5

95 1 0
                                    

Günler geçmişti, pazartesi başlamıştı bile. Akşamüstü dersim biter bitmez soluğu laboratuvarda almıştım. İşler beni bekliyordu, kafamı toparlamaya çalışarak hemen başladım. Haftasonu iyice düşünmüştüm onun hakkında, artık olabildiğince dikkatimi ondan çekecek, ondan uzak duracaktım, güya... Bok durdum!

Bir ara bunalıp sigara içmek için laboratuvardan çıktım, saat 6'ya geliyordu. Hocaların çoğu çıkmıştı, bölüm sessizdi. Koridorda kalan işlerimi düşünürken bir an başımı kaldırdım ve onu gördüm, koridorun başındaydı. Gözleri beni buldu, başını hafifçe geriye attı ve elleri ceplerinde bana doğru gelmeye başladı. Birbirimize doğru yürürken gözlerimiz ayrılmıyordu. Kendimi toparlamaya çalışarak küçük bir baş selamı verip geçmeye çalıştım, durdurdu beni. "Aşağı mı iniyorsun?"

"Evet, biraz hava alacağım."

"Yorgun görünüyorsun."

"Malum... dersler, proje; ama iyiyim."

"Her an çalışamazsın, biraz da başka şeylerle kafanı dağıtmalısın."

Bir an bakakaldım, düşüncelerimi mi okuyordu? Daha bu sabah kendi kendime kendimi işe verirsem o zaten aklımdan çıkar diye düşünmüştüm. Takılıp kaldığımı fark edince yavaşça gülümsedi ve dudaklarını birbirine bastırdı. Ne diyeceğimi bilemeden gülümseyerek omzumu silktim ve başımı eğerek yerde gözlerimi gezdirdim. Bir adım attı bana doğru, sonra bir adım daha. Tehlikeli bir yakınlıktı bu, başımı kaldırdığımda daha iyi anladım. Onun gözleriyle karşılaştığımda, nefesim takıldı boğazımda, ağzım hafifçe açıldı ama diyemedim bir şey. Gözleri dudaklarımda, başını iyice yaklaştırdı bana, hafifçe eğilerek "Çalışmak güzel bir şey, ama bazen yetmez. İnsan stresini atmak, rahatlamak için başka şeyler yapmalı. Kendini tutarsan, rahatlama ihtiyacını reddedersen, istediklerini elde edemezsin."

Çıldırmak üzereydim, dudakları dibimdeydi! Her saniye tadını merak ettiğim dudaklar karşımda, bana imalı imalı bir şeyler diyordu. Gözlerim, konuşması bitse de dudaklarında takılı kaldı, bir süre sadece bakakaldım. Gözlerimi tekrar gözlerine çıkardığımda, yüzümü inceliyordu. Hoşuna gitmişti bu halim, gözlerimin takıldığı noktayı görünce, gözlerinde bir kıvılcım çakmıştı sanki. Yüzümü son bir kez daha inceledi, en son dudaklarıma bir bakış atıp, gözlerime çıkardı tekrar gözlerini. Kendini geri çekti yavaşça, üzerimdeki baskısını hafifletti. "Görüşürüz." dedi derin bir sesle, etkilenmiş miydi benden? Aynı şekilde karşılık verdim yavaşça, üstüme bir utangaçlık çökmüştü, birisi görmüş müydü acaba bu halimizi?

Yanımdan geçip gitti sakince, ben de öyle. Şuan kendimi tutmaya çalışıyordum sadece, yoksa gidip ofisine dalacaktım, bütün sınırlarımızı aşacaktım bir anda. Beynim zonkluyordu, neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir haftadır neler yaşıyordum ben? Daha geçen hafta bugün bütün umutsuzluğumla onun ilgisizliğini kabullenmiştim, gerçi bu tarafım her zaman baskı yapıyordu bana. Ama artık o yanım sesini kesmiş, oturuyordu bir köşede. Bana ilgi duysun diye yalvaran tarafım ise neredeyse zil takıp oynayacaktı, çıldırıyordu arzudan. Bir yandan ise korkuyordum, hem de çok korkuyordum. Ya bu bir oyunsa, ya bir kanıt bulduğu anda bana bir şey yaparsa? Ona güveniyordum, ama profesyonelliğini de biliyordum, işiyle arasına bir şey girerse hiç acımazdı benim gibi. Ne yapacaktım ben?

Koridor boyunca yürürken aklımdan geçen bin bir düşünceyle baş etmeye çalışıyordum. Duygularım içimde fırtınalar koparıyordu; beynim bir yandan onunla olan bu yakınlaşmanın yanlış olduğunu haykırıyor, diğer yandan kalbim onun sıcaklığını arzuluyordu. Gerçekten bana ilgi mi duyuyordu yoksa sadece eğleniyor muydu benimle? Daha geçen hafta kadar önemsiz bir öğrenci olduğumu düşünürken, şimdi her adımda bana olan ilgisini hissetmem kafamı allak bullak ediyordu.

Sigara içme bahanesiyle biraz hava almak istiyordum, ama onun ardından yürümek içimdeki fırtınayı daha da körüklüyordu. Gözlerim onun ardından bakarken, içimde bir şey beni durduruyor, ona doğru adım atmaktan alıkoyuyordu. Bir yandan da her adımda onu yeniden görecekmişim gibi hissediyordum. Adımlarımı yavaşlatıp kapıya vardım, ellerim titriyordu. Kendimi toparlamalıydım, ama nasıl? Dışarı çıktığımda serin hava yüzüme çarptı, ama bu bile beni sakinleştirmeye yetmedi. Bir sigara yaktım, dumanın ciğerlerime doluşuyla bir nebze de olsa rahatlayacağımı umdum. Ama hayır, düşüncelerim beni hala sıkıştırıyordu. Her nefes aldığımda, sanki onun nefesini hissediyordum yanı başımda.

Koridor boyunca onun adımlarının yankısı hala kulaklarımdaydı. Yavaşça yürüyüşünü, ellerinin ceplerinde sergilediği rahat tavrı düşündüm. Nasıl oluyor da böylesine rahat görünüyordu? Sanki bu yakınlık, bu tehlikeli oyun onun için hiç sorun değilmiş gibi davranıyordu. Oysa ben her an bir hata yapacakmış gibi hissediyordum. Zihnimde düşünceler birbirine karışıyor, hem ondan kaçmaya çalışıyor hem de ona doğru çekiliyordum. **Ne yapmalıydım?** Bu iş nereye varacaktı? Aklım, onun ofisine gitmemi haykırıyordu, ama mantığım ise tehlikenin kokusunu çoktan almıştı. Eğer ofisine gidersem, sınırlarımızı tamamen aşacaktık. O an bunun farkındaydım.

Bir sigara daha yaktım. Ellerim titriyordu. Bu durumun böyle gitmeyeceğini biliyordum. Günlerdir bu çatışma içindeydim; bir yanım bu imkansız çekimi kovalıyor, diğer yanım ise uzak durmam gerektiğini söylüyordu. Onun bana olan bakışları, sesi, her küçük dokunuşu içimde bir yangın başlatıyordu. Ancak bu yangının beni nereye sürükleyeceği konusunda hiç bir fikrim yoktu. İstediğim bu muydu gerçekten? Yoksa yalnızca geçici bir arzu muydu?

Kendi içimde verdiğim bu mücadele iyice yorucuydu. Artık onsuz düşünmek neredeyse imkansız hale gelmişti. Ama bir yandan da, profesyonellik sınırlarını aşmanın getireceği sonuçlardan korkuyordum. Onunla olan her anımın ardından, "Acaba ne yapacağım?" sorusu zihnimi kemiriyordu. Bir şeyler ters gitseydi, meslek hayatım tehlikeye girebilirdi. O, işler yolunda gitmezse acımasız olabilirdi. Belki bana karşı bir şeyler hissediyordu, belki de sadece anın tadını çıkarıyordu. Ama ben bu oyunda kaybeden olursam, toparlanmam zor olacaktı.

Sigaramı bitirip yere attım. Dışarıda geçirdiğim birkaç dakika bile beni sakinleştirememişti. Geri dönmem lazımdı. Gözlerim kapıya doğru yöneldi. Hızla binaya geri girdim, ama her adımda ona yeniden rastlama korkusu içimde büyüyordu. Ofisler boşalmıştı; sessizliğin içine süzüldüm. Saat artık geç oluyordu, ama işim hala bitmemişti. Koridorun başında durup bir an etrafa bakındım. Her şey aynıydı ama ben değişmiştim. Şimdi ona her bakışımda, her sözünü duyduğumda içimde bir şeylerin değiştiğini hissediyordum.

Düşüncelerimi toparlamaya çalışırken, birden kendimi ofisinin önünde buldum. Kapı kapalıydı. Bir an için içeri girmeyi düşündüm, ama hayır... Bu kadar kolay olmamalıydı. Kapının önünde durup derin bir nefes aldım. İçimde fırtınalar kopuyordu, ama içeri girmemek en doğrusuydu. Gerçekten bu oyunun içine çekilmek istemiyor muydum? Belki de istiyordum, ama aynı zamanda kendimi korumam gerektiğini de biliyordum.

"Bu kadar yeter." dedim kendime. Birkaç adım geri attım ve sessizce oradan uzaklaştım. Ama aklımdan geçen düşünceler peşimi bırakmıyordu. Sınırlarımı zorlayan bu arzu, beni adım adım onunla yüzleşmeye itiyordu. Ama şimdi, bu an, geri çekilmenin zamanıydı. Kendimi toparlayıp uzak durmalıydım.

Yasaklı ÇizgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin