** Ahuzar'ın Anlatımından **
Kapı ard ardına yumruklanınca derin bir nefes verip ıslak ellerimi havluya sildim ve kapıyı açmak için İzel annem ve Nadia ile kahvaltı hazırlığı yaptığımız mutfaktan çıktım.Nilüfer babaanne koltuğa yatırdıkları Doruk'u severken,Asel de başlarında dikilmiş sırıtarak oğlunu izliyordu.Elzat dede her zaman ki köşesinde sabah haberlerini izlemekle meşguldü.Polat erkenden çıkıp gitmişti,ne işi vardı bilmiyorduk.Kurter ve Aksel neredeydi hiçbir fikrim yoktu.Muhtemelen işe gitmek için hazırlanıyorlardı odalarında.
" Vidar'lar geldiler herhalde ... " dedim evdekilere,koridoru geçerken.Kapıya ulaştım ve kolunu çektiğim an karşımda gördüğüm sıfatla başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum.
" Ahsen? "
Gülümseyerek baktı bana.Benim surat ifadem ise kaskatıydı.Onun aksine gülümsenecek bir mevzu göremiyordum ortada.
" Günaydın Ahu'cuğum! Kahvaltıya geleyim dedim. "
Bana sarılmak için uzandığında geriye doğru adımlayıp refleksle kapıyı tuttum.
" Neden geldin? Git buradan çabuk. "
Birazdan Vidar ve Zoya geleceklerdi.Ne işi vardı bu ruh hastasının burada? Çatık kaşlarımla ona baktım uzun uzun.Derin bir nefes alıp,saçlarını geriye savurdu.
" Neden gelmeyeyim? Çok yakında gelininiz olacağım ya hani ... Kaynaşmaya başlasak mı yavaştan? "
Kendimi bir an tutamayarak omzundan itekledim onu geriye doğru.Geriye doğru sendelerken şok içinde afallayarak bana baktı.Dudakları aralıktı,kaşlarının arasında ince bir çizgi oluşmuştu.
" Ahuzar... " dedi uyarır gibi.
" Ya git diyorum sana! Bu eve giremezsin."
" Öyle bir girerim ki " dedi burnumun dibinde dikilip dişlerinin arasından.Kapıyı suratına kapatmak istedim ama tutup,tüm gücüyle kapıyı ittirince suratıma çarpmasın diye geri çekilmek zorunda kaldım.Sırtım duvara çarpınca bana tehditkar bakışlarıyla bir kaç saniye baktı.Tam dudaklarımı aralayıp bir şey söyleyecek,kolunu tutmak için hamle yapacakken hızlı adımlarla salona yöneliverdi.
" Günaydın çok sevgili Demiroğulları ... " diye şakıdı salonun girişinde dikilip ellerini birbirine geçirip,gülümseyerek.Hepimizin de suratında aynı ifade belirdi ; dehşet ve öfke.Bir kaç saniye boyunca kimse bir şey diyemedi.Öylece baktılar sadece Ahsen'e.
" Ne işin var senin evimizde?! " diye bağırdı Nilüfer babaanne.Bağırmasıyla ayağa kalkması,ona doğru yürümesi bir oldu.Elzat dedem de aynı şeyi yapmıştı,tek farkı yerinde sabit kalışıydı.Asel çocuğu kucaklayıp şok içinde merdivenlere yönelirken kısaca açıklama yaptı.
" Deli bu ... Ben odamdayım kusura bakmayın. "
" Bebiş aynı Kurter ya... Maşallah çok tatlı " dedi tatlı tatlı sesini inceltip,Asel'in çıktığı merdivenlere başını çevirirken.Asel omzunun üzerinden ona kıstığı gözleriyle bakıp,başını usulca iki yana sallayarak ışık hızıyla yukarı çıktı.
" Sana diyorum! Ne cüretle sen benim evime gelirsin? "
" Aaaa ama ... Böyle yapmayın neneciğim.Çok kırılırım sonra.Hem insan gelinine neden geldin diye sorar mı hiç? Ver elini öpeyim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V İ S A L
Non-FictionSığındığı her şey onu helak etmiş, tufanın içinde boğulmuştu. Kuyuya atılmış, üç kuruşa da satılmıştı. O yüzden sevgi üzerinde emanet duruyordu.