Bazen,canım hep ağlamak ister.Çok aptalca bir şey ama engel olamam kendime.Hastanenin terasında otururken, bilmem kaç metre yüksekliğe doğru şuursuzca bacaklarımı sallandırırken bir kaç saat çevremdeki her şeye karşı duygusuz kalıp,gerçek olan her şeyi unutmak istiyordum.Karanlık geceyi aydınlatan ay ve gökdelenlerin ışığı altında,soğuk kış rüzgarı yüzüme vurup saçlarımı dalgalandırıyordu.Üzerimde mavi ameliyat üniformam ve onun üzerinde de beyaz doktor önlüğüm vardı.Yani donuyordum.Belki ısınırım diye karton bardaktaki ucuz kahveden bir yudum daha aldım fakat soğumuştu.
" Olanlar için gerçekten çok üzgünüm ... Hepsi benim suçumdu. "
Bunlar iki gün önceki kaos dolu akşamdan sonra,arkadaşıma yaptığım açıklamadan küçük bir kesitti.Gerçi niye açıklama yapmıştım ki? Sanki anlayacaktı.Ne olursa olsun adam benim yüzümden resmen darp edilmişti.Yeni yapılmış ameliyatlı burnunda koca bir tamponla nefes almaya çalışırken bile yine de beni suçlamamıştı.
" Senin gibi birisinin onunla ne işi olabilir anlayamadım,Zoya.Demek istediğim sen nazik,düşünceli ve son derece naifsin.Ama nişanlın ... İnan bana çok şaşırdım. "
Aleksandr'ın sözlerini bir kez daha anımsayınca yüzüm buruştu.Beni daha kaç kişiye rezil edecekti ? Önce Başhekim,şimdi meslektaşım ... Çok sinirliydim,hayatımı mahvedecek hakkı kendin de bulabildiğine.
Öfkem geçmiyordu.Düşündükçe daha çok nefreti doğuruyordum.Gözlerim sağ elimdeki alyansa kaydı.Önce çıkardım,sonra bir anlık öfkeyle aşağı fırlatıverdim.Kim bilir nereye düşmüştü.Bir an içim sızladı ama hemen sonra ... İyi oldu diye düşündüm.Kimseye faydası yoktu bu yüzüğü takmamın.En azından durumu kötü,ihtiyacı olan birisi bulur ve satarsa falan bir işe yaramış olurdu." Bak bunu bir daha yaparsan,beni unut,sil,bak yoluna " demişti.Ben de öyle yapacaktım.Nöbetim biter bitmez,ilk işim abime yüzüğü attığımı,nişanı bozduğumu söyleyecektim.Anlaşmanın bitmesine de şunun şurasında bir ay falan kalmıştı.
Hem zaten ne istediği,ne yaptığı belirsiz dengesiz herifin tekiydi.Bir soğuk,bir sıcak ... Böyle yürümezdi zaten.Er ya da geç, artık yaşadığımız şeye ne deniyorsa ; bitecekti.Ve ben çok abartıyordum onu.Sonuçta bu adam bulunmaz Hint kumaşı falan değildi.Boğazımdaki yumruyu yok etmek için yutkundum.İyi olacaktım.Alışacaktım.Bir yolunu hep bulurdum ben.
Ameliyattayken,her şeyi geride bırakmış,bir saatliğine de olsa unutmuş ve tamamen işime odaklanmıştım.Ta ki ameliyathane telefonu çalana kadar.Hastanın son dikişlerini tamamlarken Anestezi Uzmanı yanıma geldi.
" Hocam,sizinle görüşmek istiyorlar.Önemli bir konuymuş. "
Eldivenli ellerim kanlı olduğu için başımı sallayıp telefonu omzum ile yanağımın arasına sıkıştırmasına izin verdim.
" Doktor Malik. "
" Abiniz burada,Doktor Hanım.Ambulans ile yakınınız getirilmiş. "
" Kim? "
" Nişanlınız olduğunu söylüyorlar,sanırım vurulmuş. "
Ne? Öyle bir vurgun yemiş gibi oldum ki,telefon boşluğa kayıp,yere düştü.Bir an çınlayan kulaklarım ve kocaman olmuş gözlerimle bakındıktan sonra hızlıca eldivenlerimi çıkartıp çöpe fırlattım.Aceleyle ellerimi yıkadıktan sonra bonemle maskemi çıkarıp attım.Beynim durmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.