Saat akşam üstü on gibi Ruslan bizi arabayla eve bıraktı.Ben emniyet kemerimi çözmekle uğraşırken o çoktan arabadan inmiş,Güneş'i de çocuk koltuğundan alıp kucaklamıştı.Arkaya uzanıp Güneş'in çantasını ve kendi çantamı alıp bende arabadan indim.
" Hadi in artık aşağı,baba gidecek. "
Güneş,beni duymamış gibi omuz silkerek kollarını Ruslan'ın boynuna daha sıkı dolayarak yanağını yanağına yasladı.
" Hayırr... " dedi ritmik bir sesle.
" Ama sabah işe gidecek.İzin verelim de gitsin hadi. "
" Biraz daha kalşın ... Yütfen ... "
Derin bir nefes verdim sıkıntıyla.Sabahtan beri zaten birlikteydiler,yetmemiş miydi? Ruslan'da araya girip,ikna edici bir şeyler söyleseydi keşke!
Bunu yapmak yerine gözlerini etrafta gezdirip duruyor,dinliyordu.İşine geliyordu herhalde,çocuğun vicdanıma yalvarması.
Sokakta dikilmek yerine eve girsek iyi olacaktı çünkü üşütüp hasta olmasını istemiyordum." Peki,tamam.Seni uyutup öyle gitsin anlaştık mı ? "
Ellerini çırpıp heyecanla kıkırdadı.
" Anyaştık ! " derken Ruslan ile bakışıp sinsi sinsi sırıttıklarında,bir an pazarlık yaptıklarını bile düşünecektim.
" Patron izin verdi,iyiyiz yine. "
Onlar içeri yönelirken bende peşlerinden gittim.
" Hemen sevinmeyin bence.Sadece bir saat. "
" Oooo ! Bir saat bir de ... Mis. "
Arkamı dönüp çantamdan anahtarları çıkardım ve deliğe oturturken söylediği şey ile gülümsememek için dudağımı kemirdim.Kapıyı açtım,önce ben girdim,hemen ardımdan Ruslan girdi ve ayakkabılarımızı çıkarttık.Eğilip Güneş'in botlarını çıkardım tek tek,sonra da montunun fermuarını açtım.Ruslan onu yere bırakınca geri kalanını halletmesi için ona bıraktım.Güneş kollarını açarak ona yardımcı oldu.
" Hemen banyo yapıyoruz,sonra da mışıl mışıl uyuyoruz. "
Güneş,usulca başını salladı.Sabah kreş vardı,geç bile kalmıştık uyumak için.
Elinden tutarak merdivenlere doğru yöneldim.Her bir adımı parmak uçlarında,dikkatlice çıkarken bir gözüm üstündeydi.Basamakları yarım yamalak saymaya başladı." Biy,ki,üş,döt,beş ... "
" Rusça da sayabilir miyiz acaba ? "
Çocuk buralarda kültür karmaşasından unutacak diye ödüm kopuyordu.
" Odin,dva,tri,chetyre,pyat' shest'! "
" Molodets, lyubov' moya! " (Aferin sana,aşkım) "
Elimi bırakıp koridoru parmak uçlarında koşarak geçti,peşinden banyoya girdim.Eğilip beyaz kilotlu çorabını,kot eteğini ve beyaz kazağını üstünden çıkarttım.Atlet ve iç çamaşırı ile dururken ellerini savurarak kıpırdanıp durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.