Pazartesi günü,izin günümdü,odamda pinekledim.Bir sürü çin yemeği ve pizza sipariş ettim.Duygulandım ve gözyaşlarına boğuldum çünkü regl haftamdaydım.
Pijamalarımla birlikte yatağıma yeniden uzandım ve rastgele bir romanın sayfalarını karıştırmaya başladım.Her ne kadar bir şeyler okuma havamda olmasam bile yine de bir kaç sayfa konusunda kendime ısrarcı davrandım.Başım,yataktan sarkmış bir halde,ayaklarım duvara dayalıydı ve tüm dikkatim kitaba gömülüydü.Ve aniden kapım çaldı.Sızlanarak kapıyı açtığımda kargocuyla karşılaştım.Elinde koca bir demet çiçekle kapımda dikiliyordu." Zoya Malik için teslimat. "
Hayretle kaşlarımı havaya kaldırdım ve afallayarak mırıldandım.Benim için.
" Evet ... o benim. "
Çiçekleri bana uzattı.Dikkatlice tuttum ve imzalayıp içeri girdim.Sırtımı kapıya dayayarak üzerindeki notu okudum.İçimden geldi.
Notu ters çevirirken nefesim kesildi.Vay canına ve hadi canım ! Gerçekten bunu yapmış olamazdı.Geçen hafta hastaneden arkadaşım ve meslektaşım olan Aleksandr,bana düpedüz çıkma teklifi etmişti ; yani,randevu.Bir panikle reddedip,şokunu üzerimden üç gün atamadım.Arkadaş olduğumuzu sanıyordum.Üstelik nişanlıydım.Sahte ya da gerçek,nişanlısı olan bir kadına randevu teklif edilmezdi.Ve bu da yetmezmiş gibi bir de evine çiçek gönderilmezdi.
Elimdeki çiçeklerle birlikte yatağa oturdum.İtiraf etmem gerekirse,bu çok hoştu.Keşke odamda bir vazom olsaydı ve çiçeklerimi içine koyabilseydim diye düşünüyordum.Şimdilik bir kenara koydum ve yeniden yatağa uzandım.
Telefonumu elime alıp arkadaşımı aramak veya aramamak arasında ikilimde kalarak öylece rehberdeki ismine bakıp durdum.Neden korkuyorum ? Yap,gitsin işte.Hediyesi her ne kadar hoş olursa olsun bunu yapmayacaktım.Of,ama böyle de olmaz ki.En azından bir teşekkür edeyim.Telefonumu elime aldım ve ona mesaj yazdım.
Zoya: Çiçekler için teşekkürler.
Bir dakika geçmeden yanıt verdi.
Aleksandr: Ne demek.
Aleksandr: Bu akşam seni yemeğe davet etsem ?
Zoya: Başkasına söz verdim...
Aslında kimseye söz vermemiştim,bugün herhangi bir planım yoktu.En iyi ihtimalle Hannah ile içmek için bar'a giderdim.
Aleksandr: Kime? Nişanlına mı?
Zoya: Hayır,bir arkadaşıma söz vermiştim.
Aleksandr: O halde arkadaşında gelsin.Israr ediyorum.Seninle yemeğe çıkana kadar ısrarcı davranacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.