2.Bölüm. Çiçek.

402 248 157
                                    

"Rüyamda niye atlar tepiniyor benim ya?" diye düşündüyüm bir sabaha gözlerimi açtım. Neyse ki, alarm sesiymiş, hep alarmdan önce uyandığım için böyle uyanmak sinirlerimi bozmuştu sadece. Ne yani herkes bu sesi duymamak için alarmdan erken kalkmaya çalışmıyor mu sanki?

Yataktan kafamı kaldırıp 3 saniye düz tutduktan sonra diğer tarafa koydum kafamı. 06:31- di saat, genelde hep uyanmam gereken saatde kalkardım. Tüm gece kafam çok doluydu, o yüzden iyi uyku alamamış olmalıydım. Gözlerimi kapadığım an dün akşam yaşadıklarım aklıma geldi.

"Beni mi arıyordun, küçüğüm?"

"Kimsin sen?" Ona bu soruyu sorarken sadece dudaklarımı oynatmış olmalıydım, çünkü kendi sesimi duymamıştım. Belki de ben konuştuğumu sanıyordum, ama yıllardır aklımdaki tek sorunun cevabını almak istemiştim. Kimdi bu adam?

"Seninle konuşmak istiyorum, benimle gelmen gerek." Siyah gözleri, alnına dağılmış düzensiz siyah saçları, keskin yüz hatları ve sert ifadesine bakıldığı zaman hiç de güven verici gelmemişti bana bu adam. Gördüyünüz an koşarak uzaklaşmanız gereken, ya da direk polisi arayacağınız bir tip vardı karşımda şu anda.

"Sana kimsin dedim." Az öncekinin aksine sesim daha iyi çıkmıştı.

"Bir sonun mu var, Melek?" Bize doğru gelen Mert'le kafamı ona doğru çevirdim.

"Dağhan bey?" dedi şaşırmış halde. "Tanışıyor musunuz siz? Sizi ilk kez bu mekanda görüyorum, o yüzden sordum." Bu kadar meraklı olmasa iyi biriydi aslında Mert.

"Tanışmıyoruz." Yine sesi yüzünden midemin kasılmasına sebep olan adam konuştu gözlerini yüzümden bir saniye de olsa çekmeden.

"Anladım, buyurun isterseniz size masanızı göstereyim." Şu an Mert'i ayaklarından tavana asmam gerekiyordu, ama ben hiç bir tepki veremiyordum benim için "tanışmıyoruz"diyen adama. Madem tanışmıyoruz ne işi vardı burda? Durduk yere dengemi alt-üst etmişti.

"Burdan çıkalım. Daha sakin bir yerde konuşmak istiyorum seninle."

"Tanışmadığın biriyle ne konuşmak istiyorsun? Hiç bir yere gelmiyorum." Etrafta bu kadar insan olmasa, beni zorla çıkartırdı burdan, ama şu an birşey yapamazdı. Onunla konuşmayı hiç istemiyordum, tanımadığı biriyle yalnız kalıcak kadar yürek yemiş aptal kızlardan da değildim, bir de bu adam üzerindeki takım elbiseye rağmen hala bir sokak serserisine benziyorsa. Ama söylediğim şeye anında pişman olmuştum, beni öldürecek gibi bakıyordu çünkü.

Ortadan kayb olmam gerekiyordu şu an, ama bu adamın benimle sorunu neyse halledip kapatmak istiyordum konuyu. Ben mükemmeliyete aşık bir kadındım ve yönetmeyi seviyordum. Yönete bileceğim ve mümkünse eli-yüzü düzgün erkeklerden hoşlanıyordum bu yüzden, her anlamda. Hiç kimseden, hiç bir şeyden korkmayan bir kadını korkutuyordu oysa ki, bu adam. Ben korkmak istemiyordum, güçlü, korkusuz olmam gerekiyordu. Bu adamın benimle ne sorunu olduğunu bilmiyordum, ama en kısa sürede ondan kurtulmalıydım, hem de tamamen.

"Melek iyi misin?" diyip belimden tutdu Mert.

"İyiyim." Kendimi hemen toparlamam gerekiyordu, ama düşünmek için zamana ihtiyacım vardı. "Lavaboya gitmem gerek." diyerek uzaklaştım onlardan. Sonrasında kendimi lavaboya nasıl atdığımı bilmeden musluğu açıp suyu yüzüme çarptım defalarca.

Bir anda yedi yıl önceki küçük çocuğa dönmüştüm karşısındayken. Aramızda neredeyse iki adım mesafe vardı konuşurken, ama sadece konuşarak bunu başarmış olması şaka olmalıydı. Ben en savunmasız anımda bile kendimi asla kaybetmezdim.

YALANCI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin