* 2 Yıl Önce *
MoskovaSesinin üzerimde bu kadar etki edeceğini hiçbir zaman diliminde tahmin edemezdim. Aslında sesi değil de ifade ettikleriydi beni buruklaştıran,kalbimi çarptıran,sonra da bu çarpma için kendini suçlayan.Ben sedyede uzanmış,narkozun etkisinden çıkamazken o baş ucuma eğilmiş,sadece kızını izliyordu.
" Güneş... " dedi titrek,zayıf bir sesle.Sesini duydum,çenem titremeye başladı,alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.Benden sonra ilk kez birine karşı sesinin titreyişine şahit oluyordum.Sonra bir kez daha bir ilke şahit oldum.
" Güneş'im " dedi benden sonra birini daha böylesine sahiplenerek.Tırnaklarımı avucumun içine saplayarak kendimi kastım.Ellerim soğudu. "Sen sahiplendiğin her şeye zarar verirsin.Yapma!" diye içime doğru avaz avaz bağırdım.Dışarıya karşı sadece sustum.
Güneş ise küçük çığlıklarla ağlıyor,ameliyatheneyi resmen yıkıyordu. Bu küçük bağırışların bile onu gülümsettiğini işittim.Nefesine karışmış buruk gülümseler döküldü.Gözyaşlarım daha hızlı ama sessizce dökülmeye başladı.
" Çok güzelsin " dedi bir anda nutku tutulmuş gibi.
" En az annen kadar güzel ..."
Gözlerim bir an kapandı, duymak istemedim ama bıraktığı o his de canımı acıttı.
" İyi ki geldin,birtanem.Sana layık olamasam da,bunu söylemeye yüzüm olmasa da iyi ki beni senin baban yaptın."
Duraksadı ve bir süre onun karşısında çırpınan Güneş'i izledi.O çırpındıkça benim kalbimin,kanadı kırık,yaralı kuşları can çekişerek eşlik etti.
" Teşekkür ederim.Bana kutlamaya değer bir gün verdiğin için. "
Güneş'i ilk öğrendiğimiz günkü heyecanı geldi aklıma.Bugünü kendi takviminde, doğduğu gün olarak kabul etmişti.
" Baban seni hiç bırakmayacak,fındığım. "
* 2 Yıl Sonra *
Bosna - HersekGünlerden Perşembe,saat neredeyse beş olmak üzereydi.Bir iş günümün daha sonuna gelmek üzereydim.Bugün hastane gereğinden fazla kalabalıktı.Poliklinik yoğun geçmişti ve asistanım hala Epikrizler ile boğuşuyordu.Derin bir nefes verip oturduğu sandalyesine doğru eğildim ve baş kısmını tuttum sandalyenin.
" Yaz kızım ... Mesai bitti,evine git artık. "
İpek,bir kahkaha atıp elini sıkıntıyla yanağında gezdirirken omuz silkti.Henüz yirmi iki yaşında,yeni mezun olmuş güzel bir kızdı.Upuzun sarı saçları ve güzel bir yüzü vardı.Benim kızımda büyüyünce İpek gibi olur muydu mesela? Olmasın... O kadar büyümesin.Hiçbir anneyi buna hazırlamıyorlar çünkü.
" Yarım bırakıyorum o zaman hocam.Sabah unutup da bu dosya niye boş diye ağzıma eee ... Tükürmezsiniz inşallah. "
Masamın üzerindeki eşyalarımı düzeltirken Güneş'in fotoğrafının olduğu yamulmuş çerçeveyi de düzeltmeyi ihmal etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.