Rüyamda onu görmüştüm.Aniden gözlerimi açarak gerçeğe döndüm.Odam zifiri karanlıktı ve bir an için nerede olduğumu hatırlamadım.Yalnızdım,tabii ya ... Komodinin üzerinden telefonumu kaparak saate baktım.5.00'ı gösteriyordu ve ben aşıktım.
Lanet gelsin,o sabahın beşlerine.
Yatak odamdaki banyoda duşa girdim ve sıcak suyun tadını çıkarmaya çalıştım.Sonra saçlarımı kurutup,bir kaç malzemeyle makyaj yaptım.Bundan ... içimdeki yıkıntıdan kurtulmak zorundaydım.
Başka ne yapabileceğimi bilmediğimden,içimdekileri gömmek için kendime mükemmel bir yüz çizdim.İşim bitince artık dinlenmiş gibi ve gerçekten bakımlı görünüyordum.Şaka yapıyor olmalıydım,sabahın altısında bir maskot,soytarı gibi makyaj yaptığıma inanamıyordum.
Ruslan,bu evden çıkana kadar aşırı tepki vermeyeceğime dair içten içe kendime tembihleyip durdum.Hislerimi kontrol altına almayı öğrenmek için belki de geç bile kalmıştım.Bunu derste öğrendin ve ne yapacağını biliyorsun,dedi iç sesim ; ses bazı zamanlar o kadar da kötü değildi,ha ? Ona hayali bir beşlik çaktım,aferin sana.
Ellerim yanaklarımda derin bir nefes aldım ve bir süre boş boş koridorda dikildikten sonra banyo kapısı aniden açıldı.Elindeki havlu ile ıslak sarı saçlarını kuruturken Ruslan ile göz göze geldik,hızlıca önüme döndüm.
" Sakın bana duş aldığını söyleme. "
" Saçlarımı yıkadım sadece. "
O konuştukça sıcak basıyor,havale geçirecek bir hasta gibi fenalık basıyordu.
Ona ve ıslak vücuduna bakmamaya çalışırken merdivenleri indim.
Önüme düşen saçlarıma sinir olarak onları avuçladım ve sertçe geriye çektim.Keşke hepten kafamı koparabilseydim,davranışlarıma bakılırsa zaten kafamın içindeki beynimin bana hiçbir faydası olmuyordu.On dakika sonra aşağı indi.Basamakları inerken Penguen'e benziyordu.Hareketleri fazla yavaştı.İnsanların fiziksel acılarıyla dalga geçmemeyi ne zaman öğrenirim acaba ? Çocuk bıçaklandı.Komik değil.
" Kalacak mısın ? " diye sorduğumda,benim görüş alanıma girmişti.Bana göz ucuyla bakarken başını iki yana salladı.
" Şu telefonum biraz şarj olsun,gideceğim. "
Senin telefonuna da,şarjına da! Kal işte be adam.
" Emin misin ? En azından bir kahve içelim."
Teklifimi kabul etmezsen ıslak parmaklarla prize dokunurum.
İhtiyacım olan şey tam olarak bu'ydu aslında ; filtre kahve ve bu sarı kafa.Pek uykumu alamamıştım ve başım inanılmaz ağrıyordu.Belli belirsiz bir tavırla başını salladı.
" Sadece kahve " dedi,kelimelere baskı yaparak.Başımı salladım ve onu onaylarcasına tekrar ettim.
" Sadece kahve,evet. "
Mutfağa girdim.Tezgahta ona arkam dönük bir halde dikilirken kahve makinesinin sesini dinledim.Kahvaltı bar'ının yüksek ayaklı sandalyelerinden birine otururken etrafı inceledi.
Kupalardan birini önüne uzattım.Ayağa kalktı.Muhtemelen sigara içecek diye düşündüm ve evet öyle de yaptı.Tezgaha yaslanırken havaya dumanı üfledi.Gözlerinin üzerimde olduğundan emindim ama ona bakmamaya yemin etmiş gibi başka yerlere bakıyordum ya da tek bir yere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.