1.Bölüm. Siyah.

577 310 335
                                    

Ofra Haza - İnnocent

"Melek?"

"Evet canım."

"Dalıp gittin."

"Öyle mi? Farkında değilim."

"Derse girecek misin diyorum?" Yüzümü dalıp gittiğim masadan çekip  Narine çevirdim. Gülümsedim benim aksime dünyanın en masumu olan arkadaşıma.

"Yok canım, sen git. Ben bara geçicem."

"Sen bilirsin, ama çok fazla devamsızlığın var. Daha üniversite başlayalı iki ay olmadı bile."

"Beni biliyorsun, üniversiteye kafa dağıtmaya girdim. Canım derse girmek istemiyor, hem işlerim var barda."

"Başka birşey yok, değil mi? Sabahtan beri dalğınsın bu gün."

"Bu gün özel bir gün çünkü. Sen kafana takma, canım. Benim halledemeyeceğim bir şey yok, en iyi sen bilirsin."

"Tamam, canım. Ben kaçtım o zaman." Yaklaşıp yanağıma öpücük kondurdu yanımdan ayrılmadan önce. Meyve suyumdan bir yudum daha aldıktan sonra kalktım ben de, kantinden çıkıp çıkışa doğru yürüdüm.

Yol boyunca tanıdığım öğretmenlere ve bir kaç defa da olsa gördüyüm, ya da aynı sınıfta olduğum arkadaşlarıma gülümseyerek selam verip çıktım üniversiteden.

Arabamı park etdiyim yere doğru yöneldim. Ayağımdaki yüksek topuklu çizmelerimle bıraktığım ses ve yaydığım pozitif enerjiyle geçtiğim yerlerle her kes dönüp dönüp bana bakıyordu.

Sonunda bordo renkli güzel arabamın yanına geldiğimde kapıyı açıp oturdum yüzümdeki aptal sırıtmayı anında silerek. Arabayı çalıştırıp otoparktan çıktım, bara geçecektim. İşlerimi aksatıyordum ne zamandır, yani üniversiteye başladığımdan bu yana. Aslında üniversiteye girmek gibi bir hayalim yoktu. Narin'le ortaokuldan beri arkadaştık ve bu kadar ısrar edince sınava girmiştim sonunda.

Sınav umrumda olmadığı gibi üniversite ve okuduğum bölüm de umrumda olmadığından Narine bırakmıştım herşeyi. O da aynı üniversiteye, aynı bölüme düşmemize sebep olmuştu. Şu an Fizik öğretmenliği okuyordum kısacası.

Neden diye ben de kısa bir süre düşündüm, ama sorgulamayı bıraktım bir süre sonra. Hayatımın kontrolünü başkalarının eline bırakacak biri değilim kesinlikle, ama zaten bu gidişle mezun olmak gibi bir niyetim de yoktu.

Evet, bu gün özel bir gündü. Ailemin ölümünün yedinci yıldönümüydü ve ben mezarlığa dahi gitmeyecektim. Çünkü hepsi yaptıklarının bedelini ödemişti ve ben daha nefes aldıkları zamanlarda onlardan vazgeçmiştim. "Şanslı biri miyim?" diye kendime  sorsam, "Değilim, herhalde." derim. Çünkü tüm şanslarımı kendim yaratdım hep, bu günlere de kendi yaratdığım şanslar sayesinde geldim.

Ama hayatımın en kötü günlerinden birinin sonrasında bana bu günü yaşatan ailemin öldürülmesi şanstı galiba. Kim olduğunu bilmediğim ve sonrasında da hiç karşıma çıkmayan o adam tarafından. Bu yedi yılda hep gözüm bir yerlerde onu aradı, çünki "Kimsenin sana zarar vermesine izin vermem" demişti. Onu arayıp bulmak isteyecek kadar önemsemiyordum, ama böyle bir günde günün kurucusu olarak akla geliyordu işte.

Kulaklığı telefona bağlayıb kardeşimi aradım, okuldan gelmiş olması gerekiyordu şimdiye.

"Evet, ablacım." Kardeşimin tatlı sesi kulaklarıma dolunca yüzümde yeniden bir gülümseme oluştu.

"Merhaba, güzelim. Evde geldiniz mi?"

"Az önce geldim. Selin abla aldı beni okuldan. Yemek yapıyor şimdi."

YALANCI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin