30.Bölüm - Köşeye Sıkışmak

24 9 84
                                    

O gece, ayaklarımı yere süre süre odama döndüm. Işıklarım kapalıydı. Yorgundum ama nedense uzanmak istemedim o yüzden yatağın kenarına oturup dirseğimi dizime yasladım. Yoğun geçen birkaç günden sonra en az üç gün uyumak istiyordum ama Xavier'ın annemi dövdüğünü ve bunu defalarca kez yaptığını duyduğumda çoktan uykum kaçmıştı. Her şeyi en başından düşünmeye kalktığımda olanların önüne geçebileceğim tek bir sefer dahi olmamıştı.

Birinin odaya girdiğini ve bana doğru yürüdüğünü fark etsem de dalan gözlerimi çekmedim. Buraya sayılı kişilerin girebileceğini biliyordum. Ayrıca odaya adım attığı anda vücudumun otomatik olarak verdiği tepki bana onun Sehun olduğunu açıkça belli etmişti. Yanıma bir ağırlık çöktüğünde içgüdüsel olarak başımı yana yatırdım ve omuzuna yaslandım. Sehun'un varlığı bana yoğun bir sıcaklık yayarken dudaklarımdan alaylı bir gülüş çıktı.

"Belki de, onlara karşı savaşmak için çokta geç değildir."

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

"İkimizi de güvenceye almak için farmakonu bulmalı ve aşıyı geliştirmeliyim. Bu onlara karşı kozumuz olabilir. Bay Kim, dün Junseok'tan bunu istedi ve eğer başarırsa onu koruyacağını söyledi."

Ben yavaşça omuzundan aşağı, dizlerine yayılırken, "Ondan önce başarırsan bu sadece kendi itibarını temizler." dedi. Elleri hızlıca saçlarımı bulmuştu. Parmakları arasında tutamlarımı sarmaya başladı.

"Onlara şart koşacağım. Eğer gerçekten bunu istiyorlarsa söylediklerimi yapmak zorundalar. Ayrıca her ne kadar virüsün ilk versiyonu Junseok'un elinden çıksa da bitkiyi nasıl kullanması gerektiğini gösteren talimatları olan benim."

Sehun bakışlarını yüzüme çevirdi. Ne düşündüğünü bilmiyordum ama bunun onu fazlasıyla yıprattığını görebiliyordum. Alnıma düşen bir parçayı geriye ittirdi. "Bütün bunları düşünmek zorunda değilsin. Sana bir şey olmasına izin vermem."

"Biliyorum."

Eğilip dudaklarıma uzandı ve nazikçe benimkilere süründü. Kollarımı uzatıp boynuna sarındım, sırtıma verdiği destekle beni kendine doğru yükseltti. Kendimi toparlayıp dizlerim üzerinde kalktığımda göğsünden geriye doğru itekledim. Yeteri kadar gerilediğinde bacağımı üzerinden geçirip kucağına oturdum. Öpücükleri sakinleştirici bir etkiye sahipti kısa bir süre içerisinde tüm kötü enerjiden sıyrılmış sadece bu ana odaklanmıştım.

Islak ses odaya yayılırken geri çekilip yüzüme bir gülümsemeyle baktı. "Bu işte giderek hırçınlaşıyorsun." Bir eli kalçamı kavrayıp sıkıştırdı sonra hafifçe vurdu. Dudaklarıma son bir öpücük kondurmadan önce, "Hoşuna gitmediğini söyleyemezsin." dedim.

Öpücüğüme karşılık verirken ansızın yerlerimizi değiştirdi. Bir dizi bacaklarımın arasına girerken kollarımı başımın üzerinde birleştirdi ve yüzüme eğildi. "Asla." Yüzümdeki gülümseme giderek genişlerken parıldayan kahvelerine hayranlıkla baktım. Bakışlarımı takip etti ve dudaklarında durduğumda alayla kıkırdayıp dudaklarını benimkilere bastırdı. Onun sert ve yarı nazik sayılabilecek öpücüklerine yetişmeye çalışırken nefesim kesildi. Geri çekilip nefes almamı bekledi, "Tüm bunlar bittiğinde, buradan çıkalım ve kendimize bir ağaç ev yapalım."

"İki katlı olsun." dedim ona ayak uydurarak. "Verandaya bir kuş evi yaparız. Ha! Bir de mahzen yaparız ve gerçek meyvelerden şarap yaparız."

"Mahzeni duyduğumda fantezi yapacağız diye düşündüm." dedi. Birkaç saniye donup kaldım ve yüzüne bomboş baktım sonra ikimizde kahkaha attık. Belki de bu kadar gülünecek bir şey değildi ama şu anda gülesimiz vardı, dolu dolu, içimizdeki tüm karmaşıklığı dışarıya atabilmek için.

Temporary Pleasure || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin