Beklenmedik Misafir

110 20 26
                                    

BECKY'NİN GÖZÜNDEN

Freen'in odasından çıkıp kendi odama geçerken Fahlada'ya mesaj attım.

Bu ameliyatı tek başıma yapamazdım.

Ben odaya geçtikten 5 dakika sonra Fahlada içeri girdi ve masanın karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Freen için çok üzüldüm Becky." derken ellerini birleştirdi.

"Bende öyle. Onu yıllar sonra ilk defa görüyorum ve karşıma böyle çıkıyor. Çok canım yanıyor." derken sesim titredi. Ağlamamak için tavana doğru baktım.

"Artık birliktesiniz, ameliyattan sonra da daha ayrılmazsınız. Freen'i dinle bi doğrusu yanlışıyla anlatsın o günü, eğer hatasını kabul ederse sonsuza kadar çıkmazsın karşısına." dedi, ciddi bir şekilde.

"Haklısın. Onu dinleyeceğim." diyip gülümsedim ve ameliyat hakkında konuşmaya başladık.

En ince ayrıntısına kadar her şeyi planlamıştık.

Freen için fazla fazla kan bile bulunduracaktık.

Freen'i iyileştirecek ve eğer suçsuzsa asla bırakmayacaktım.

"Ben artık gidiyim de yarına her şeyi hazır ediyim. Görüşürüz canım." diyip öpücük atarak gitti.

Bende diğer hastalarıma bakmak için odadan çıktım.

AKŞAM ÜZERİ 19.30

Yorucu bir gün geçiriyordum. Aklımda Freen'de idi. Aceba yemeğini yemiş midir? İyi midir? Diye düşünüyordum.

Tüm gün yanına gidememiştim.

Odama geçip ardından yanına gitmeye karar verdim.

Önlüğümü çıkartım hemen odasına geldim.

Oda da sadece Nam duruyordu. Refakatçi olarak kendi adını yazdırmış olmalıydı.

Telefonla ilgileniyordu.

Gözüm masadaki yemeklere ilişti. Hepsi de duruyordu.

Freen ise öylece televizyon izliyordu, beni fark etmemişti.

"Bu yemekler yenmemiş. Ben yensin demiştim!" diyerek yanına gittim.

"Hah! İyi ki geldin Becky. Sabahtan beri hiç bir şey yemedi hanfendi. Hiç birimiz yediremedik. Faye en sonunda pes edip Yoko'yu aldı gitti." dedi, beni görünce mutlu olmuştu.

Freen hemen öldürücü bakışlarını Nam'a gönderdi.

"İspiyoncu!" diyip bana baktı.

"Bu yemeklerin tadı çok kötü yaa! Tatsız tuzsuz." dedi, bana şikayet ediyordu küçük çocuklar gibi.

Bu haliyle çok tatlıydı benim tavşanım.

Bu haline gülmeden edemedim.

Kendimi toparlayıp masadaki bir tabağı aldım ve Freen'in yanına sandalye çekip oturdum.

"Bu yemeklerin hepsi bitecek Sarocha!!" dedim kaşlarımı çatıp ve çorbadan bir kaşık alıp uzattım.

"Ama yaa!" diyip dudağını büzdü.

"Büzme o dudağını ve yemeğini ye. Yemeğini bitirirsen seninle, seninde mutlu olacağın bir konu hakkında konuşmak istiyorum." demiştim.

"Konu nedir?" dedi, bana bakarken gözleri parlamıştı.

"Söylemem. Önce yemeklerini bitir." dedim ve kaşığı tekrar uzattım.

"Tamam." diyip yemeye başladı.

Masadaki tabaklar 45 dakika içinde bitmişti.

"İsteyince ne de güzel yeniyormuş görmüş olduk, diil mi Nam. Hahaahhaa." diyip güldüm.

Biz Namla gülerken Freen bozulmuştu.

"Yemem için beni kandırdın mı yani. Aşk olsun Becky... Küstüm." diyip başını öteki tarafa çevirdi.

Gülmeyi durdup ayağa kalktım. İşaret ve baş parmağımla çenesine dokundum ve bana dönmesini sağladım.

Ellerini sıkıca tuttum ve gözlerinin içine baktım.

"Hayır seni kandırmadım sadece eğleniyordum. Seninle konuşmak istediğim konu şu-" dediğim anda kapının açılması sözümü böldü.

Hepimiz oraya baktığımızda başımdan vurulmuşa döndüm.

"Ben geldim hayatımmm." diyerek içeri Seoul girdi.

"Be-ben sizi yalnız bırakıyım." derken sol gözümden bir damla yaş süzüldü.

O an kolumu Freen tuttu.

"Dur gitme Becky." dedi, sesinde o gün ki gibi endişe ve korku vardı.

"Bence de gitsin. Bizi baş başa bırakın." demişti Seoul bana bakıp pis pis gülerek.

O an elini kolumdan çektim ve koşarak orayı terk ettim.

O günü hatırlamıştım.

Tam mutlu olduk derken yine her şey alt üst olmuştu...

Doktorum Ol ( G!P) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin