Ya Barış işini bilmiyordu ya da bile isteye bunu yapıyordu. Tanrı aşkına bir insan yanında sevgilisi varken neden ortamı havaya sokacak filmler yerine bunları izlerdi ki?
İkinci filmdi bu. Birkan'a göre abuk sabuk olan ve bir anlam ifade etmeyen ikinci film. Birkan'ın televizyonu internete bağlanabildiği için Barış her geldiğinde görmemiş gibi film açıp duruyordu. Birkan'ın izlemek istemeyeceği tarzda yığınla film açmıştı şimdiye kadar. Her seferinde tek izliyordu, Birkan ise yanında oturup dergileri kurcalayarak kendini oyalıyordu. Bazen oflayarak sıkıntısını belli etmek için uğraşsa bile bir şeyin değiştiği yoktu. Barış tam dikkat ile televizyon izlemekten başka bir şey yapmıyordu.
Bir sayfa daha çevirirken gözünü televizyonda ki fiyaskoya değdirdi. Yeşil, koca bir adam. Dakikalardır ekranda gördüğü Shrek kılıklı herifi beğendiği söylenemezdi. Bunları izlediği için içten içe Barış'ı da ayıplıyordu. Genç bir adamın daha güzel ilgi alanları olmalıydı. Kendisi genç iken fırsat buldukça tarihi konulu filmler ve kitaplarla zaman geçirirdi. Bazen bitkiler ile ilgili güzel bir dergi bulur ve saatlerce sayfaları çevirir dururdu. Botanik bahçelerde gezip tohumlar toplar ve onları ekip biçerdi. Kendi yetiştirdiği bitkilerin meyvesini yemekten büyük bir gurur duyduğu günleri anımsıyordu. Sevgilisi ise makarna yapmaktan bile acizdi. Üstelik kafasını bu saçma şeylerle doldurması yok muydu! Birkan onun haline üzülmeden edemiyordu.
"Kaç dakikası kaldı hayatım?" Diye sordu. Merak ettiğinden değildi. Daha çok Barış'ın dikkatini çekmek istiyordu. Saatlerdir arka koltukta görmezden gelinmekten bıkmıştı. "Bir saat iki dakikası kalmış." Bir saatlik daha işkence. Dudaklarını birbirine bastırıp okuma gözlüklerini çıkardı ve sehpanın üzerine koydu. Dergiyi de kapatıp aynı yere koydu ve başını koltuğa yasladı. Tavanda gezinen gözleri, kulağına ilişen gürültülü sesler ile televizyona döndü.
Kısa bir süre. Gerçekten de çok kısa fakat Birkan için uzun sayılabilecek bir süre televizyona bakmayı denedi. Oynayan filmi beğenmeye çalıştı ama hayır, kesinlikle ona hitap etmiyordu. Ayağa kalkıp "Ben gidiyorum." Dedi odasını kast ederek. Uyumak için henüz erkendi ama en azından daha huzulu bir yerde durabilirdi. Salonda durmanın ona kattığı tek şey baş ağrısıydı.
Barış cevap vermeyince bu sefer de
"İyi geceler." Dedi. Salonun kapısının önünde durdu ve hala ona bakmayan gence "İstersen bu gece yanımda yatabilirsin." Diye bir teklifte bulundu. Barış sürekli Birkan'ın evinde kalıyordu ama her zaman misafir odasında kalmayı tercih ediyordu. Birkan ısrar etse dahi asla Birkan'ın odasına girmiyordu. Hal böyle olunca Birkan da rahatsız etmeyeyim düşüncesi ile daha fazla teklif etmeyi bırakmıştı. Barış'ın kendi kendine geleceğini düşünmüştü fakat gelmiyordu. Aynı evin içinde ayrı yatmaktan memnun gibiydi."Yatarken bakarım." Bakmazdı. Geçiştirmek için söylüyordu. Birkan'ın ondan erken yattığını bildiği için rahattı. O uyuyordu ve Barış da rahat rahat, Birkan'ın uyuduğu odanın hemen yanında ki misafir odasına geçip yatıyordu. Hiç ilişkiyi bir adım ileriye taşıyayım gibi bir düşüncesi yoktu.
Birkan "Kesin bakarsın." Diye homurdanarak koridora çıktı. Son olarak moralsiz bir sesle yeniden iyi geceler dileyip odasına girdi. Üstünü giyindi, lavaboda ki işlerini halletti ve yatağına girip sıkıntıyla yorganı üzerine çekti. Bu kadar yavaş ilerliyor olmaları sinirini bozuyordu.
Barış üçüncü filmine geçerken Birkan henüz yeni yeni uykuya dalabilmişti. Saat 11'e geliyordu ve Barış'ın pek yatası yoktu. Fakat gel gör ki saatlerdir ekrandan ayrılmayan gözleri artık isyan ediyordu. Yarın devam etmeye karar vererek televizyonu kapattı ve uyuşan bacağı ile seke seke tuvalete girdi. Dakikalardır oyaladığı mesanesini boşalttıktan sonra kalan işlerini hallederek sessiz adımlarla misafir odasına ilerledi. Karıncalanmaya başlayan bacağı Birkan'ın kapısının önündeyken bir hainlik yapıp halıya dolanmasa yeterince sessizdi aslında. Duvara çarpıp ölüm sessizliğinde olan evin içinde çığ düşmüş gibi bir etki bıraktıktan sonra Birkan'ın uyanmamış olmasını umarak koşar adımlarla odasına kaçtı.
