25.Bölüm - Beni Özledin Mi?

28 11 43
                                    

Askerlerin merkezden ayrılmasından sonra geriye sadece araştırmacılar kalmıştı. Diğerlerinden daha çok Sehun'un merkezden ayrılması kendimi tamamen boşlukta hissetmeme neden olmuştu. Üzerimde beni huzursuz eden bir his vardı, içim gıcırdıyordu.

Labrotuvarda ben ve ekibimden birkaç kişi vardı. Ben kahrolasıca şifreyi çözmeye çalışırken onlar da hala şehirden gelen örnekler üzerinde çalışıyordu. Aniden gözlerimin üzerine bir gölge düştü ve tam arkamdan kulağıma doğru kıkırdayan ses, "Bil bakalım ben kimin?" diye sordu.

"???" Ses burada tanıdığım hiç kimseye ait değildi. Elimi onun elinin üzerine koyup açmaya çalıştım ama bana izin vermedi. "Kimsin?"

"Sana öylece söylersem eğlenceli olmaz ki."

Arkamdaki kişinin güçlü bir aurası vardı. Öyle ki, söylediği her kelimede baskınlığını tüm hücrelerimde hissedebiliyordum ama kim olduğunu bilmiyordum.

Tekrar ellerini ittirmeye çalışırken, "Senin kim olduğunu anlamıyorum." dedim.

"Beni özledin mi?" diye sordu bu sefer.

Kapalı gözlerim içimde geniş bir huzursuzluk büyütürken, "Ellerini çek." dedim. "Böylece kim olduğunu görebilirim."

Yenilgiyi kabul bir ses çıkardı ve ellerini üzerimden çekti. Önümde siyah üniforması giymiş ve saçları düzgünce toplanmış bir adam duruyordu. Bir süre tanıdık simasına baktıktan sonra aptal olduğumu düşündüm.

"Taemin?!"

"Beni nasıl unutursun?" Büzdüğü dudağını aşağı sarkıtmıştı o esnada simasını büyük ölçüde değiştiren yarasına gözüm takıldı. Yarasına baktığımı fark ettiğinde elini üzerinde sürdü. "Antartika hatırası." dedi.

Taemin göreve gideli neredeyse 5 yıl olmuştu ve ilk başta istikrarlı süren iletişimimiz bir anda kesildiğinde ne kadar kabul etmesem de onun öldüğünü kabullenmek zorunda kalmıştım. O yüzden şu an onu önümde canlı ve kanlı gördüğümde bir hayaletle karşılaşmış gibi hissettim.

Eli omuzumu yakalarken, "Seni burada gördüğüme o kadar sevindim ki. Geri döndüğümde tanıdık kimse bulamayacağımdan çok korkmuştum. Neyse ki hala hayattasın şükürler olsun." dedi.

"Asıl senin hayatta kalman mucize Er Lee Taemin." dedim karşılık olarak.

"Rütbe atladım artık Albay Lee Taemin oldum." dedi. Parlak gülümsemesi hala aynıydı. Yüzündeki yara onu biraz bile bozmamış aksine daha da parlamasına neden olmuştu. Ona bakarken içimin ısındığını hissettim. Tanıdık bir yüz ve tanıdık hisler her zaman güvende hissettirirdi.

"Ne? Ne zaman oldu bu?"

"Bir sene oldu olacak."

"Bundan sonra ayağımı denk almalıyım anlaşılan. Karşımda bir Albay dururken daha ciddi durmam gerekir. Sanırım seninle daha fazla arkadaşlık edemem." dedim şakayla karışık.

"Albay Oh ile arkadaşlık edebiliyorken benimle neden edemeyecekmişsin?" Yüzüne kırgın bir ifade yerleştirdi ama aslında o da benim gibi şaka yapıyordu.

"Bunu nereden biliyorsun?"

"Ben bilirim."

Sehun ve onunla olan ilişkimin iç yüzünü bilmediğine emindim ancak utançtan yanaklarıma yayılan sıcaklık kulaklarıma kadar ilerlemişti.

"Neden kızarıyorsun? Arkadaşın değil mi yoksa?" Gülümsemesinin yerini hızlıca endişe alırken omuzumdaki elini biraz sıktı. "Sana zorbalık mı yapıyor? O herifin pek iyi biri olmadığını söylüyorlar. Eğer böyle bir şey varsa artık ona denk biriyim. Seni korurum."

Temporary Pleasure || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin