Sömestr tatiline kısa bir süre kalmıştı. Bir günden bile kısa bir süre.
"Ee yakışıklı, gitmez miyiz bir yere? Öylece evde duracak değiliz ya." Birkan yanında eşlik edecek birisi varsa en ufak fırsatta bile tatile gitmek isteyecek birisiydi. Böyle bir adam için sömestr nimetten sayılırdı. Müdür koltuğunda sağa sola sallanıp duran sevgilisini ikna etmeye çalışmasının sebebi de buydu. Kalçasını masaya dayayıp sırtı Barış'a dönük bir şekilde kollarını göğsünde kavuşturdu. Dışarıdan Ufuk'un dönem sonu konuşmasının sesi geliyordu. İçeride sadece hademeler ve Birkan ile Barış vardı. Bütün öğretmenler ve öğrenciler dışardaydı.
"Neresi var aklında?" Elbette ki pahalı bir şehirde lüks bir otel. Marka takıntısı olan bir adamdan bekleneceği gibi lüks yerlere hevesi vardı. Kamp, piknik gibi aktivitelere asla gelemiyordu. Barış birkaç kez şansını denediyse de her seferinde red yemişti.
"Yurtdışına çıkabiliriz diye düşündüm. Ne dersin?" Tahmin edileceği gibi...
"Hangi ülke?"
"Yunanistan'a gideriz önce, orası yakın. İlk hafta orada dururuz ikinci hafta Bulgaristan'a geçebiliriz istersen ya da Yunanistan'da kalmaya devam ederiz." Barış sandalyeyi sallamayı kesip kaskatı bir şekilde ayaklarını yere sabitledi.
"Ha, bir ülke de değil iki ülke!""Neden olmasın? Yeterince paramız var."
"Yeterince paramız yok, senin yeterince paran var. Daha mütevazi bir yere gidelim. Benim cebim oralara yetmez."
"Ben ısmarlıyorum canım. Dert etme." İşte bu artık çok fazla olmaya başlamıştı. Yemek yemek için bir yere oturduklarında her zaman Birkan ısmarlıyordu, sürekli Birkan'ın arabasıyla geziyorlardı ve haftada en az üç gün Birkan'ın evinde kalıp onun dolabından besleniyordu. Barış şöyle bir dönüp baktığında gerçekten fazla para harcattığını fark etmişti. Kendisi para yönetmeyi hala beceremediği için kirayı zor yetiştiriyordu. Sanki evinde beslemesi gereken çocukları varmış gibi kıt kanaat geçiniyordu. Birkan sürekli yemeğe çıkarıp durduğu için bu sefilliği fark etmiyordu çoğu zaman ama banka hesabına her baktığında birisi benden habersiz para mı çekti acaba diye düşünmeden edemiyordu.
"Hep sen ısmarlıyorsun zaten. Sürekli sürekli olmuyor öyle. Anla sen de..." Birkan kalçasını masadan ayırıp ona doğru döndü. İki elini masaya yaslayıp eğilirken "Yurtdışına çıkmayalım o zaman. Var mı aklında başka bir yer?" Diye sordu."Cidden cüzdanım bomboş. Bir yere gidebileceğimi sanmıyorum."
"Ve benim paramı kullanmayı da red ediyorsun, eminsin yani?" Başını sallayıp eminim dedi. Bir şekilde cebine sahip çıksa ayak uydurabilirdi aslında, sonuçta dilencinin teki değildi. Yetecek parası varken o parayı ıvıra zıvıra harcayıp daha sonra da parası kalmadığı için Birkan'ın kredi kartlarına bel bağlayamazdı.
"Eminim.""O halde evdeyiz. Müthiş." Dedi memnunsuz bir tavırla. İnat etmek isteyen yanını bastırdı. Genç bir adamın erkeklik gururunun neye benzediğini o da biliyordu.
Bir süre daha Barış'a baktıktan sonra dikleşip pencereden bahçede ki kalabalığa bir bakış attı ve koltuğa oturdu.
