Yasaklı Çizgiler

35

"Sen zaten hiçbir zaman bana inanmadın ki, inansaydın gitmene gerek olmadığını anlardın."

Günlerdir kafamda dönen cümle buydu. Üç kişiyle daha paylaştığım bu ofiste, sandalyede oturmuş, ellerimi çeneme yaslamış bir şekilde sadece bunu düşünüyordum. Aklımda ne Erhan, ne de işim vardı. Daha dönem yeni başladığı için çok işim yoktu, Erhan'a ise sabah yalandan bir gülümseme ile iyi bir gün geçirmesini dilemiştim.

Ofiste yalnızdım, Gonca, Berke ve Esra yemek yemeye gitmişlerdi. Saate baktım, 12.30'du. Bu saatlerde ofislerde kimse olmazdı. Herkes öğle arasında yemek yer, varsa işini hallederdi. Aklıma o geldi, iki sene önce bu saatlerde ofisinde olurdum, birbirine karışmış tenlerimiz, tutkulu dakikalarımız, öpüşmelerimiz... Karnımda bir karıncalanma hissettim bunları düşünürken. Ona karşı tutkum hiçbir zaman bitmemişti. Evde Erhan yokken kendimi tatmin ettiğim dakikalar geldi aklıma, o anlarda sadece onun yanımda olduğunu hayal ederdim. Erhan güçlü ve sağlıklı, yatakta ne yapması gerektiğini bilen bir adamdı, ama onunla birlikte olurken, hiçbir zaman o doruğa ulaşamamıştım. Ama onun düşüncesi bile beni boşaltmaya yetiyordu. Gözlerimi kapattım bir an, onun bacaklarımın arasında erkekliğini içime soktuğu anlar geldi gözlerimin önüne, gözlerindeki ateşle bana bakıyor, sonra ise boynumu kavrayıp dudaklarıma yapışıyor... Islandığımı hissediyordum, boşalmaya ihtiyacım vardı. Bacaklarımı birbirine bastırarak, dudaklarımı ısırdım.

Gözüm kapıya gitti bir an, acaba ofisinde miydi? Gitmeyi düşündüm, sonrasında ise "Saçmalama!" dedim kendi kendime. Başımı ellerimin arasına alarak sakinleşmeye çalıştım. Bunalmıştım burada oturmaktan, aşağı inip sigara içmek istedim. Telefonumu ve sigara paketimi alarak kapıya yöneldim. Ofisin kapısını açtığım an, onunla burun buruna geldim. O an tüm dünyam durdu, yalnızca ikimiz kalmıştık. Göz göze geldiğimizde, saniyeler akışını yitirdi. Bakışları ağır ağır, neredeyse bilinçli bir temastaymış gibi, bedenimi baştan aşağı süzüyordu. Giydiğim dar kesim, sıfır kollu elbisemin kumaşı her hareketimde hafifçe tenime yapışıyor, vücut hatlarımı ortaya çıkarıyordu. O bakışlarını, ince ve dikkatli bir şekilde elbisemin kıvrımlarından geçirirken, bir an için kalbim hızlandı, nefesim ise derinleşti.

Onun gözlerinden, o çok iyi bildiğim ateş ve tutku dolu bakışlarla karşılaştım. O bakışların ne anlama geldiğini biliyordum. İstediği çok açıktı, ama bu istek sadece fiziksel bir açlık değildi; içinde derin bir arzu ve kontrol vardı. Beni etkisi altına aldığı her seferde olduğu gibi, bir bakışıyla içimde fırtınalar koparmayı başarıyordu.

Kendime hakim olmaya çalışarak, ona çaktırmadan bacaklarımı birbirine bastırdım. Kadınlığımın farkında olmadan ona teslim olduğunu hissediyordum. Bacaklarımın arasında bir sıcaklık ve istek dalgası kabardı. Ona karşı duyduğum arzuyu bastırmaya çalışmak, bir o kadar zor ve anlamsız geliyordu. Her ne kadar doğru olmadığını bilsem de, vücudumun ona verdiği tepkiyi durduramıyordum. Onun sadece varlığı bile bedenimde dalgalar yaratmaya yetiyordu.

Beni baştan aşağı süzdükten sonra, bakışları tekrar gözlerime çıktı. O an, gözlerindeki yoğunluğu daha net gördüm. Yavaşça kaşlarını kaldırdı, bir şeyler söyleyecekmiş gibi durdu ama kelimeler boğazında sıkışmış gibiydi. Sessizlikten ve aramızdaki görünmez elektrikten nefesim daralmıştı. Kapının dar aralığında birbirimize fazlasıyla yakındık, bu kadar yakınken aramızdaki mesafenin varlığı bile komikti. Bütün bu yaşananlar belki birkaç saniyeydi ama, içimdeki duygular bir ömür gibi gelmişti.

O an için aklımdan geçen her şeyi silmek, buradan uzaklaşmak istedim. Ama bacaklarım beni taşımak istemiyordu. Sigara içmek için aşağıya inmek bir kaçış planı gibi gelmişti. Ancak şimdi, onun varlığıyla bedenim hareketsiz kalmıştı. Zihnimde yankılanan tek düşünce, iki sene önce onun ofisinde yaşadığımız o tutkulu dakikalar oldu. Onun beni duvarlara yaslayarak öpmelerini, tenlerimizin birbirine karışmasını, tutkusunu yeniden hissetmeye başlamıştım. Beni hala istediğine dair her bakışında yeni bir kanıt vardı.