Merabalar.
Keyifli okumalar.
*******************************Şafak vakti. Pek çok insan için güneşin tekrar doğumu. Bazıları için tam bir işkence,bazıları içinse günün en güzel ve can alıcı zamanı. Blaise üçünü aynı anda düşünüyordu. Güneşin tekrar doğumuydu,çünkü her gecenin bir sabahı vardı,tam bir işkenceydi,çünkü üç gündür aradığı kişiyi bulamıyordu. Günün en güzel ve can alıcı zamanıydı,çünkü biricik eşi Ron,ona ilk kez bir şafak vakti gelmişti. Üçünü de aynı anda düşünüyordu.
Vast krallığı güne yeni-yeni başlıyordu. Köylüler yıkılıp-dökülmüş ev ve dükkanları onarıyordu. Askerler bu gün izinliydi,çünkü onlar da köylülere gönüllü yardım etmek istiyorlardı. Anlayacağınız,her şey yavaş-yavaş eski halini alıyordu.
"Ne kadar güzel değil mi?" Blaise kafasını salladı,güzeldi. Bir saniye...
Kafasını yavaşça sağına doğru döndürdü. İşte oradaydı,Ronald Weasley. Kızıl saçları ve mavi gözleriyle kendisine gülümsüyordu.
"Ne,beni gördüğüne sevinmedin mi?" Blaise gözlerini ovaladı,yoksa yine rüya mı görüyordu? Hayır,rüya olamayacak kadar gerçek ve güzeldi.
"Hadi ama,bir sarılma bekliyordum!" Uzanarak dediği gibi Ron'a sarıldı. Hayır,rüya değildi. Gerçekten buradaydı,geri gelmişti. "Sonunda." diyerek güldü Ron. Saatlerdir bir kuru hoşgeldin için yol katetmiyordu herhalde.
"Nerelerdeydin? Ne kadar endişelendim haberin var mı?" Ron ileri ilerleyerek dudaklarını yanağına bastırdı "Biliyorum,ama açıklamam var." Elini tuttu yanında oturmaya götürmek için,ancak işler öyle olmadı.
İkisinin parmak uçlarında bir sürü küçük küçük Kardelenler açtı. Öyle küçüklerdi ki,parmak uçlarına yağmış lapa lapa kar gibi görünüyorlardı. Ancak kardan daha güzel ve daha zarif görünüyorlardı.
Kardelenler bir-birine sarılarak,her ikisinin damarlarına parlayarak karıştılar,daha sonra sanki hiç varolmamış gibi kayboldular. Geriye donup kalmış bir prens ve heyecandan havalara uçan bir Ron bırakarak,sessiz ve sakince gittiler.
"Gördün mü?!" Dedi Ron gülerek,yüzündeki gülümseme o kadar büyüktü ki,yanakları acımıştı gülümsemekten. "Beni dinliyor musun?" diye sordu donup kalan prense doğru. O kadar haraketsiz ve sessizdi ki,neredeyse mükemmel şekillendirilmiş bir heykeli anıdıyordu.
En sonunda kafasını sallayarak kendisine geldi,hala gözleri büyütülmüş ve şokta gibiydi "Bu bir rüya değil mi? Yada ben kafayı yedim,değil mi?" Ron hayır anlamında kafasını sallayarak ellerini tuttu "Hayır,gerçek ve son derece sağlıklısın." Gülümsemesi büyüdü "Ben döndüm,artık aşkımı sakınmayacağım."
Blaise gözlerini kırpıştırdı,bunlar gerçek miydi? Kafayı yememiş miydi şimdi?
"Hem,sen beni özlemedin mi?" Blaise gözlerini bir kere daha kırpıştırdı,elleri ve bacakları titremeye başlamıştı heyecandan. Bunlar gerçekti! Tam kavuştum derken kaybrttiği eşi Ron geri dönmüştü! Üstelik,aşklarını kabul etmesinin en büyük göstergesi,çiçekleri filizlenmişti!
Daha ne isteyebilirdi ki?
*******************************
Bölüm sonu.
Ne düşünüyorsunuz bakalım?
Artık kaos falan yok söz,bir kaç bölüm ilişkileri-düğün,sonra final.
O kadar güzel kıyafet var,kullanmayı unutuyorum her defasında,artık koyacağım.
Bu arada bu kitapta kullandığım her bir kitap sudederlerbaby 'e aittir. Kendisine en içten teşekkürlerimi iletirim.
Adios.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine.
FanfictionVast krallığının soğuk,buz kalpli diye anılan prensi Delta Blaise Zabini,bir gün omega Ronald ile tanışmıştı. Omegaverse,Mpreg.