27. TUTSAK

704 57 165
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın:)

Bu kitapta geçen tüm karakterler
ve olayların, gerçek kişi ve kurumlarla
ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.

Keyifli Okumalar

                                 Sınır 150 yorum.

Anılar fotoğraflar kayboldukça değil, anılarımızı anı yapanların sesleri unutuldukça yok olurdu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Anılar fotoğraflar kayboldukça değil, anılarımızı anı yapanların sesleri unutuldukça yok olurdu.

Tarihler 8 Ocak 1997'yi gösteriyordu. Bir yok oluş yaşanmıyordu bu sefer. Anılar tazeydi, sesler daha unutulmamıştı fakat bir yıkım yaşanıyordu. Tek bir gecede koca bir şehrin enkazı bir genç adamın bedenini eziyordu, kalbini parçalıyordu.

Oğan elleri yüzüne kapanmış bir şekilde acıyla ağlarken odanın sarı loş ışığı altında karanlığa boğulduğunu hissediyordu. Dudakları arasından acıyla hıçkırığının sesleri dökülüyordu. O anda  yarım saat önce yaşananları hatırladı ve içinde yaşayan öfkenin varlığı bir anda patlama noktasına ulaştı. Bağırarak ellerini yüzüne vurdu. "Bırakın gideyim!" dedi acıyla ve bir kurtuluş yolu arayışıyla bağırarak. Aklı almıyordu. Bir türlü gece yan yana uyuduğu sevgilisinin nasıl bedenindeki darbeleri aldığını ve kendini öldürme aşamasına geçecek duruma nasıl geldiğini anlayamıyordu. Hiçbir şey hiç bu kadar zihnini zorlamamıştı.

Mehmet Bey'in çalışma odasının içinde üç kişi bulunuyordu ve bunlardan birisi baskın bir dille, "Kendine gel!" dediğinde Oğan iyice içindeki dolu dizgin acıyla ezildiğini ve öfkeyle kaynadığını hissetti. Odanın içindeki iki kişi acı çekiyordu; birisinin acısı gördüklerine ve değer verdiğinin yaşadığı acıyı hissetmesiyle kalbine ekilen bir acı tohumuydu. Diğer kişinin ise tüm zihni bir çıkış yolu bulmak üzerine programlanmış bir şekilde robotmuşçasına düşünüyordu. Zihninin içinde yazıp çiziyordu ama her şey daha fazla karışıyordu.

Oğan'ın zihninin içinde ise yalnızca bir gün öncesi dönüyordu. O bir gün öncesi ve Damian'ın kızının bedenine çaresizce ağlayarak sarılmış hali gözlerinin önündeydi. Yaşananlar üzerinden yirmi dört saat geçtiyse Oğan için zaman bir gün öncesinde durmuştu. Suçlandığını hatırlayabiliyordu. Damian'ın bağırışını ve kızımı sen öldürdün deyişi kulaklarında çınlarken ellerini yüzünden çekip kolunun tersiyle masadaki alkol şişesini yere sertçe fırlattı. Şişe yere düşmesiyle beş parçaya bölümdü ve odanın içinde yankılanan gürültüyle, "Oğan," dedi Selis Hanım olduğu yerde irkilerek. Oğan'ın tam karşısında ne diyeceğini bilemez bir şekilde tek kişilik siyah bir koltukta oturuyordu. Onun da üstünde yaşananların şaşkınlığı vardı.

Akgün Bey Oğan'ın bağırışıyla daha fazla gerilirken masanın diğer ucunda volta atıyordu ve bir yandan bir çıkış yolu bulmak için çabalamaya devam ediyordu.

DİKENİN YÜREĞİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin