2010
Sevdiği insan öldükten sonra yalnız kalmak felcin en kötü hali.Ne renk,ne de koku.Sadece hüzün ve matem dolu geçen günlerimle bir başıma.
Yapraklar ölüyor,fırtına insafsız,yağmur inatçı.Her şey çürüyor.2012
Sınıra dayanmış ruhum yavaş yavaş iflas etti.Evrenin küçük bir köşesine sıkışıp kaldım.Sen,beni asla,asla tanımayan,bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden,bir taşa basarcasına üstüme basan,hep,ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimim ki ben senin için ?
2014
İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde,sanki her şey başka türlü olabilirdi.
2015
Bak bana mahvolmuşum,Zoya.
2016
Ne olurdu beni anlasaydın,ne olurdu farklı yerlerde olmasaydık senle.Ne olurdu beni dünde bırakıp yarına gitmeseydin.Dünya dediğin zaten iki gün,biri dün biri de bugün,yarın var mı ki ? Beni yarına bırakma,yarına gidecek yolu bilmiyorum ben.Ben bana bakıyorum,beni arıyorum,keşke anlayabilsen.Bana bakıp,beni bulup, alıp getirsen kaybolduğum yerden.
2018
Düşüncelerimin acısına bazen ben de dayanamıyorum.Öyle yoğun geliyorlar ki, bir aralık durmazsam, bu şiddete katlanamam.
2019
Söyle,seni böyle mi kaybetmişim?
2020
Suçluluk duygusundan kurtaramam artık kendimi.Koridordaki yalnızlığıma dönerim.
2022
Sen adamı deli edersin.
2024
Kalpsizin biriymişsin.
1. Bölüm
Köşeleri severdim.Sinema salonundaki en köşe koltuğu,kafedeki duvar köşesi masayı,yatağın duvar köşesini.Güvende ve fark edilmemiş hissettiriyordu.Tıpkı kalbimin köşesinde sakladığım gibi.Ama şimdi o köşede değildi,geride değildi,uçta hiç hiç değildi.
Tam ortadaydı.
Her şeyin ortasında.Tam karşımda.
İstesem onu en köşeme alabilir miydim yine?Bir sigara daha yaktım,karanlık köşede.Başım çatlıyordu,her zaman ki gibi.Elimdeki pasta tabağı ile bakıştık sessizce.Şu bir dilim pasta bile benimle dalga geçiyordu.
İçimde fırtınalar koparken plastik çatal hiddetle tabağa indi,bir dilim alıp ağzıma atacaktım ki çatal öfkeme dayanamayıp ortadan ikiye kırıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.