"Bol bol film izleriz artık." Diye mırıldandı Barış kısık sesle. Günün üç öğünü dışarıdan yemese şu an bu konuşmayı yapmak zorunda kalmazdı.
"Senin süper kahraman filmlerin beni sarmıyor, biliyorsun. Üstelik yanında ben varken ne diye super kahraman zırvalarını açıyorsun ki? Sevgilinle izleyebileceğin daha güzel şeyler var." Evet mesela romantizm temalı erotik bir film."Romantizm benim izlediğim filmlerde de var." İkisinin zevkleri bambaşkaydı. Ortak buluştukları tek nokta ikisinin de erkeklerden hoşlanıyor olmasıydı o kadar. Ne ortak bir hobi, ne kitap zevki ne de başka bir şey. Her şeyleri apayrıydı. Bu yüzden de birlikte yapabilecekleri tek aktivite sohbet etmekti.
Birkan gülerek başını salladı.
"Evet hayatım haklısın. Senin istediğini izleriz yine." Uzatmadı, dışarıda ki sesler çoğalmaya başlayınca oraya baktılar. Öğrencilerin hızla bahçeyi boşaltmasını izlediler bir süre, sonra birbirlerine bakarak ayaklandılar. Birkan ceketini giymeye hazırlanırken Ufuk ile Arif birlikte odaya girince onlara döndürdü bakışlarını. Ufuk hızlıca odada bıraktığı bir eşyasını alıp "İyi tatiller beyler." Diyerek kaçar gibi aceleyle gitti. Onun aksine Arif'in acelesi yoktu. Omuzunu kapının eşiğine yaslayıp Birkan'ın giyinmesini seyrederken
"Bir yere gitmiyorsunuz değil mi? Birlikte takılırız diye düşünmüştüm." İkisine doğru konuşsa bile sözleri daha çok Birkan'a hitabendi. Sağ elini pantalonunun cebine sokup bir cevap bekledi."Yok gitmiyoruz, buradayız. Geleceksen gel Naz ile birlikte. Kapım her zaman açık."
"Yok ya tek gelirim herhalde. Zaten düğüne az kaldı. Birkaç ay sonra daha tek bulamazsınız beni." Birkan ceketinin kolunu düzenlerken gülümsedi. "Görürüz artık." Diye mırıldandı ve Barış'a gelmesini işaret eden bir baş hareketi yaptı. Üçü birlikte boş koridora çıkıp yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. İkili konuşurken Barış sessizce dinlemekten başka bir şey yapmıyordu. İkisinin sohbetine nasıl girebileceği hakkında bir fikri yoktu. Girmek de istemiyordu. Arif'in evliliği hakkında konuşup duruyorlardı.
Okuldan çıktılar. Arif, Birkan ile vedalaştıktan sonra Barış'a da sarıldı ve kendi yoluna gitti. Birkan'ın arabasının önündelerdi. Şoför kapısını açtı ve içeri girdikten sonra delikanlıya bakarak
"Benim evime gidelim de gözünden ışın çıkaran adamları izleyelim bari. Hm?" Dedi sevecen bir ses tonuyla. Barış gülümsedi ve muhtemelen evde oturup kilo almaktan başka bir şey yapmayacakları tatilin ilk dakikalarından üstüne çöken neşeyle birlikte "Olur." Diye şakıdı.--
Bu bölümü üç kez yazdım. İlk ikisini beğenmeyip sildim. Üç farklı senaryo olusturdum şu 700 kelimelik kısacık bölüm için😔🙏
İlhamım yoktu o yüzden gecikti üzgünüm bu da böyle geçiş bölümü niteliğinde bir bölüm olsun artık1k için teşekkürler bu arada oy verirseniz sevinirim💝

ŞİMDİ OKUDUĞUN
B ile B
Teen FictionYeni iş yerine adapte olma konusunda yığınla tereddüte sahipti. İlk gün heyecandan titreye titreye oturduğu bankta yanına bir adam oturdu. Bu adam sıradan birisi değildi. Barış'ın tek günlük heyecanını bütün bir yıla yayacak ve onu karman çorman bi...