1

160 0 1
                                    

O gün gözlerimi alarmın sesiyle açarken, bir yandan da kendime gelmeye çalışıyordum. Saat sabah 5'ti, ben ise 3'te ancak uykuya dalabilmiştim. Heyecanım uyutmamıştı, nedeni ise beni gülümsetti. Sonunda tatil bitmişti, onu görmeye başlayacaktım tekrar. Geceleri beni uyutmayan, her an onunla ilgili hayaller kurduğum kişi... Onu bu üç ayda hiç görmemiştim, halbuki iki kere gitmiştim bölüme, Gonca'nın yanına diye. Onu görmesem de, onunla ilgili haberler alabiliyordum Gonca sayesinde. Gonca çok iyi bir arkadaştı, çok da başarılı bir araştırma görevlisiydi, ama aynı zamanda kendinden habersiz bir köstebekti benim için. Hiçbir şeyden haberi yoktu içimde olan, herkes gibi, ama benimle arkadaş olmasının faydaları işte. Onun yeni bir statüye ulaştığını duymuştum Gonca sayesinde, o kadar mutlu oldum ki. Çok eminim, onu bir gün çok daha önemli görevlerde görecektim, yani umarım görebilirdim. Bu son senem, mezun oluyorum, ama aklımda yüksek lisans yapma fikri var. Umarım beni artık görür ve danışmanım olmak ister. Hoş, o benim danışmanım olsa ben doktora bile yaparım.

Onunla ilgili aldığım bir haber daha var, bir aylık izin almış yazın ortasında. Eşiyle tatile mi gitmiştir acaba? Evet, o evli. Bu durum her an vicdanımın bir köşesini sızlatsa da, hiç tanımadığım bir kadın bile olsa onunla evli bir adama karşı ilgim olması bir kadın olarak beni kötü hissettiriyor, ilgimden kopamıyorum. Sanki dünyada başka adam yokmuş gibi davranıyorum. Halbuki ne ki, ortalama Türk erkeği işte. Bir erkek gözüme çarpsa, hayır diyorum, ben onunla bir şeyler yaşayacağım. O erkeğin suratına bile bakmıyorum. Değişik ve yanlış hisler bunlar, umarım bu sene bu hislere bir çözüm bulurum, çözüm bulurum diyorum çünkü bitmesini de istemiyorum, sanki bittiği an bir şeyler olması ihtimalini kaçıracakmışım gibi.

Bir yandan hazırlanırken, bir yandan da heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Ardı ardına sigara yakıyor, sanki uyuşturacakmış gibi derin nefesler çekiyordum işlerimin arasında. Yola çıkarken kulağıma taktığım kulaklıkla başka bir dünyaya açılmıştı bile aklım. Şarkılar, onunla hayali konuşmalar, gerçekte yaşanmışları hatırlamalar, gülüşü, ciddiyeti, bana bakışı...

Bu şekilde ring otobüsünden indim ve bölüme yürümeye başladım. Dersimin nerede olduğu önemli değildi, Gonca'nın yanına gidiyordum kahve içmeye. Tabi bir nedeni daha var, o genellikle ben geldikten bir yarım saat sonra gelir. Günümün en zor saatleri bunlardır, bir yandan ya otoparkta, ya da koridorda kalmaya çalışırdım onun görürüm belki diye. Bir yandan gözüm onu ararken, bir yandan da bunu diğerlerine çaktırmamaya çalışırdım. Korkardım bazen, bilirdim, Gonca'yla yakın olmamızı istemiyordu, Gonca için. Bunu düşündükçe daha da kapanırdım içime, bir yandan onu görüp "Günaydın" deyişini duymak isterdim, bir yandan da burada olmama kızmasını istemezdim. Aslında bahar döneminde kendime çok güzel bir taktik bulmuştum, bölümün hemen altındaki bir kafede, otoparkı göreceğim şekilde otururdum, konuşmaları dinliyormuş gibi yapıp onun otoparka girişini izlerdim. O beni görmezdi, ama sabahın köründe onun güzel yüzünü görmek bana o kadar iyi gelirdi ki...

Bu dönem nasıl olacak bilmiyordum, sonuçta artık bölüm içinde sözü daha fazla geçiyordu, onu göreceğim diye uyarı falan almak istemiyordum. Birkaç kere söylenmiş Gonca'ya, "Şebnem niye her sabah burada?" diye. Bunu Gonca anlattığında, o an içimden, yanına gidip "Senin için aptal, seni görmek için geliyorum, derse geç kalmak uğruna bile olsa seni görmek bana iyi geliyor!" diyesim geldi. Tabi ki demedim, deseydim en az kınama yerdim herhalde. Bu durum o kadar zor ki, bari hocam olmasaydı... En azından gidip ona açılır, reddimi yerdim, şimdi cesaretin kırıntısı bile yok. Adam soru sorduğunda bile apışıp kalıyorum, dilim tutuluyor gözlerine bakarken, konuşmayı unutuyorum. Delinin tekiyim ben, hem de zırdeli, insan bula bula böyle bir adamı mı bulur?

Gonca ile havadan sudan sohbet ederken, aşağı inmek istedim sigara içmek için, saat 8.45'e geliyordu. Gelirdi birazdan. Umurumda değildi bugün söylenmesi, bugün onu görecektim, zaten 3 aydır görmemişim. Aşağı inip sigaralarımızı yaktıktan sonra, otoparka doğru ilerleyen arabasını gördüm: Toyota Corolla Hybride. Adamın araba seçimi bile uyuyordu bana, zamanında babam arabasını değiştirirken ağabeyimle beğendikleri onca pahalı modele nazaran bunu diretmiştim, "Baba bunun motoru hem elektrikli, hem benzinli." diye. Çevre mühendisi olarak düşünmeye başladığım dönemlerdi, ama bak beni kiminle aynı kafaya getirdi. Adamdaki meslek aşkına bak, bir de benim babama atmaya çalıştığım havaya bak.

Yasaklı ÇizgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin