23

31 0 0
                                    

Gece yastığıma başımı koyduğumda, hâlâ yaşananları düşünüyordum. Bana söyledikleri içimde bir yara açmıştı; o kadar yaşanan şeyden sonra bu kadar acı verici sözler duymak zoruma gitmişti. Düşüncelerime gözyaşlarım eşlik etmeye başladı. Daha fazla kendimi tutmanın anlamı yoktu; acım vardı ve bu acıyı çekmezsem bitmeyecekti. Gözyaşlarım yastığımı da ıslatmaya başlarken, onun umurunda bile olmadığını düşünüyordum. Belki de şu anda karısını öpüyordu, ona dokunuyordu; zihnimde canlanan bu sahneler içimi daha da acıtan bir gerçekliğe dönüşüyordu.

Her an aklımda yankılanan sözleri, soğuk bakışlarını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. "Seni kullanıyorum," demeye getiren konuşmaları, gözlerinde beliren o güvenli duruş, içimdeki tüm savunmaları yerle bir etmişti. Hâlâ o anki gerginliğini ve baskın tavırlarını hissediyordum. Yastığıma dökülen gözyaşlarım, yalnızca onun yüzünden değil, aynı zamanda kendime olan kırgınlığımın da bir yansımasıydı. Neden hala ona karşı bu kadar zayıf hissettiğimi sorguladım. İçimdeki bu savaşı nasıl kazanabileceğimi bilemiyordum.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almak istedim; ama bu düşünceler zihnimde dönüp durmaya devam etti. Kendime neden bu kadar bağlandığımı, onun beni nasıl bu kadar etkilemiş olabileceğini sorgularken, duygularımın karmaşası içimi kemiriyordu. Bir yandan onu sevmenin verdiği heyecan, diğer yandan bu sevginin bana yaşattığı acı, ruhumu adeta ikiye bölüyordu.

Onun yüzü, tüm bu düşünceler arasında belirip kayboluyordu. Bazen gülümseyen, bazen soğuk ve mesafeli bir şekilde, aklımı çelmeye çalışıyordu. O an, hayatımda onun dışında kimseyi istemediğimi, kimseyle bu kadar derin bir bağ kuramadığımı düşündüm. Ama o bağın bir yük haline geldiğini, beni nasıl tüketeceğini bilemezdim.

Yastığımı daha fazla ıslatmaya başlamıştım. Kafamda, onun şu anda başka birinin yanında, mutlu ve özgür bir şekilde gülümseyebileceği düşüncesi yankılanıyordu. Oysa ben burada, kendi içimde savaşırken, onun peşinde koşarak geçirdiğim zamanların boşuna olduğunu anlamıştım. Gözyaşlarım, içimdeki acıyı dışarı atmanın bir yolu haline gelmişti, ama bu bir kurtuluş değildi; aksine, daha derin bir çukurun içine sürüklüyordu beni.

Bir yandan kendi hayallerimi, geleceğimi, ve kendim için yapmak istediklerimi düşünmeye çalışıyordum. Ama her şey onunla ilgili olduğunda, düşüncelerim bir türlü olumlu bir yöne kaymıyordu. İçimdeki bu boşluğu doldurmak için bir yol bulmalıyken, kendimi tamamen kaybetmiş gibiydim. Gözyaşlarım, acılarımın yansıması olarak yastığıma akarken, kendi içimde bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordum. Ama nasıl?

Gece karanlığı, odanın köşelerine yayılırken, içimdeki fırtına da büyümeye devam ediyordu. Kendi hislerimi kabullenmekte zorlanıyordum; ama artık bir noktada durup, kendime gelmem gerektiğini biliyordum. Sonunda derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım, içimdeki acının dinmesini umarak, bu geceyi sadece bir geçiş dönemi olarak kabullenmeye karar verdim. Kendi gücümü bulmalıyım; çünkü ancak o zaman, yaşadıklarımın üstesinden gelebilir ve kendime yeniden bir yol çizebilirdim.

.---

Gecenin sessizliği, onun ve eşinin yatak odasında hüküm sürerken, iç dünyasında fırtınalar kopuyordu. Yatak odası, ışıkların loşluğunda huzur arayışı gibi görünse de, zihnindeki çatışmanın bir yansımasıydı. Şebnem'in bugünkü söyledikleri kafasında yankılanıyordu. Onun hiç beklemediği anda gücünü göstermesi, kendisine karşı durması hem etkiliyor hem de kafasını karıştırıyordu. "Madem bu kadar güçlüydü, neden bana uysal davrandı hep?" diye düşündü, cevabı bilmesine rağmen bunu göz ardı ediyordu. Şebnem'in kendisini sevmesi, onun problemi değildi; kendini tutamayacak kadar bu ilişkinin sadece seks üzerine kurulu olduğunu anlayamayacak kadar çocuksa, bundan ona neydi? Onun sevdiği tek kadın, eşi, yıllarca yanında durmuş, onu beklemiş kadındı.

Eşi, yavaşça yanına yaklaşıp başını omzuna yasladı. "Bu aralar aramızda bir soğukluk var, bana hiç dokunmuyorsun. Halbuki geçen gece ne güzeldi, eski günlerdeki gibi..." dedi. Sesindeki kırıklık ve hüzün, onun dikkatini çekti. Eşinin gözlerindeki üzüntü, içinde gizlenmiş duygusal bir boşluğu gün yüzüne çıkardı. Kollarını eşinin beline dolayarak onu kendine çekti. Eşinin vücuduna dokunduğu an, zihninde Şebnem ile geçirdiği anlar bir film şeridi gibi geçmeye başladı. Şebnem'in derin bakışları, ona sarıldığı anlar, sıcak kucaklaşmaları zihninde yankılanıyordu.

Şebnem'in kollarındaki samimi sıcaklık, onunla paylaştığı anların yoğunluğu, eşinin temasını daha da belirginleştiriyordu. Şebnem'in vücut hatlarını, teninin sıcaklığını hatırlayarak odağını eşine çevirmek için kendini zorluyordu. Ancak, Şebnem'in gülümsemesi, onunla geçirdiği o özel anları canlandırıyor ve zihninde açılan yaraları kaşımaya devam ediyordu. Eşinin dokunuşu, ona güven vermeye çalışırken, zihninde her an Şebnem'in hatıraları canlanıyordu.

Kafasındaki düşünceleri dağıtmaya çalışarak eşinin vücuduna yaklaştı, öpmeye başladı. Ancak bu öpüşmenin sıcaklığı ve yakınlığı, zihninde Şebnem ile geçirdiği anları daha da belirgin hale getirdi. Şebnem'in kokusu, onun teninin sıcaklığı, eşinin temasını daha da keskin bir şekilde itiyordu. Eşinin yanında olmanın getirdiği sorumluluk ve bağlılık, bu duygusal karmaşayı derinleştiriyordu. "Bu gece yaşanmalı," diye düşündü ama Şebnem'in sıcaklığını hissettiği an, kalbindeki karmaşayı artırıyordu.

Eşinin vücuduna dokunmaya devam ettikçe, Şebnem ile yaşadığı anların daha da yoğunlaştığını hissetti. Eşinin yakınlığı ve vücut temasını fark ettiğinde, zihninde Şebnem'in gülümsemesi, onunla paylaştığı özel anlar ve yaşadığı derin duygusal bağlar daha da canlı hale geliyordu. Şebnem'in omuzlarına sarıldığı anlar, onunla geçirdiği özel zamanlar, zihninde sürekli olarak dolaşan bir düşünce haline geldi. Ama bu yoğun duygularla başa çıkmakta zorlandı ve eşinin vücuduna daha fazla yaklaşmak istemedi.

"Bu gece yorgunum, belki başka bir zaman," diyerek eşini nazikçe geri itti. Eşinin yüzündeki hayal kırıklığı ve sessizliği göz ardı ederek, yatak tarafına çekildi ve sırtını dönerek uyumaya çalıştı. İçindeki huzursuzluk ve karmaşa, her geçen saniyede daha da büyüyordu. Zihninde, Şebnem ile yaşadığı anlar, onunla geçirdiği özel zamanlar ve eşinin vücuduna dokunduğunda hissettiği huzursuzluk arasında gidip geliyordu. Kendini sıkışmış ve huzursuz hissediyordu.

Eşinin yanındaki boşluğu ve Şebnem ile yaşadığı ilişkinin etkilerini değerlendirirken, kendini sorgulamaya başladı. Yanında yatan kadın, yıllardır onun yanındaydı, kendisini seviyordu; o da eşini seviyordu. O zaman bu hissettikleri, bu düşünceleri neydi? Şebnem onun için küçük bir kızdan farklı değildi; sadece biraz eğlenmek için onu test etmişti. Kendisine olan ilgisini anladıktan sonra, onu kendi isteğiyle bu ilişkiye sürüklemişti. İş hayatının stresini Şebnem'in üstünde atıyor, sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu. Bir yandan da onun sayesinde kendi gücünü test ediyor, egosunu besliyordu.

Şimdi bu noktaya nasıl gelmişti? İçinde bir şeylerin ters gittiğini, hem eşine hem de Şebnem'e karşı duyduğu karmaşayı sorgularken, içinde bir çelişki büyüyordu. Bir tarafta yıllarını paylaştığı, her anında yanında olan eşi varken, diğer tarafta onu sürekli çekim alanına çeken, ona tutkuyla bağlanan Şebnem vardı. Bu duygusal karmaşa, onu derin bir düşünceye sürüklüyor, yaşamında yaptığı seçimlerin ağırlığını hissettiriyordu. Belki de tüm bu hissettiği, kaybetme korkusuydu. Kendi duygularıyla yüzleşmek zorundaydı; yoksa her iki kadın da birer hayal kırıklığına dönüşecekti. 

Yasaklı ÇizgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin