üzerinden çekilmiyordu. Hyunjin derin bir nefes aldı, kendisine hakim olmaya çalışarak. Üzerine doğru neşeyle yaklaşan Kim Ye-ri ye döndü ve aniden açılan kollara sarıldı. Kim Ye-ri sıkı sıkı sarılırken, hyunjin sadece sırtını patpatladı ve çekilmesini bekledi.

Felix ve Do-hwan birbirine el selamı verirken Felix, diğer ikiliye kısa bir bakış attı ve bakışlarını bir süre tuttu.

Hyunjin hâlâ kendisine sarılan kıza karşı gözlerini devirdi ve felixin bakışlarıyla karşılaştı. Ona gülümsedi. Samimi ve içten bir şekilde. Daha fazla gerek olmadığını düşünerek kendisini geriye çekti ve oturmalarını söyledi herkese.

"Teşekkür yemeğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim Ye-ri."

Do-hwanı umursamadı bile. Ona bakarsa kesinlikle üstüne atlayıp üst üste birkaç kez suratına geçirirdi. İğrenç gülüşünü görmeye gerek olmadığını düşündü.

Ardından muhabbet açıldı. Malların düzgünce teslim edildiğini falan anlattı hyunjin. Kontrol sırasında yaşanan saldırıyı anlatmaya başladığında Felix dikkatle yüzlerini inceledi. İkisi de şaşırma belirtisi gösterince Felix hahladı.

Kafasını öne eğip başını salladı ve itici bir gülümseme sunarak tekrar kaldırdı. Gerçekten rol yapmada üstlerine yoktu.

Yemekler yendi ve sohbet bitti. İki tarafta birbirine olan memnunluğunu uzun uzun anlattı.

Ardından Felix bir anda ayağa kalktı.

"Bay Hwang izninizle ben terasa çıkacağım."

Hyunjin hemen başını salladı ve gitmesini söyledi. Felix arkasını döndü yavaşça. Hâlâ istediği şey tam olarak gerçekleşmedi. Adımlarını olabildiğince yavaş attı ve konuşmasını bekledi.

"Bende size eşlik edebilir miyim ?"

Felix arkası dönük hâlde sırıttı. Yılışıklığı ilk defa ise yaramıştı. Felix kabul ettikten sonra Do-hwan, Kim Ye-ri ye söyledi ve hızlıca felixin peşinden ilerledi.

Felix Do-hwan görmeyeceği şekilde kulağına birkaç kere dokundu. Hyunjin de duyduğu sesle kulaklığını çalıştırdı. Artık birbirlerini rahatlıkla duyabiliyorlardı.

İkili terasa çıkarken, hyunjinde Kim Ye-ri 'nin ağzını aramaya başlamıştı.

Felix önden gitti ve terasın kapısını açtı. Do-hwan teşekkür ederek içeri girdi ve onu bekledi.

İlerdeki masalardan birine oturdular. Felix derin bir nefes verdikten sonra cebinden bir paket çıkardı ve içinden bir tane aldıktan sonra dudakları arasına yerleştirdi.

"Ah.. sigara mı içiyorsun?"

Felix kafasını salladı ve içine çektiği dumanı üfledi. Do-hwan çekingen bir şekilde ellerini birleştirdi ve onu izledi.

"İster misin?"

"Yok hayır. Saol."

Felix tekrar başını salladı ve aynı hareketi birkaç kere daha tekrarladı. Bu sırada hyunjin bir kez öksürdü. Felix zamanın geldiğini anlayınca derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

"Biliyor musun?"

Do-hwan kaşlarını kaldırdı ve devam etmesini bekledi. Böyle bir soru onu heyecanlanmıştı.

"Yapılan saldırı sırasında adamlarımızdan birisinin bize ihanet ettiğini öğrendik."

Do-hwan şaşkın bir yüz ifadesi sergilediğinde Felix gülmek istemişti. Fakat her şeyi mahvetmek gibi bir planı yoktu.

"Yeniydi sanırım. Kendi adamlarımızı öldürmüştü."

Anladığını belirterek başını salladı.

"Sonra ne oldu?"

Felix sırıttı.

"Onun bütün tırnaklarını kökünden söktüm ve ağzını iki yana doğru birazcık genişlettim. Çok dayanıklı değildi. Henüz hevesimi alamadan öldü."

Do-hwan onun bu kadar canileşebildiğini düşünmemişti. Ama bu sebepsizce hoşuna gitti ve gülümsedi. Felix onun sırıtmasını görünce, bir şeylerin farkında olmadığını anlamıştı. Açıkçası bu daha da zevkliydi.

"Adı... Kim.."

Hatırlamaya çalışıyormuş gibi yapıyor diğer yandan da yüzünün her bir mimiğini hesaplamaya çalışıyordu.

"Ah! Hatırladım."

Do-hwan bütün dikkatini ona vermiş cevabı bekliyordu.

"Kim Do-Yun."

---

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Dream - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin