İş hayatına atılan ilk adım çoğunlukla gerginlikle dolu alınan solukları beraberinde getirir. Aldığınız her nefes boğazınızı sıkar, boğulur gibi olursunuz. Kafanızda kurduğunuz senaryolar çoğunlukla kötü sonlarla biter. Yer bitirirsiniz kendinizi. Acaba uyum sağlayabilecek miyim? Beni beğenecekler mi? Memnun kalacak mıyım? Arkadaş edinebilecek miyim? Yapacak mıyım? Yapamayacak mıyım? Olacak mı? Olmayacak mı? İyi mi? Kötü mü? Soru işaretleri ile dolup taşan çöplük bir zihin ile baş etmek zorundasınız.
Üstelik bütün bunlar kronik derecede astıma sahipseniz çok daha yorucu gelebilir bünyenize.
Barış ile tanışın. Kendisi henüz 24'ünde. Yakında 25 olacak. Çok daha kıdemli bir mesleğe sahip olacak kapasitede olduğu halde şimdi sıradan bir devlet okuluna öğretmen olarak giriş yapıyor. Sırf annesi istedi diye en iyi üniversitelerden birinde mühendislik okuma şansını bir kenara atıp hayatının hatasını yaptı yaklaşık 7 yıl önce.
Ve evet, her alanda derece yaptığı sınavın tercihlerine sırf annesi gülümsesin diye ilahiyat yazdı.
Çoğu zaman yaptığı bu hata ile yüzyüze gelse bile bunu aşmayı bir şekilde başarmış ve artık yeni mesleği ile barışık. Her ne kadar gergin olsa dahi kendisi ufak yaşlardan beri sosyal bir hayata sahip olmanın tecrübesine sahip. Oldukça özgüvenli ve iletişim kurma konusunda başarılı olması da bunda etkili olsa gerek ki zihninde ki bunaltıcı duyumları bir kenara fırlatıp ilk gördüğü meslektaşına selam vermek konusunda kararlı.
Arkadaş edinmek konusunda tek bir kriteri var: Yaşı benim yaşıma yakın olsun. Çünkü gözlemlediği kadarıyla bu koca okulda ki geniş öğretmen kadrosunun büyük bir bölümünü 40 yaş üstü insanlar kaplamış.
Eski okulun gri fayanslarında, adım attıkça yer değiştiren karaltıları seyrederek ilerliyor kafasında bin farklı senaryoyla. Henüz yeni giriş yaptığı bu bina onu şimdiden ölesiye bunaltmış olsa gerek ki astımını kendine bahane edinip soluklanma çabasıyla yeniden bahçeye çıkıyor. Henüz saat erken. Okulun ilk günü, öğrencilerden birkaç tane tezcanlı kişi erken gelip ağaçların dibine oturmuş. Geri kalan kesim öğretmenlerden oluşuyor ki onların da hepsi içeride. Öğrenciler ise yeni eğitim öğretim yılı için bazı hocaların konuşması ile birlikte ancak içeri girebilecekler.
Oturduğu bankın sol tarafı dolu ama Barış bunu fark edemeyecek kadar kafasında ki düşüncelerle boğulmuş durumda. Kapalı telefonun siyah ekranında ki yansımadan kendini seyrediyor boş gözlerle. Muhtemelen ilk sohbet edeceği kişi ile hemen yakınlaşıp arkadaş olacak ve o da bunun farkında ama yine de her zaman ki o tanıdık korkulardan kurtulamıyor.
Rüzgar esiyor ılık ılık. Derin bir nefes almaya çalışıyor fakat ciğerlerini dolduramıyor. Terleyen avuç içlerini pantalonuna sürtüyor. Dirseklerini dizlerine dayayıp yüzünü avuçları ile kapatarak aşağı eğiliyor.
Şimdi kendi istediğim mesleği yapabilirdim diye belki de onuncu kez düşünüyor. Henüz okurken canını o kadar da sıkmayan gerçek şimdi büyük bir yük olmuş, yapışmış sırtına. Taşımak zor geliyor bünyesine. Oflayıp duruyor kendi kendine ama yalnız o öyle sanıyor. Kendi başına değil burada, hala fark edememiş bunu.
"İyi misiniz?" Diye bir soru geliyor yan taraftan. Nahif sesli, diksiyonu düzgün bir adamın hemen yanı başında oturduğunu ancak kavrıyor. Hızla belini dikleştirip ötekinin yüzüne bakıyor. "İyiyim." Diyor heyecanını gizleyerek. İlk gün bitse ve ikinci güne geçse gerçekten de iyi olacak ama şimdi değil. Pişman olmayacağına dair kendini ikna etmesi gerek önce.
"Bir sorun varsa yardımcı olayım." Diyor adam sahte bir kibarlıkla. Yüzünde her ne kadar sahte olsa da sevecen bir gülümseme var. Rol gereği kibarı oynayan kaba bir adama benzetiyor Barış onu. Fakat her şeye rağmen farklı bir güvenilirlik seziyor. Yardım istese yardım edecekmiş gibi duruyor ama hangi konuda? Barış hangi konuda yardım istemeli?
"İlk gün olduğu için biraz gerildim sadece." Bu sahte adama karşı dürüst olmayı seçiyor. Şu an rol yapabilecek durumda da değil ya zaten.
"Ögretmenlikte ilk gününüz mü bugün? Ne hoş." Stabil, tahmin edilebilir kelimeler hepsi. Filmde ki iki diyaloğa sahip olan bir iş adamının sözleri gibi adeta. "Evet, öyle."
"Barış Bey siz olmalısınız öyleyse değil mi? Bu yıl okulumuzda ki öğretmenlerin yirmi biri yeni. Yirmisi ile görüşmüştüm fakat sizin telefonunuza ulaşamadım ne yazık ki." Yalan. Hiçbiri ile görüşme falan yapmadı. Barış'ı fotoğraftan tanıyor. Bütün bunları derken ki tek amacı aralarında ki sohbeti arkadaşça bir sohbetten uzağa taşıyıp resmileştirmek. Çünkü kendisi kimse ile samimi olmayı istemiyor.
"Evet, benim." Demesine kalmadan diğerinin ayaklandığını görüyor. Nezaketen konuştuğu ve aslında sohbet etmek istemediği bariz. Kaçmaya çalışıyor. Barış yine de onun bu tavırlarını görmezden gelmeye çalışarak "Ya siz?" Diye sormayı başarıyor.
Ayağa kalkan adam kravatını düzenleyip hızlıca kaçamamanın verdiği huysuzluk ile "Birkan." Diyor. "Birkan Sezer." Ve bir daha Barış'a bakmadan oradan ayrılıyor.
--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B ile B
Teen FictionYeni iş yerine adapte olma konusunda yığınla tereddüte sahipti. İlk gün heyecandan titreye titreye oturduğu bankta yanına bir adam oturdu. Bu adam sıradan birisi değildi. Barış'ın tek günlük heyecanını bütün bir yıla yayacak ve onu karman çorman bi...