FREEN'İN GÖZÜNDEN
Becky, Seoul'u görünce üzülmüş ve beni yine dinlemeden gitmişti.
"Neden geldin sen?! Hani hayatımdan defolup gidecektin!" diyerek bağırdım Seoul'e.
"Becky'e her şeyi anlatmaya geldim." demişti, bacak bacak üstüne atıp.
"Madem öyle, az önceki dediklerin ve hallerin neydi?" diyip tiksinerek baktım.
"Becky'e takılmak istedim sadece." diyip güldü.
"Takılma, mümkünse hayatımızdan defol git. Her şeyi anlatıp kaybol." diyerek sesimi yükselttim.
"Anlatacağım işte. 10 sene beklemişsin bir kaç saat daha beklersin.
"10 sene geç kalmadın mı? Hem ben 10 sene neler çektim bilemezsin bu yüzden bana bir kaç saat daha bekle diyemezsin!" diyerek, kaşlarımı çattım.
"Geç olsun güç olmasın diye bir söz var. Kararımdan vaz geçmemi istemezsin diil mi Freenciğim." demiş, gülmüştü.
"Tamam, tamam sustum." diyip ayağa kalktım.
"Becky'nin yanına gidiyoruz. Her şeyi bir bir anlatıyorsun." diyip yanına gittim.
"Tch Tch Tch. Şimdi gitmiyoruz Freen. Sen ameliyatını olduktan sonra her şeyi anlatacağım." diyip koltuğa iyice yerleşti.
"Madem her şeyi anlatmaya geldin. Şimdi anlatacaksın Seoul!" diyerek kolunu sıktım.
O an acıyla inledi.
"Beni başka şekilde iletmeni isterdim ama kısmetimde bu varmış." diyerek kahkaha attı.
"Gülmeyi kes ve ayağa kalk! Becky'e her şeyi anlatmaya gidicez. Şimdi!" diyip kolunu daha çok sıktım ve ayağa kaldırdım.
"Tamam tamam gideceğiz." demiş ve kalkmıştı.
O önden ben arkadan Becky'nin odasına doğru yürümeye başladık.
Odanın kapısını bir kez tıklattım ve gel dediği anda içeri girdik.
Bizi görünce elindeki kalemi masanın üzerine düşürdü.
"Niye geldiniz! 10 sene önce acı çektirdiğiniz yetmedi şimdide mi aynı acıyı çektireceksiniz?" diyerek yüksek sesle konuştu.
"Hayır, 10 sene önceki olanları en başından dinlemeni istiyorum." dedim, Seoul'u dürtüp.
"Evet öyle Becky. Sana her şeyi anlatacağım." demiş ve bir kaç adım atıp sandalyeye oturmuştu.
Becky'nin yüzünde o an mimik oynamadı.
"Anlat bakalım dinliyorum." diyip masadaki kalemi tekrar eline aldı.
"Uzun süre Freen'in peşinde koştum çünkü babası oldukça zengindi ve Freen ile olursam otomatik bende zengin olurdum diye düşündüm ama düşündüğüm gibi olmadı. Freen asla bana karşı ilgi beslemedi. O günde yani bizi öpüşürken yakaladığın günde onu orda zorla öptüm. Kaçamasın diye de sıkıca tuttum elini ama o benden kurtulmayı başardı. Sen yanlış açıdan gördüğün içinde durumu yanlış anladın. Freen'i de dinlemediğin için olaylar iyice sarpa sardı." diyerek tane tane anlattı.
O an Becky elindeki kalemle ayağa kalktı.
"Demek 10 sene önceki mevzu bundan ibaretmiş hmm! Koskoca 10 seneyi elimizden alıp şimdi de karşıma geçmiş normal bir olay anlatır gibi anlatıyorsun." diyerek Seoul ile ikimizin ortasında durdu.
Sonra Seoul'e yaklaştı ve elini tuttu.
Ne yapacak diye beklerken elini masaya sabitledi.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Seoul. Korkudan sesi titriyordu.
"Freen'e dokunduğun elinin icabına bakıyorum. Korkma ve bağırma biraz acıtıcak." dediği anda kalemi eline sapladı.
Seoul acıyla çığlık attı.
"Ne yapıyorsun sen! Seni şikayet edeceğim bu hastanenin yönetimine. Kovduracağım seni!" diyerek kan akan elini tuttu.
"Git et! İstediğin yere et ama alacağın bir sonuç olmayacak." diyip rahat bir şekilde yerine oturdu ve masadaki telefonu eline aldı.
"Hemşire hanım dikiş malzemelerini ve tentürdiyot ile sargı bezini odama getirir misiniz?" diyip kapattı.
O an Seoul de bende şaşırmıştık. Hem elini bu hale getiriyordu hemde onu iyileştirecekti. İnanılmaz bir kadındı cidden.
Arkasındaki dolaptan da peçeteyi kutusuyla Seoul'e uzattı.
"Hemşire gelene kadar şu peçetelerle eline baskı yap. Pis kanın daha fazla odamı kirletmesin." diyip tiksinerek baktı.
Seoul peçetelerle eline baskı yaptı.
2 dakika sonra da hemşire gelip Becky'nin dediklerini getirdi.
Becky, Seoul'un elini dikerken özellikle canını yakıyordu.
Seoul'un her acıyla inleyişinden ikimizde zevk alıyorduk.
Becky işini bitirir bitirmez Seoul'e kanının damladığı yerleri zorla temizletti ve odasından kovdu.
Baş başa kalmıştık. Şimdi sıra bende gibiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorum Ol ( G!P)
FanfictionFreenbecky kurgusu. +18 SAHNELER OLACAK.... G!P KURGUDUR...