Henüz yeni yeni gözlerini kapayabilen Birkan ise kapısının önünde kopan gürültüyle yerinden sıçramıştı. Mühim bir şey olmadığını düşünse bile ne olur ne olmaz diye bir bakayım dedi. Dışarı çıktı ve bir süre şekli bozulan halıya baktı. Daha sonra ise kapısı kapalı olan odaya. Halıyı düzelttikten sonra odanın önüne geldi ve tıklattıktan sonra içeri girdi. Çoktan yorganına sarılmış olan delikanlı, yüzü kapıya dönük yattığı için direkt göz göze geldiler. "Düştün mü?" Diye sordu. Barış yattığı yerden doğrulup "Düşüyordum ama düşmedim." Dedi. Birkan'ı uyandırmamayı ummuşken adamın saniyesinde kapıda dikilmesi sinirlerini germişti. Onun karşısında rahat rahat uzanamıyordu bile.
"Bir şeyin yok ya?" Konuşmak için konuşuyordu. Bütün gün aynı evde durmuş olsalar dahi doğru dürüst diyalog kurmamışlardı. Garip geliyordu Birkan'a. Günün boşluğunu doldurmaya çabalamasının sebebi de bu hissiyattı.
"Yok bir şeyim. Sağol." Dedi gergin gergin. Birkan hmmlayarak bir süre daha dikildi öylece. Barış'ın neler oluyor diye düşünerek kapıda ki adamı seyrettiği birkaç saniyenin ardından rahat bir tavırla "Birlikte yatalım mı?" Diye sordu. Şansını yeniden denemek istemişti. O demeden bir şeylerin gerçekleşeceği yoktu. Barış ağzında bir şeyler geveledi. İstememesinin sebebi rahat olamayacağını bilmesiydi. Muhtemelen bütün gece gözüne hiç uyku girmeyecekti. Üstelik dağınık yattığı için rezil olma korkusu da güdüyordu içten içe. Bunu açık açık söyleyemediği için de mırın kırın edip duruyordu.Birkan onun ağzında gevelediği lafları duymamazlığa vererek "Kay yana." Dedi. Barış'ın bir huyu vardi. Vücudu gerginliğin esiri olduğunda verilen emirlere sorgusuz sualsiz uyuyordu. İstese de istemese de. Bu yüzdendi hiç düşünmeden kayıp, Birkan'a alan açmasının sebebi.
Birkan yanına uzandı, yorganı üzerine çekti ve başını koyduğu yastıktan hala oturur vaziyette duran adama baktı.
"Yat yanıma da sarılayım." Dedi düz bir sesle. Aylar olmuştu. Bu tarz basit şeyleri yapma zamanı gelmişti de geçiyordu bile.Barış yatağın en uzak köşesine kasıla kasıla uzandı. Sırtını döndü ve yorganı üstüne çekti ama bu rahat edebileceği anlamına gelmiyordu. Birkan iki koluyla genç adamın belini sardı ve Barış'ın sehpaya tutunma çabalarını yok sayarak onu kendine doğru çekti. Birbirine yaslanan bedenleri ile memnun bir tavır takınarak burnunu Barış'ın sırtına bastırdı ve hemen ardından da bir öpücük kondurdu tişörtün üzerinden. "Gitmemi ister misin?" Cevabın hayır olacağını umarak bir soru sordu. Ama ne evet ne de hayır cevabı geldi. Barış kal diyemedi. Heyecandan nefesi tıkanır gibi olduğu için konuşamadı. Onun yerine karnının üzerinde duran eli tuttu. Bu, sözsüz bir hayır idi. Gerçek hayatta yapmak konusunda berbat olsa dahi bu tarz şeylerin hayalini çok kuruyordu kafasında. Zihninde, Birkan ile birlikte yaptığı sevgili aktivitelerinin yavaş da olsa gerçekleşiyor olması onu da memnun ediyordu. Ne yazık ki her seferinde Birkan sayesinde oluyordu. Bu kadar pasif kalmış olmak canını sıkıyordu.
Birkan gülümseyerek tutuşuna karşılık verdi. Parmaklarını birbirine kenetledi. Yüzünde sıcak bir tebessüm peydah olurken daha da sırnaştı önünde ki bedene. Yüz yüze durmak daha iyi olabilirdi belki ama bu şekildeyken bile Barış'ın kalbinin gümbürtüsü kulaklarına kadar ilişirken bu pek iyi bir karar olmayabilirdi.
"İyi geceler bir tanem." Bir kere daha öptü sırtını. Sonra ise başını yaslayarak gözlerini kapattı. Barış ise gerim gerim gerilen bedeni ile asla uykuya dalamayacağı bir geceye giriş yaptığının farkında, açık gözlerle karanlık odaya bakıyordu öylece.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
B ile B
JugendliteraturYeni iş yerine adapte olma konusunda yığınla tereddüte sahipti. İlk gün heyecandan titreye titreye oturduğu bankta yanına bir adam oturdu. Bu adam sıradan birisi değildi. Barış'ın tek günlük heyecanını bütün bir yıla yayacak ve onu karman çorman bi...