22.Bölüm - Artık Yeraltı Mezarı

26 12 15
                                    

Uyandığım da bir yatağın üzerindeydim. Geceye dair hatırladığım son şey ise Sehun'un artık ona adımla hitap etmem konusundaki saçma ısrarlarıydı. Bana kalırsa ona rütbesiyle hitap etmekten hoşlanıyordum. Gözümde aramıza koyduğum bir mesafe gibi gelmiyordu daha çok lakapmış gibi kullanıyordum. Aptalca bir fikirdi gerçi.

Villanın neresinde olduğumu anlamam kısa sürdü, görüşüm tamamen düzeldiğinde gördüğüm ilk şey kitaplardı. Doğrulup Sehun'a bakındım ama burada değildi. Büyük ihtimalle dışarıda dün yaşanan olayın pisliğini temizlemeye çalışıyordu, sonuç olarak ortada bir ceset vardı. Onu öylece bırakacak değildi.

Yataktan kalkıp kapıya yöneldim ama kilitliydi. Bunu beni içeride tutmak için mi yoksa dışardan birinin içeriye girmesini engellemek istediğinden mi yaptığını anlamak kolaydı. Dünden sonra birbirimizden başkasına güvenemezdik. Birini öldürmüş olsam da diğeri kaçmıştı ve yüzünü görme şansımız olmamıştı yani herhangi biri olarak karşımıza çıkabilirdi ve bunu anlayamazdık.

Kitaplıkta neredeyse her dilde ve alanda orijinal kitaplar vardı. Görünüşe göre Oh ailesinin her konuya hakim olabilecekleri geniş bir ilgi alanı vardı. Bunun Sehun ile beraber son bulması gerçekten üzücüydü. Temizlenmiş bölgede olsaydı kesinlikle burada yaşamak için Sehun'a yalvarırdım.

Elim siyah kalın kapaklı bir kitaba gitti, üzerinde ne yazdığına bakmadım. Bundan önceki on kitaba daha yaptığım gibi sayfalarını rastgele çevirdim ve kağıdın yoğun kokusunu içime çektim. Bazı kokuların yeri ve zamanı olduğuna inanıyordum. Mesele her zaman bir kitabı açıp üzerinde kalan odunsu kokuyu içinize çekmezdiniz, bu sadece kitapları özledinizde yapabileceğiniz bir şeydi.

Onu yerine bırakıp biraz daha üstlerdeki bir kitaba ulaşmaya çalışırken tökezledim, birkaç kitap ileri geri oynadı ve minik bir sarsıntıyla beraber bir yer açıldı. Böyle şeyleri hep filmlerde görürdüm o yüzden gerçeğine denk gelince heyecanlanmadığımı söylemek yalan olurdu.

Açılan geçiti gökte ararken yerde buldum, az kalsın dik merdivenlerden aşağı tepetaklak geliyordum ama kendimi hızlıca toparladım. Yer yarılsaydı da içine girseydim dediğim anlardan biri olsaydı eğer o zaman düştüğüm bu duruma kahkahalarla gülebilirdim çünkü cidden yer yarılmıştı.

Tek başıma aşağı inmek büyük ihtimalle aptallık olacaktı çünkü buraya tamamen yabancıydım ve eğer kapı kapanırsa geri nasıl dönceğimi bilmiyordum. Şanssızlığım üzerimde olduğundan düzeneği arasamda bulamazmışım gibi hissettim, o yüzden aşağıya sallanan bacaklarımı geri çektim ve oradan uzaklaştım.

Sehun geldikten sonra da inebilirdik.

Ben bir süre daha içeride dolaştıktan sonra kapı açıldı onunla eş zamanlı olarakta geçit kapandı. Aşağı inmediğim için kendimi şanslı saydım.

"Ne zaman uyandın?" diye sordu. Huzursuz bir hali vardı ama üzerinde pek durmadım.

"Bir geçit buldum." dedim aynı anda. "Yarım saat oldu olmadı." sonra yeri işaret ettim. "Orada bir kapı var."

"Orası mahzene iniyor ama biraz daha uzun yoldan."

Yüzüm hayalkırıklığıyla düştü, dürüst olmak gerekirse gizli bir labratuvar, atölye veya eskimiş ceset tarzı bir şey bulabilmişimiz gibi gelmişti. İstediğimden falan değil öyle bir enerji verdiğinden tabii.

"İstersen aşağı inebiliriz?"

"Gerek yok."

"Zaten sana burayı gezdireceğime söz vermiştim." deyip bana hatırlattıktan sonra cevabımı beklerken dudaklarını kemirdi.

Temporary Pleasure || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin