Doyur beni!

257 31 30
                                    

Çok uzun bir aradan sonra tekrardan buradayım. Biliyorum biraz fazla geç oldu bunun için üzgünüm, Kusuruma bakmayın. Bir türlü yazamadım ama artık devam edeceğim. Bitirene kadar da bırakmayı düşünmüyorum. Şimdiden iyi okumalar canım okurlarım. Hepinizi seviyorumᥫ᭡

Gözlerimi kapatıp bunların rüya olmasını diledim. Fakat gözlerimi tekrar açtığımda karşımda hâlâ elindeki silahı bana doğrultmuş olan Albert'i gördüm. Bana bakıp sırıtıyordu.

Kulağıma çalan silah sesiyle gözlerimi yumdum.

Vurgulmadığım hissiyle gözlerimi açtım. Önümde duran Albert'in elindeki silahın yavaşça yere düştüğünü gördüm. Göğsünden akan kanları görünce vurulduğunu anladım. Çoktan hak etmişti bunu ama gözlerimin önünde ölüyor olması...değişik hissettiriyordu.

Kimin vurduğunu görmek için etrafa baktım. Taehyung olduğunu düşünüyordum ve öyle de oldu. Albert'i vuran kişi Taehyung'un ta kendisiydi. Çok uzak olmayan bir mesafeden vurmuştu. Bu yüzden de tam isabet etmişti. Eğer Taehyung Albert'i vurmuş olmasaydı belki de şuan olduğu gibi kanlar içerisindeki kişi ben olacaktım.

Bu düşünceleri bir kenara atıp Albert'in yere doğru düşen vücudunu izledim. Ölüyordu... Taehyung iyi bir noktadan ateş etmişti.

Yanıma hızlıca yaklaşan Taehyung'u gördüğümde kafamı ona doğru çevirdim. Yanıma geldiğinde hızlıca bana sarıldı. "Jeon, iyi misin?" diyerek biraz uzaklaşarak gözlerime baktığında kafamı olumlu anlamda salladım. Yere tamamen yığılan Albert'e göz attım. Bilinci hâlen yerindeydi fakat çok zor durduğu da belliydi.

Yere doğru Albert'in yanına eğildim. Göğsünden akan kanlar hızlı bir hal almıştı. Bana bir şey söylemek istiyor gibiydi. Kulağımı dudaklarına yaklaştırdım. "O ölecek" dedi fısıltılı ve pekte anlaşılmaz ses tonuyla. Kafamı yüzüne doğru çevirdim. "Ne saçmalıyorsun sen!?" dercesine kükredim adeta. Eliyle yavaşça Taehyung'u gösterdiğinde kalp atışım hızlandı. Ne demek oluyordu bu? Ölecek derken?

Bu anı hesaba katmış gibi plan mı yapmıştı yoksa? Hızlıca etrafıma baktım. Uzak bir mesafede Helena'yı gördüm. Onun dışında kimse yoktu. Peki ne demek istemişti? Kafamı tekrardan Albert'e çevirdiğimde ufaktan sırıttığını gördüm. "Hiç şansı yok" dedi fısıldayarak ve arada soluklanarak. "Kapa artık şu siktiğimin çenesini!?" diyerek yüzüne doğru bağırdım.

Gözleri yavaştan kapanıyordu. Eli de yavaşça yere düşüyordu. Gözleri tamamen kapanıp eli tamamen yere düştüğünde öldüğünü anladım. Yine de kontrol etmek için nabzını baktım. Atmıyordu...Ölmüştü...

Onun yüzünden başımdan hatta başımızdan kötü şeyler geçmişti. Şuan artık öyle bir şey yapma şansı yoktu.

Albert'in söylediklerini zerre kafaya takmamış gibiydi Taehyung. Oysa ki ben bir şey olacak korkusundan düzgün bile düşünemiyordum. Ayağa kalkıp Taehyung'a döndüm. Endişeli surat ifademi görünce "Merak etme birazdan adamlarım gelecek. Burayı hallederler, sakin ol sen" diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Fakat benim endişeli olduğum konu o değildi. Albert'in söyledikleriydi.

Ölmek üzere olan birinin bunu neden söylemiş olduğu kafamı bulandırıyordu. Gerçekten ölecek miydi? Yada sadece onun için endişeleneyim diye mi söyledi?

Kafamdaki onca soruyla Taehyung'a doğru konuştum. "Endişelendiğim konu o değil."

"Ne peki?"

"Albert senin öleceğini söyledi."

"Tanrı aşkına Jeon, bunu mu taktın kafaya?"

"Neden öyle söyledi o halde?"

"Kimin umurunda, artık bir sikim yapamaz bana ayrıca sana da."

DANGEROUS LOVE - TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin