29

35 0 0
                                    

O günden sonra bir hafta geçmişti, o konuyu bir daha açmamıştık, ama hala ikimizin de içinde bir burukluk vardı. Böyle mutlu olunması gereken bir konuda hayatın gerçekleri bir kez daha yüzümüze vurmuştu. Benim ağrılarım geçmişti, ama ruhumdaki yaralar hala kanıyordu.

Bahçede oturmuş sigara içerek bunları düşünürken, onun mesajıyla şaşırdım: "Ofisime gelir misin? Bir şey konuşmalıyız." Bugün buluşamamıştık daha, sabah geldiğimde Pelin hocayla konuştuklarını söylemişti Gonca, ben Pelin hocanın yanına gitmek istediğimde. Aşağı inerken de Serhat hocanın odasına girerken görmüştüm. Bir şey mi vardı acaba, bu kadar erken saatte çağırmazdı yanına.

Ofise girdiğimde, gülümseyerek masadan kalktı, beni karşılamaya gelmedi ama elindeki belgeleri bir kenara bırakıp, sandalyenin önüne işaret etti. "Gel, otur." dedi, sesi her zamanki gibi yumuşak ama bir o kadar da kararlıydı. Yavaşça sandalyeye doğru ilerledim, oturdum, ve o da karşımdaki sandalyeye yerleşti. Onunla oturmak, konuşmak hep farklıydı, ama bu an sanki daha özeldi.

"Nasılsın?" diye sordu, elini hafifçe dizime koydu, o güven verici dokunuşuyla. Yavaşça gülümsedim, "İyiyim, daha da iyi olacağım." dedim. Gözlerinde bir rahatlama gördüm, gülümsemesi daha da genişledi. Yorgun görünmüyordu, ama yüzünde derin düşüncelerin izleri vardı. Elimi tuttu, parmaklarını yavaşça avucumun içine dokundurdu. Dokunuşları her zamanki gibi sakinleştirici, ama bu sefer sanki bir şey daha vardı, daha derin bir bağlantı.

"Tatil bitmek üzere ama dinlenemedin bir türlü," dedi. Sesi sakin ama altında bir endişe seziliyordu, belki de beni düşündüğünden. "Senin yanında dinleniyorum," diye cevap verdim. "Hem çalışmak bana iyi geliyor." Gözlerine bakarken, aklımdan bir şeylerin döndüğünü seziyordum. Bir şey söylemek istiyordu, ama nereye varacağını tahmin edemiyordum.

Bir süre sessizlik oldu, sadece onun ellerini ellerimde hissettim. Sonra derin bir nefes aldı. "Cuma günü bir konferansa katılacağım İstanbul'da, konuşmacı olarak." Bu haber karşısında içimden bir dalga geçti; sevindiğimi fark ettim ve hemen ona katıldım. "Çok güzel!" dedim, heyecanımı gizleyemeden. "Ne hakkında konuşacaksın? Rana ile yaptığınız projeyle mi ilgili?" dedim. Rana'yla yürüttükleri projeyi biliyordum ve onun bu konuda neler söyleyeceğini merak ediyordum "Hayır, senin çalıştığın projeyle alakalı," dediğinde, iyice dikkat kesildim. . Ama beni asıl şaşırtan şey bir sonraki sözleri oldu.

"Pelin'le ve Serhat hocayla konuştum, konferans için yanımda gelmeni istiyorum, öğrencim olarak. Hem haftasonu orada kalırız, kısa bir tatil yapmış oluruz." dedi. O an sanki zaman bir anlığına durdu. Aklımda dolaşan düşünceler hızla bir araya geldi, onun söylediklerini sindirmeye çalışırken kalbim hızla atıyordu. İstanbul'a, onunla... Üstelik haftasonunu da orada geçirecektik.

Bu sözleri duyunca, kalbimde heyecanla karışık bir şaşkınlık hissettim. İstanbul... onunla bir tatil. Zihnimde bu düşünceyi tam olarak oturtmak zaman aldı. Kısa bir süre onun gözlerine baktım, gözlerinde saklı olan ince planları anlamaya çalışarak. Gözlerimin içindeki şaşkınlığı görünce, onun gülümsemesi daha da büyüdü. "Ciddi misin?" diye sordum. O ise başını sallayarak, dudaklarında hâlâ o gizemli gülümsemeyle cevap verdi, "Evet, hem bu konferansa katılman senin için iyi olur, hem de dinlenmiş oluruz."

Onun bu planı, aklımda daha önce hiç geçmemiş bir şeydi. İçimde bir heyecan dalgası yükselirken, hafifçe kıkırdayarak kendime hâlâ inanamadığımı belli ettim. "Bunu hak ettik," dedi bana doğru yaklaşarak. Gözleri ciddiyetle parlıyordu. Haklıydı, zorlu bir dönem geçirmiştik, ama birbirimize olan bağımız daha da güçlenmişti. Gözlerine baktım, gülümsemeyle karşılık verip başımı onaylarcasına salladım.

Yasaklı ÇizgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin